6 Mart 2023

Mega cezaevleri ve adalet

Geçtiğimiz günlerde El Salvador, Başkan Nayib Bukele’nin gözbebeği, 40 bin kişi kapasiteye sahip bir mega cezaevi kompleksinin sansasyonel açılışı ile gündeme geldi. Kafaları kazınmış, ayakları çıplak, üzerinde sadece iç çamaşırıyla birbiri ardına dizilmiş, vücutları bağlı oldukları çetelerin simgeleri ile kaplı 2 bin suçlunun başları öne eğik bir biçimde, elleri ve ayakları kelepçeli halde bu yeni cezaevine naklediliş görüntüleri gerçekten ürkütücüydü. Başkent San Salvador’a 75 km uzaklıkta, 7 ay gibi kısa bir sürede bitirilen, ne kadara mal olduğu ve mal olacağı da bilinmeyen ve ‘terörizm hapis merkezi’ olarak adlandırılan bu mega cezaevi, mart 2022’den itibaren olağanüstü hal ile yönetilen ülkede artık Bukelizm olarak adlandırılan bir siyasi stratejinin en somut eseri olma özelliğine sahip. Bu mega-cezaevinin bulunduğu bölgede yaşayan insanlar ise başta inşaat işlerinde çalışarak para kazanırken, inşaatın bitmesi ile işsizlikle karşı karşıya kalmışlar. Bununla birlikte cezaevinin telefon ve internet ağlarını bloke etmesinden dolayı yerel halkın dünya ile iletişimleri kesilmiş, ne yolları, ne içme suyu ne de elektriği olan çevre kasabalarda, cezaevinin açtığı kuyular yüzünden sular da çekilmeye başlamış, tarımsal tek su kaynağı olan nehir de açılan kuyular sebebi ile artık kullanılamayacak bir biçimde kirlenmiş. Başta mega cezaevinin halk arasında yarattığı korkunun yerini susuzluğun yarattığı korku almış.

Bukele, başkan seçildiği 2019’da ise farklı bir politika ve imaja sahipti. Milenyum jenerasyonunu temsil eden, BM Genel Kurul kürsüsünde konuşurken selfie çekip sosyal medyada paylaşan Genç Başkan Bukele, ülkenin rezervleri ile önemli miktarda Bitcoin satın almış, kripto paraların günlük para transferlerinde kullanımını yasallaştırmıştı. Bukele kripto paralara o kadar güvenmekteydi ki bir yanardağın eteklerinde üretilecek jeotermal enerjiden kripto para madenciliği yapacak yeni bir şehir kurma projesini hayata geçirdi. Fakat kripto para piyasasının çöküşü ile ülke temerrüde düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalınca planlar değişti. Ülkenin ekonomik açıdan dara girmesi, hükümete yönelik yolsuzluk ve şeffaflık eleştirilerinin dozunun artması, Bukele’nin daha da otoriterleşmesine, yargı ve yasamayı kontrol altına almasına sebep oldu. Ülkeyi yıllarca yöneten merkez sol ve sağ muhalefeti temsil eden FMLN ve ARENA’nın siyaseten çökmüş olması Bukele’nin elini kolaylaştırdı. Bukele göreve geldiğinde ülkedeki şiddet olaylarının başat aktörleri olan MS-13 ve Barrio 18 gibi uyuşturucu örgütleri ile anlaşmaya yolları arayarak artan güvenlik sorununu çözmeye çalışmıştı. Çetelerle anlaşma yolunun kapanması ile Bukele kendisine meşruiyet üretecek yeni bir strateji keşfetti, çetelerle topyekün savaş ve olağanüstü hal.

Olağanüstü halin ilan edilmesi ile birlikte, Bukele Hükümeti ülkeyi hızlı bir biçimde militerleştirerek, kanıt ya da suç unsuru gözetmeksizin, tamamen güvenlik güçlerinin keyfiyetine bırakılmış yöntemlerle bir tutuklama kampanyası başlattı. İnsan hakları örgütlerinin tahminlerine göre 8 bine yaklaşan kişinin hiçbir suç isnat edilmeden tutuklandığı bu süreçte 60 bini geçen sayıda insan organize suç örgütleri ile ilişkisi olduğu gerekçesi ile tutuklanarak cezaevlerine konuldu. Şiddet sarmalının her geçen gün kontrolden çıktığı ülkede, çete üyeleri ile en yakın ilişkisi olan kişilerin bile hapse atılması, ülkedeki cinayet olaylarını hızlı bir biçimde düşürdü, bu da Bukele’ye yönelik olan toplumsal desteği daha da arttırdı. Bugün Bukele’nin seçmen arasındaki desteği yüzde 87’lere ulaşmış durumda. 2024 seçimlerinde ise yine aday olacak olan Bukele’nin seçilememesi neredeyse ihtimal dışı.

Geçen sene geçirilen, “Halkı endişe ve paniğe sevk etme” yasası ile birlikte artık gazetecilik yapma imkanının neredeyse ortadan kalktığı ülkede, tüm demokratik ve hukuki normlar rafa kaldırılabilir hale gelmiş durumda. Olağanüstü hal rejiminin yarattığı ortam ve yasama organının kontrol altına alınması, anayasaya aykırı olmasına rağmen Bukele’nin ikinci defa seçilebilmesinin önünün açılması, toplumun güvenlik kaygılarının demokratik ve ekonomik kaygılarının önüne geçtiğini gösteriyor. Bukele, sorunları çözebilen güçlü lider görüntüsü vererek toplumdaki demokratik ve hukuki normların üzerinde tepinmekte zorlanmıyor ve siyaset alanını kademeli bir biçimde daraltıyor. Bu stratejide basın ve insan haklarının, hukuka ve güçler ayrılığına saygının ise yeri yok.

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro’nun Dantevari toplama kamplarına benzettiği mega cezaevlerini eleştirdiği tweetine, yine Twitter üzerinden cevap veren Bukele, uluslararası insan hakları kuruluşlarından gelen tepkileri de önemsiyor gibi görünmüyor. Peki hukukun üstünlüğünün, basın özgürlüğü ve şeffaflığın, insan haklarının ve demokratik siyasetin rafa kaldırıldığı bir ortamda, şiddetle mücadele etmek mümkün mü? Bukele’nin mega cezaevleri ülkedeki şiddeti bugün için durdurmuş bulunuyor, peki böyle bir barış ortamı kalıcı olabilir mi? Yoksa mesele Bukele’nin bir dönem daha başkan seçilmesini garanti altına almaktan mı ibaret? Bu kısa vadeli ama çok verimli seçim kazanma formülü ile nasıl mücadele edilir?

Evrensel'i Takip Et