Akşener vakası: Aday problemi mi?

Tarz ne kadar da benziyor. Tekmeleyip masayı devirme!

Erdoğan 2015’te Dolmabahçe masasını devirmiş, adını “çözüm süreci” taktığı şeye son vermişti. Birkaç gün önceyse Akşener burjuva muhalefetin “6’lı masa”sını tekmeleyip devirdi. Erdoğan netti, arkasına dönüp bakmadı. Provokasyonlarla birlikte yeniden savaş başladı. 4 yılda kendisinin de katkısıyla oluşturulan “masa”yı paldır-küldür deviren Akşener ise, bir-iki gün içinde altında kendisinin kaldığını görmeye başladığında manevra ihtiyacı hissetti: Biz devirmedik demeye başladı: “Masadan biz kalkmadık. Kaldırıldık.” Kuyruğu dik tutma ve şarta bağlama çabasındaydı: “Milletin sesine kulak verilirse, gurur yapmam, masaya dönerim.” Ama basın başdanışmanı “Bu, Kemal Bey’in adaylığını kabul etmeyi de kapsıyor mu?” sorusuna olumsuz yanıt vermedi! İkinci gün ara bulucular devreye girdi ve benzerlerinden Akşener’e “dön” çağrıları başladı. AKP’nin yanına gidemez, kendi başına kalmasını izah edemez, karşılıklı tavizlerle dönecektir.

Sonuçta burjuva muhalefetin masası, bize ne denebilir. Ancak halkı ilgilendiren yönü yok değil olan-bitenin. Bir defa kimileri “millet” dese de, her şey halkın sırtından tartışılıyor ve sonuçta “halk adına” iktidar olunacak ya da olunmayacak. Hükümeti halkla ilgisiz olan egemen burjuvazinin bir kliği ya da klikleri kuracak olsa bile, demokrasi, “Halkın kendi kendisini yönetmesi” deniyor ya!

Üstelik “tek adam yönetimi”ne son verilmesi ve bunun olmazsa olmazı görünen cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması bizi de ilgilendiriyor. Ve biliniyor ki, HDP önce “Kendi adayımızı açıklayacağız” demiş olsa da, özellikle deprem felaketinin ardından Emek ve Özgürlük İttifakı “tek ortak aday” vurgusu yapmaktaydı. Meclis seçimlerine ayrı girilirdi, ama rejim sorunu olan cumhurbaşkanı seçimine muhalefet herkesin destekleyebileceği tek bir adayla gitmeliydi.

Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun adaylığına mesafeli yaklaştığı sır değildi. Çuvalla ortak belge yayımlanmış, hükümet programında bile anlaşılmıştı. Görünüşte fikir birliği vardı, ama “sen-ben kavgası da yok değildi. Masayı görünüşte buradan devirdi. Kendisi aday değildi, ama bir başka partinin iki belediye başkanından birini istiyordu. Masayı devirirken yüksek sesle iki başkanı “göreve” çağırdı. Oysa tek adam yönetimi birine henüz onaylanmamış bir “siyasi yasak” getirmişti. Adaylığı ciddiye binse onayı iki saati bulmazdı. Anketlerin en çok oy alacağını söylediği diğeriyse, biliniyordu ki, Kürtlerle solculardan oy almayacaktı ve gerçekte diğer adaylardan yüzde 15-20 eksisi vardı. Buna rağmen “Kazanacak aday” diye tutturulmuştu!

Gerçekler sorunun “Kazanacak aday sorunu” olmadığını ya da tam da öyle olduğunu gösteriyor.

Öncelikle tek adam rejimi üç gün ortalıkta görünmediği depremde enkaz altında kalmıştı. Artık kimse toparlanabileceği iddiasında bulunamıyordu. Sinan Ateş meselesi MHP’yi neredeyse deprem kadar sarsmıştı. Anketlerde muhalefet zaten öndeydi, depremle ara iyice açılmıştı. Artık yüzde 60-40 oranı bile aşılmış görünüyordu. Akşener tam da kazanmak açısından adayın kim olacağı önemsizleşmişken harekete geçti. Masayı devirmesi tartışmasız Erdoğan’la AKP ve Cumhur İttifakının işine yaradı.

Burjuva muhalefet fikir birliği içinde görünmüş olsa bile, Serpil Yılmaz’ın “İyi Parti ‘5’li çete’yle görüştü” iddiasıyla birleşen Kılıçdaroğlu’nun “418 milyar doları halka geri verme” söyleminin Akşener’in feveranının asıl nedeni olması iddiası yabana atılır değil. Masa devirme bir siyasal operasyonu andırıyor, ancak sürdürülebilir görünmüyor.

Gelişmelerin devrimci ve sosyalistleri bir kez daha doğruladığı açık. Akşenerlerin ve sağa açılma politikasının güvenilir olmadığı ortada. Hem de sağ kulvardan yürümeyi düstur edinen burjuva muhalefete dayanılarak “Yeni bir Türkiye kurulması” ve halkın temel sorunlarının çözülmesi olanağı olmadığı Akşener vakasıyla bir kez daha görüldü.

Devrimci ve sosyalistler depremzedelere yardıma koşarken Akşener depremde en az üç gün ortada görünmemişti. İçindeki cevheri dışa vuran halk kendi kollarını sıvayarak başının çaresine bakmaya çalışmış ve onun eksikliğini hiç hissetmemişti. Şimdi de hissetmeyecektir!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Başpınar'da yüzde 30 kavgası

Başpınar'da yüzde 30 kavgası

Asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk sefalet zammı, tüm ücret artışlarına üst sınır çizen bir bıçağa dönüştü. Ücret zammı ve toplu sözleşme dönemindeki tüm emekçiler o bıçağı kemiğinde hissediyor. Antep Başpınar OSB’de de bu yüzde 30 dayatmasına karşı kavga sürüyor. Bir arada durmayı başaran işçiler kazanıyor.

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et