Bursa provokasyonuna ortak tutum alma ‘seçim ve sandık güvenliği’nin de şartıdır
Fotoğraf: DHA
Pazar günü Bursa’da oynanan Bursaspor-Amedspor maçında ülkenin en tehlikeli sosyal-siyasal fay hattını harekete geçirmek isteyen güçler sahneye çıktı.
Cumartesi gecesi Amedspor takımının oyuncu yöneticilerinin kaldığı otelin önüne gelen bir grup, otel önüne gelip ırkçı sloganlar atıp tehditler savurdular. Mehter marşı çadırdılar. Çatapat patlatıp ırkçı-şoven çevreyi kışkırtmak için ellerinden geleni yaptılar. Ama, en küçük bir basın açıklamasına bile polis ordusuyla müdahale eden emniyet bu provokasyon girişimini görmezden geldi, provokatörlere adeta elinizden geleni yapın biz görmüyoruz, duymuyoruz dedi.
Bu görmeme ve duymama halinin maç günü de sürdüğü görüldü.
Bir gece önce otel önünde ırkçı şoven provokasyonu organize eden güruhun girişimlerinin maç günü tribünlere hatta sahaya yansıyacağı besbelliydi.
Nitekim daha maç başlamadan tribünlerde JİTEM’in tetikçisi, faili meçhul cinayetlerin sembolü “Yeşil”in, sokakları terörize etmenin sembolü “Beyaz Toroslar”ın posterleri açıldı. Bir grup sahaya inerek Amedsporlulara saldırdı. Sahaya bıçak, mermi, taş, su şişesi… stada sokulması yasak ne varsa yağdı!
FANATİK BİR GRUBUN MARİFETİ DEĞİL ORGANİZE BİR SALDIRI!
Cumartesi ve pazar günü süren, yukarıda özetlediğimiz provokatif eylemler kendini bilmez fanatik bir taraftar grubunun karşı tarafın moralini bozma amaçlı, kendiliğinden ortaya çıkmış maganda girişimleri olarak görülemez.
Tersine;
- Cumartesi günü Amedsporluların kaldığı otelin önünde ırkçı-şoven sloganlar eşliğinde yapılan gösteriye emniyet güçlerinin müdahale etmemesi,
- Stada girişinde rutin olarak yapılan kontrollerden geçemeyecek “yabancı madde”lerin bol miktarda stada sokulurken büyük boylu ve kontrollerden gizlice geçirilemeyecek “Yeşil” ve “Beyaz Toros” posterlerinin stada sokulmuş olması,
- Valiliğin, hazırlanan provokasyon açıkça “Geliyorum” denmesine karşın maçı ertelememesi,
- Maçın başlamasından önce sahaya inerek futbolcuların tartaklanmasına varan şiddet ve sahaya bıçak, mermi, su şişesi yağdırılmasına karşın hakemlerin maçı ertelemeye yanaşmaması,
- Bu vahim olaylar olurken, bu iletişim çağında, federasyon başkanına ulaşılamaması,
- Kullandıkları ırkçı şoven sloganlarla ’90’ların karanlık güçlerinin sahaya çağrılması… Bursa’daki provokasyon, bu provokasyonu önlemekle görevli olması gereken yetkililerin ve kontra güçlerin içinde olduğu organize bir provokasyon olduğunu göstermektedir.
PROVOKASYON İKTİDARIN SEÇİM STRATEJİSİYLE BAĞLANTILI GÖRÜNÜYOR
Otel önündeki ırkçı-şoven gösterinin arkasından HDP Milletvekili Garo Paylan’ın sosyal medya hesabından, “Amedspor’a karşı Bursa’da dün gece geç saatlere kadar süren ırkçı gösterileri engellemeyen Valinin bugünkü maçtaki güvenliği sağlayacağından ciddi şüphe duyuyorum” diyerek yaptığı açıklama ne yazık ki fazlasıyla gerçekleşti!
Nitekim İçişleri Bakanı Soylu ve Bursa Valiliğinin bu vahim provokasyonla ilgili 7 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını duyurarak bu provokasyonun birkaç görevlinin ihmali bazı sorumsuz taraftarların taşkınlıkları olarak göstererek geçirileceğini göstermektedir.
Seçim süreci içinde olduğumuz ve iktidarın seçim sürecinin sosyal-siyasal alanda gerilimleri tırmandırarak muhalefeti sindirme girişimlerine meşruiyet sağlamayı seçim stratejisinin dayanağı olarak kullanmayı amaçladığı artık herkesin bildiği bir gerçektir. Dahası Bursa’daki provokasyonun Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın tribünlerinden yükselen “hükümet istifa” çağrılarına yanıt verme amaçlı olarak organize edildiğini söylemek de yanlış sayılmaz.
Oysa Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında (başka statlarda da benzer çağrılar yapıldı) “hükümet istifa” sloganları, tamamen tribünlerden fikirlerini ifade etme özgürlüğü çerçevesinde ortaya konulan yasal ve meşru bir tepkidir. Ki, taraftarlar bu maçalarda ne maçın oynanmasına ne karşı takım oyuncularına ne de karşı görüşteki seyircilere yönelik bir engelleme, bir tehdit taşımaktadır.
TEPKİLER VAR AMA…
Provokasyona ilk tepki Emek Partisi Bursa İl Örgütünden geldi.
“Günler öncesinden başlayan linç kampanyasını görmezden gelen Bursa Emniyeti ve Bursa valisi yaşanan tüm olaylardan birinci derecede sorumludur. Siyasal alana yönelik operasyonlarla tribünlere yönelik ırkçı kışkırtma arasında içsel bir bağ var” diyen EMEP Bursa İl Örgütü, “Bu rezalete yol açan bütün sorumlular görevden alınmalı. Kardeşlik duygusunu yok etmek isteyenlere karşı daha çok birleşeceğiz ve tribünlerde kardeşlik şarkılarını söyleyeceğiz.Irkçılık değil kardeşlik kazanacak” diyerek sorumluluğunu farkında olan ve bunu yerine getiren örnek tutum aldı.
İyi Parti il başkanı ise “siyah bir Toros otomobil” önündeki pozunu paylaşarak yerinin neresi olduğun gösterdi!
Bölge illerinden 14 baro da; Amedspor oyuncuları ve taraftarına düzenlenen saldırılara karşı ortak açıklama yaparak “Yetkililerin her türlü ırkçı ve ayrımcı yaklaşım ile nefret söylemine karşı önleyici tedbir alması”nı talep etti.
Öte yandan Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, HDP Grup Başkan Vekili Meral Danış Bektaş, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Orhan Sarıbal, HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamalarda Bursa provokasyonuna karşı çıkarak sorumluların cezalandırılmasını istediler, kardeşlik çağrısı yaptılar.
PROVOKASYONA KARŞI ORTAK TUTUM ALMA ZORUNLULUĞU
Elbette başka pek çok parti ve çevreden benzer açıklamalar yapılmıştır daha yapılacaktır da.
Elbette ki bu açıklamalar da kendi başına değerlidir.
Ama bu provokasyonla önümüzdeki dönem siyasetine konulmak istenen çıta dikkate alındığında;
- Neden 14 baronun yanına tüm diğer illerin baroları da katılarak ortak bir tutum almasın?
- Neden bu provokasyonun amacının farkında olan siyasi ittifaklar ve siyasi partiler ortak bir tepki ortaya koyacak girişimler yapmasın?
- Neden iktidarın arka bahçesi olmayan sendikalar, emek ve meslek örgütleri, çeşitli sivil örgütlenmeler bu provokasyonun karşısında birleşerek ülkenin karanlık bir labirente sokulması karşısına çakmasınlar?
Kısacası iktidar, nasıl bir seçim ve nasıl bir seçim ortamı arzuladığını ortaya koymuştur. Buna karşı birleşerek bir tavır konması ise tek adam iktidarına karşı olan güçlerin sorumluluğudur.
Bu konuda ortak tutum almak genel olarak mücadelenin geleceği açısından olduğu gibi “seçim güvenliği” için de olmazsa olmazdır.
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14
- İktidarın ‘iç cepheyi güçlendirme’ stratejisi muhalefeti etkisizleştirmekten geçiyor 12 Ekim 2024 05:03