07 Mart 2023 04:52

Beyaz Toros’lar ve onu üreten işçiler

Sahayat atılan yabancı cisimler

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bursaspor-Amedspor maçında, toplu bir linç eyleminin ya da kontrolden çıkmış kalabalıklar eliyle, kanlı bir katliamın eşiğinden dönmüş olabilir miyiz? “Hadi canım o kadar da değil” demek için, yakın tarihimizde, kanlı Madımak Katliamı gibi provokasyonların yaşanmamış olması gerekirdi. O nedenle son tribün kalkışması ciddidir. Futbol tabiriyle söylersek, top direkten dönmüştür! 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu konuya dair şu açıklamayı yaptı: “Bursa’daki futbol müsabakasında, futbol seyrinin dışındaki görseller kabul edilemez ve spor ile bağdaştırılamaz. Bu görsellerin stada sokulmasında zafiyet gösteren kamu görevlileri ile ilgili soruşturma başlatılmış ve ilgili kamu görevlileri açığa alınmıştır.”

Birkaç polis memuru, emniyet mensubuyla bu iş geçiştirilebilir mi? İl emniyet müdürü, Bursa valisi ve TFF yönetimi neden istifa etmez? Zira kentte günlerce kara propaganda, Kürtlere karşı ırkçı kışkırtmalar yapıldı. “Vatan savunması” ve “intikam” yeminleri eden sosyal medya kampanyaları düzenlendi. Galeyan göz göre göre organize edildi ve gerekli önlemler maç öncesinde alınmadı.

Tribünlerde açılan pankartlar “Futbol seyrinin dışındaki görseller” diyerek geçiştirilemez. 1990’lı yıllarda gözaltında kayıpların simgesi haline gelmiş Beyaz Toroslara ait pankartın yanında kontrgerilla şeflerinden Yeşil’in pankartı, binlerce polisin görevli olduğu stadyuma nasıl sokuldu? Açık ki bu güç gösterisi devlet içine yuvalanmış derin yapıların, çete mafya gruplarının ve kontrgerilla şebekelerinin, gücü hâlâ ne kadar elinde tuttuklarının kanıtıdır. Bu karanlık güç müsameresi, sadece Amedspor’a ya da Diyarbakır halkına değil, bütün halka karşı sergilenmiştir.

Maraş merkezli yaşanan ve 11 ili vuran depremlerde enkaz altında kalan iktidar, tribünlerden yükselen “hükümet istifa” sloganını bastırmak için operasyon üzerine operasyon düzenlerken, Bursa’daki skandala adeta yol verilmiştir. Fenerbahçe, Beşiktaş statlarında “hükümet istifa” diyen taraftarlar ve elbette yüreği onlarla atan halk, bu kez Bursa’da ve üstelik “kontratak” ve kontra simgelerle korkutulmak istenmiştir. 

Siyasal açmaz günlerinde burjuva klikler eliyle devreye sokulan en kullanışlı taktik, genellikle Kürt ya da mülteci düşmanlığı üzerinden ırkçılığın ve şovenizmin kışkırtılması ve siyasetin yeniden dizayn edilmesidir. 7 Haziran-3 Kasım 2015 seçimleri arasındaki o kanlı ve karanlık tüneli hatırlayalım. “Bize 400 vekil vermezseniz kaos çıkar” tehditleri hâlâ hafızalarda. Bülent Arınç’ın seçimleri ertelemeye dönük geçtiğimiz günlerde yaptığı çıkışın, “Sonuçlarına katlanırsınız” minvalinde bir mesajla son bulması da bu bakımdan soru işaretleriyle doludur.

Halkın görkemli dayanışmasının yanında, maalesef yine ırkçı hezeyanla örgütlenmiş bir hikaye ile karşı karşıya kaldık. Van depreminde ırkçılık, hediye paketlerine konmuş küfürlü notlar ve Kürtlere mesaj veren taş kütleleriydi. Depremzede kentlerimizden birinin Diyarbakır olduğu düşünüldüğünde, Bursa’daki kışkırtmanın vahameti bir kez daha görülecektir. Son depremde belirli gruplar tarafından hedefe konan ve ötekileştirilen bir kesim de Suriyeli mültecilerdir. Oysa resmi rakamlara göre depremde hayatını kaybeden her 10 insandan 1’i Suriyeli mültecidir. Yaralarımız, acılarımız ve değişmesi gereken yoksulluk kaderimiz ortaktır. 

Ülkenin siyasal bir çalkantı içinde bulunduğu, ekonomik tahribatın yoksul kitleleri her geçen gün biraz daha aşağıya çektiği ve depremdeki yıkımın iktidar politikaları neticesinde katlanarak halkın üzerine yıkıldığı bir dönemde, aşılması gereken en önemli hususlardan biri de ırkçı ve şoven dalganın boşa çıkarılmasıdır. Demokratlığın asgari turnusol kağıdı, ırkçılığın hedefindeki Amedspor’un, Kürt’ün ve Suriyeli mültecinin yanında durmaktır.

Bursa’daki provokasyon ve ırkçı galeyanın ardından Zafer Partisi İl Başkanlığı sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “Renault Toros, 1980-2000 arasında OYAK Reanult’nun Bursa’daki fabrikasında yıllarca Bursasporlu ve Bursalı işçi ve emekçiler tarafından üretilmiş bir otomobil fabrikasıdır. Bu bağlamda Bursaspor tribünlerinde Beyaz Toros pankartı açılması gayet doğaldır.” Bu açıklama yangına benzinle giden, kontra güç ve eylemlere siyaseten yol veren utanç vesikası bir açıklamadır.

Emek Partisi Bursa İl Örgütü ise şu basın bildirisini yayımladı: “Bursaspor-Amedspor maçı öncesi sosyal medyada başlayan linç kampanyası bugün hem stat dışında hem de stat içinde gerçekleşmiştir. Tribünleri gererek kardeşlik duygusuna balta vuranlar hesap vermelidir. Tribünlerde ‘hükümet istifa’ sloganlarının atılması sonrası adeta cadı avına başlayan iktidar, bugün Bursaspor maçında provokasyona göz yummuştur. Sahaya atılan bıçak, mermi ve tribünlerde açılan Yeşil kod adlı JİTEM elemanı Mahmut Yıldırım’ın, ’90’larda derin devletin insan kaçırmasının simgesi haline gelen ‘Beyaz Torosların ve Kurtlar Vadisi’ndeki Pala karakterinin posterlerinin açılması olayı bir spor müsabakasından çıkarmıştır.

Günler öncesinden başlayan linç kampanyasını görmezden gelen Bursa Emniyeti ve Bursa valisi yaşanan tüm olaylardan birinci derecede sorumludur. Siyasal alana yönelik operasyonlarla tribünlere yönelik ırkçı kışkırtma arasında içsel bir bağ var. Bu rezalete yol açan bütün sorumlular görevden alınmalı. Kardeşlik duygusunu yok etmek isteyenlere karşı daha çok birleşeceğiz ve tribünlerde kardeşlik şarkılarını söyleyeceğiz. Irkçılık değil kardeşlik kazanacak.”

Bitirirken ekleyelim: Dün Beyaz Torosları, bugün daha modern otomobilleri üreten Renault ve TOFAŞ işçileri ırkçılığı ve şovenizmi boşa çıkarmalıdır. Zira lümpen gençleri yedekleyerek tribünlerde verilmek istenen gözdağı, aynı zamanda ekmek ve özgürlük talep eden metal işçilerine yöneliktir. Fransa’da Reanult’da çalışan metal işçisinin aldığı ücret, Bursa’daki aynı fabrikanın işçisinin ücretinden katbekat fazladır! Bu koşulları değiştirmek için metal işçileri 1990’lı yılların karanlık simgelerine değil, 1998 ve 2015'teki Metal Fırtına geleneğine bakmalıdır. Karanlık ellerdeki “Beyaz Toroslar” sadece Kürtlerin, devrimcilerin değil, o otomobili üreten grevci işçilerin de düşmanıdır. Irkçılığın panzehri ise Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ıyla işçilerin sınıf kardeşliğidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa