04 Mart 2023 04:47

'Hududu kim koruyacak' diyor Akar

Hulusi Akar

Hulusi Akar | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, deprem sonrası dile getirilen “Asker neredeydi” eleştirilerine yanıt verirken; “Uzaktan ahkam kesmekle olmuyor,” diyor. Akar, “Hududu kim koruyacak, Suriye’de kim kalacak? Suriye’yi mi boşaltacağız, Irak’ı mı boşaltacağız?​”

Abdülkadir Selvi’ye konuşmuş, yüz binlerce askeri bulunan ülkenin Savunma Bakanı, Akar. Kayıplarımız 50 bine dayandı. Ancak bir satır özür, bir cümle “Yanlış yaptık, eksik yaptık” ifadesi yok Akar’ın sözlerinde.

Aslında bu yanıt, bir yanıyla TSK’nin Suriye ve Irak’taki varlığının nedenini sorgulamayı gerekli kılıyorken diğer yanıyla bölgedeki asker sayısı ile tüm ordu sayısının kıyaslanmasını da gerektiriyor. Evet, binlerce askerin aylarca Irak sınırları içinde, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bölgesinde yer alıyor olduğu biliniyor. Irak ve Suriye sınır boyu askerle dolu. Oysa ne Irak hükümetinin ne Suriye yönetiminin ne de İran yönetiminin Türkiye’ye karşı hasmane bir tutumu var. Erdoğan yönetimi ile IKBY arasında da bir sorun yok.

Savaş halinde olan, hep savaş politikaları ilan eden yönetim Erdoğan yönetimidir. Yıllardır böyle… Suriye ile de bir sorunumuz yoktu. Onu da bu iktidar uyarttı. Ancak şimdi artık Suriye ile barış süreci içine girdiler. O halde bu durum yeni bir planlamayı gerekli kılıyor. Bölgede bir barış süreci işetilebilir. Irak, İran, Suriye yönetimleri bir araya gelip yeni bir süreç başlatabilir. IKBY ile zaten iyi ilişkiler içindeler. Rojava yönetimi de Türkiye ile oturup konuşmaya hazır…

Ancak, sınır boylarında ve bölge ülkelerinin içine kadar uzanmış bir savaş halindedir Türkiye yönetimi. Barışı ağzına bile almayan bir iktidar var. PKK’ye karşı hiç bitmeyen bir seferberlik hali içindeler. Ve bu durum ölümlere neden oluyor. Asker ölüyor, Kürt, Türk, Arap ölüyor. Hem içerideki kaynakları tüketiyor, savaşa ve silahlanmaya kaynak aktarımını sürekli kılıyor, hem ölümleri arttırıyor. Sağlam konutlara yapılması gereken yatırımları engelliyor, felaketlerin hasarını asgariye indirme koşullarını ortadan kaldırıyor hem de süren savaş politikalarıyla on yıllardır halklar ve ülkeler arasında düşmanlık tohumları ekilmesini sağlamaya devam ediyor.

Bir önceki yazıda da değindiğimiz gibi Kürt sorunu demokrasinin yokluğundan dolayı çözüme kavuşturulmuyor. Savaşı ve çatışmayı iktidardakiler istiyor ve bunu iktidarlarının devamı için bazen “beka sorunu” gibi lanse ederek kullanmaya devam ediyorlar. Oysa az çok demokratik adımların atılması halinde Kürt sorunu hızla çatışmasızlık sürecine girer ve ardından Kürt sorunu, silahların tamamen devre dışı kaldığı bir düzeye eriştirilebilir. Bunu hepimiz istiyoruz.

Depremin ikinci günü KCK tarafından ilan edilen “eylemsizlik” kararı bu vesileyle bir kez daha değerlendirilebilir. Zira barışçı çözümün koşulları bugün daha da fazladır. Suriye ve Irak’tan asker çekilsin ve barışa kapı açılsın…

Akar’ın söyleminden hareketle Suriye’de askerin varlığına gelince; TSK’nin birkaç bölgeyi elinde bulundurduğu biliniyor. Buralar Suriye’nin toprakları. Madem, “Suriye’nin bütünlüğünden yanayız” diyorsunuz, o bölgeleri derhal Suriye yönetimine devredin. Madem Suriye yönetimi ile yeni bir sayfa açmak istiyorsunuz, buradan başlayın. Suriye yönetimi ile Rojava yönetimi sorunu kendi arasında çözsün. Türkiye depremde açılan yaraları çözmeye odaklanmalıdır. Sınırlarına yönelik herhangi bir girişim olması halinde ise gerekli tutum neyse ortaya konsun…

Suriye topraklarında, el Nusra uzantısı selefi örgütlerin de hakimiyet kurduğu bu bölgeleri koruyan TSK’nin, 15 bin askerini, tüm araç ve teçhizatıyla birlikte 3 km ötesindeki deprem bölgesine intikal etmemiş olması da ayrıca düşündürücüdür.

Oysa yüz  binlerce asker var. Ve ne yazık ki Hulusi Akar’ın eleştirilere yanıt verirken söyledikleri, askerin işinin bu olmadığı yönünde. Akar’a göre Gölcük depremine askerin erken müdahalesinin nedeni orasının askeri bölge olmasıdır. Akar; “1999 nerede, 2023 nerede? Bu kıyaslama çok yanlış. O zaman yaşanan sıkıntıları herkes biliyor. TSK birlikleri, personeli ve aileleri de depreme maruz kaldı” diyor.

Yani 6 Şubat’taki iki depremde geç kalma yok. İhmal yok. Bu bir tercih…

50 bine yakın insanımızı yitirdik. Daha enkazın altıda cesetlerimiz var. Yurttaşlar olarak, milyonlar olarak içimiz kan ağlıyor. Ancak Akar’ın söylediklerine bakılacak olursa; askerin seferber edilmemesi bilerek, isteyerek yapılmış bir uygulama. Akar’ın “Bizim derdimiz farklı…” ifadesi ise tuzu biberi oluyor. O da Erdoğan gibi eleştirilere yanıt vermek, halktan özür dilemek, yanlışlarını görmek, kabul etmek, üzgün olduğunu belirtmek yerine, başka şeyler söylüyor. “Uzaktan böyle ahkam kesmekle olmuyor,” diyor Akar. Eleştirenleri ahkam kesmekle suçluyor. Acı çekenleri, yakınlarını kaybedenleri, cenazelerini arayanları, yaralarını saranları, çadır bulamayanları, suya ulaşamayanları, tuvalet bulamayanları duymuyor.

Devamında; “Görmek istemeyen körler ve duymak istemeyen sağırların amacı farklı, bizim derdimiz farklı” diyor” Akar. Öyle diyor ve acımız katlanıyor, öfkemiz artıyor iktidardakilerin bu söylemleri karşısında…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa