Akşener’in çıkışı sonrası senaryolar ve beklentilere dair
Fotoğraf: DHA
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Millet İttifakı’nın bileşeni beş parti tarafından desteklenen adaylığına karşı çıktığı ve CHP’li iki büyükşehir belediye başkanına ‘Aday olun’ çağrısı yaptığı açıklama, siyasetin manşetine oturmuş durumda.
Akşener’in açıklamasının hemen ardından yazdığımız yazıya, biraz daha detaylandırarak devam edelim.
Akşener’in çıkışının ardından, kendisine, “altılı masa’yı devirmem, millete ihanet etmem” sözlerinin hatırlatılması da, böylesi bir çıkışın Cumhur İttifakının muhalefeti bölme taktiğine yaradığı eleştirileri de haklı ve yerinde.
Ancak gösterilen tepkinin düzeyinde, ‘Tek adam’ yönetiminden kurtulmak için umutların muhalefetin farklı öbeklerinin pozisyonlarını dağıtmamasına bağlı olması gerçeği kadar, bazı kesimler için Akşener ve İyi Partiye yüklenen anlamın yol açtığı hayal kırıklığının da etkisi yadsınamaz.
Eğer üzerinde konuştuğumuz ‘Tek adam’ iktidarına karşı imkan yaratma potansiyeli olan bir restorasyon muhalefeti seçeneği ise Meral Akşener ve İyi Partinin diğer kurmayları da, söylem ve iddialarının ötesinde, partilerinin sınıfsal özellikleri ve tarihsel kodlarıyla anlamlandırılmalıdır.
Hayat söylemlerden ibaret olsaydı, siyasete gerek kalmazdı. Akşener bu çıkışıyla saklamış olduğu gerçek yüzünü mü göstermiş oldu, aslına mı rücu etti? O ittifak politik çıkarlar değil, etik değerler üzerine mi kurulmuştu? Ya da burjuva ittifak siyasetinin ilkesiz özelliklerini bu çıkışla mı öğrenmiş olduk? Nedir, hangisidir?
Siyasal yelpazenin neresinde duruyor olursa olsun, partiler kısa bir süre içinde gördükleri destek açısından hızlı büyüme gösterdiklerinde, kendileri de onun üzerine bir vehim katarak bir çarpan etkisiyle olabilecek en üst perdeden davranabilir ve pazarlıklarını buna bağlı olarak şekillendirebilir. Sağdan, soldan, o kadar çok örneği var ki!
Ama unutulmasın, İyi Partinin Millet İttifakı içindeki bugüne kadarki varlığı etik değil tamamen politik bir meseleydi.
Akşener’in bu çıkışı yapmadan önce Saray ve bazı ‘derin’ isimlerle temas kurmuş olması -bu temaslardan bazıları yansımıştı- Akşener’in çıkışı bakımından kuşkusuz göz önünde bulundurulması gereken etkenlerdendir ama tüm bunlar onun Millet İttifakı içindeki çıkara dayalı varlığını sağlayan etkenlerin tümünün birden buharlaştığı anlamına gelmez. Bu arada hangi ‘derin’ şahsiyet Akşener’in eline su dökebilir ki!
Akşener’in bu çıkışı bazıları tarafından, Millet İttifakının artık HDP ile ve solundaki partilerle daha rahat teması açısından bir imkan olarak yorumlandı. Oluşan bu ortam üzerine çok ciddi senaryolar inşa edenlerin olması sürpriz değil. Ama unutmayalım ki, Millet İttifakı, HDP ya da sol, sosyalist güçlerle iş birliği halinde yeni bir Türkiye inşa etmek üzere kurulmadı. Üstelik güçler dengesi bakımından öyle bir dünyada da doğmadı. Programının sınırları belli olan ve kendisini Cumhur İttifakını zayıflatmak üzere sağın çeşitli unsurlarıyla birlikte bir seçenek oluşturmak üzere kuran ve yerini de merkezin sağı ile birlikte merkezde kuran bir ittifaktan söz ediyoruz. O ittifakın bileşenleri, devletin, sistemin çeşitli güçleri, hassas aktörlerinin kaygılarını atlayarak, kendilerini kurma biçimlerinin dışına çıkıp, o ittifakı gerçekten bir Halil İbrahim Sofrası’na dönüştürür mü, dönüştürebilir mi?
Diğer bir önemli nokta da Emek ve Özgürlük İttifakının bu durum karşısındaki pozisyonuyla ilgili. Eğer ortaya konulan ittifak deklarasyonlarını ihtiyaca binaen oluşturulmuş sözde belgeler saymayacaksak -ki neden sayalım- Emek ve Özgürlük İttifakının Türkiye’nin geleceğine dair Millet İttifakı ile kısmi noktalarda kesişen ama birçok bakımından ayrışan yönleri var.
Şu ana kadarki ittifaklar şekillenişi, tarihsel, konjonktürel ve sınıfsal etkenlere dayanıyor. Eğer bu değişmediyse, Kılıçdaroğlu’nun, Akşener’in çıkışından sonraki konuşmasını ‘Sen gidince dağılmayız, senin istemediğin, dışladığın güçlerle boşluğu doldururuz’ kartı ile birlikte, aynı gece Akşener ile temas arayışında bulunarak ipleri koparmama niyetini bu toplam içinde okumak gerekiyor. İkisinin de bir anlamı var. İyi Parti cephesinden gelen ‘İttifakın dışına itildik’ beyanı da, ittifak dışında zayıflama ihtimalinin farkında olarak, Millet İttifakına içeriden ya da dışarıdan yeniden dahil olma seçeneğinden uzak olmadığının bir işaretidir. Kuşkusuz doğrudan ya da dolaylı bir geri dönüş, Akşener’inki gibi bir çıkıştan sonra, tam kendi ifadesiyle bir kumarın şanına yakışır biçimde olmalı ve bin dereden su getirmeyi içermelidir.
Elbette bu yeni durum, ‘tek adam’a karşı, ortak bir aday etrafında güçlerin birleştirilmesi açısından yeni bir tablo yaratmıştır. Ama onun ötesinde tek tek partilerin ve ittifakların hedefleri de herhalde buharlaşmış değildir.
Ortaya çıkan yeni durumda, muhalefetin, ‘tek adam’ yönetiminden kurtulmak bakımından halkın kendisine yönelmiş olan beklenti ve umutlarını boşa çıkarmayacak bir perspektif ve enerjiyle davranması kritik önemde.
Çok farfara hallerin bir manası da yok. Daha Millet İttifakı ve Akşener diyaloğunda neler neler görürüz. Beklenen sürprizlerin şaşırtıcı bir yanı olamaz.
Biraz daha sakin…
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00