Halkın yararı, halkın hesabı

Fotoğraf: CHP

Akşener’in 3 Mart tarihli salvolarından sonra, CHP ve İyi Partinin karşılıklı tavizleriyle varılan “yeniden uzlaşı” ile K. Kılıçdaroğlu’nun “Millet İttifakı” partilerinin ortak cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesine kitlelerin gösterdiği geniş destek, Erdoğan iktidarının politikalarına karşı biriken tepkilerin yaptırımcı gücünü bir kez daha açığa çıkardı. 6 Mart tarihli “yeniden uzlaşı”da İyi Parti ve Genel Başkanının, “Masayı terk etmesi”ne gösterilen tepki ve bu tepkinin oluşturduğu baskı dolaysızca rol oynadı. “Masayı devirmek halka ihanet etmektir” sözünün sahibi Meral Akşener’in ittifak masasını “kumar masası” olarak niteleyip partisi ve kendisinin “ölüm ile sıtma arasında seçim yapmaya zorlandığı”nı söylemesi ve fakat bu tutumun partisinin çeşitli kademelerinde görev yapanların bir kısmı dahil çok geniş kesimler tarafından “Masanın altında kalma” olarak görülüp tepkiyle karşılanması, “masaya geri dönüş”ü zorlayıcı etkenlerden biri oldu. “Masayı zayıflatıcı” tutum kitlesel güç kaybı ve yapılacak seçimde baraj altı kalma tehlikesini doğuracak bir sonuca da adaydı. Bütün bunlar, “masaya dönüş”ün yeni formülleri üzerine görüşme trafiğinin “Kazanan ortaklar olma” paydasıyla sonuçlanmasını sağladı.

“Millet İttifakı” ya da “altılı masa” partilerinin, bir dikta yönetimi olarak niteledikleri Erdoğan iktidarına son verme ve “güçlendirilmiş parlamenter sistem” olarak adlandırdıkları “kuvvetler ayrılığına dayanan” burjuva yönetim biçimini tesis etme politikasının on milyonlarca emekçi tarafından desteklenmesinin en önemli nedeni, bu ittifak partilerinin söz birliği içinde emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirileceğini vaat etmeleridir. Baskı ve yasaklara son verileceği, yoksulluğa, işsizliğe, hayat pahalılığına karşı önlem alınacağı söylenmektedir. CHP yönetimi başta olmak üzere Akşener ve partisi dışındaki muhalefet partileri, Kürt sorununa daha ılımlı bir yaklaşım içinde olacakları yönünde tutum sergilemekte; Kılıçdaroğlu, Hazine kaynaklarından iktidar avantasıyla palazlananlara ve “beşli çete” olarak adlandırılanları başta olmak üzere yağmacı mütteahhit şebekesine aktarılan 418 milyar doları bunlardan geri alarak “Halkın yararına kullanma kararlılığını” ilan etmektedir. Geniş emekçi kesimlerinin “altılı masa” partilerinin seçim ittifakı ve çeşitli demokratik kitle örgütleriyle ilerici devrimci siyasal partilerin mücadele birliği politikalarından güç alıp bu politikaları önemsemelerinin nedeni, Erdoğan iktidarının çok yönlü saldırılarıları altında bunalmış olmalarıdır. “Altılı masa” partilerinin vaatleri, özellikle de tekadam yönetiminin baskı ve saldırı politikalarının son bulması beklentisi, burjuva muhalif ittifaka desteğin temel etkenidir ve “Masanın devrilme tehlikesini atlatması”nın halkın büyükçe kesimi tarafından sevinçle karşılanmasının nedeni de budur.

Burjuva muhalefetin iç hesap-kitap; kâr-zarar matematiği bir yana bırakılırsa, “Masanın dağılmamış olması”, siyasal şiddeti yoğunlaştırıp baskı ve yasak zincirini daha fazla gererek iktidarını sürdürmeye çalışan Erdoğan-Bahçeli yönetiminin sona erdirilmesi için sürdürülen mücadelenin güç bulması yönünde etkide bulunacaktır.

Kuşkusuz her biri kendini tüm toplumun menfaatlerinin savunucusu ilan eden burjuva partilerinin ayrı ayrı veya ittifak halinde ilan ettikleri vaatleri tutarlılıkla gerçekleştirmeleri ve emekçilerin taleplerini kendiliğinden karşılamaları beklenemez. Her birinin kendileri ve bağlandıkları sermaye gruplarıyla uluslararası güçlerin çıkarlarını esas alması şaşırtıcı olmayacaktır. Gelişmelere bağlı ayak sürümeler, birbirlerinin içine oynamalar, halk kitlelerini yanıltıcı manevralar mümkündür. Önümüzdeki süreçte bu yönde yaşanacaklar bir yana, Akşener’in “kumar masası” dediği masaya yeniden otururken, etkisi sonraki süreçte netlik kazanacak olan CHP’nin içine oynama taktiğini sürdürmesi örneklerden biridir. İki en büyük kentin belediye başkanının-ikisi de Akşener ile ‘yakın ve samimi ilişki içinde’- seçilecek yeni cumhurbaşkanının yardımcısı olmaları istemi bu taktikle bağlıdır. CHP sağa açılırken, CHP’nin sağındakiler de onun içine oynamaktadır. Rekabet ve çıkar kavgalarıyla bağlı bu politikanın tutarsız, ikiyüzlü ve riyakârca olması hemen her önemli toplumsal gelişme durumunda daha çarpıcı şekilde görünür olmaktadır. İktidardakileri ve muhalefettekileriyle hemen tüm burjuva parti sözcülerinin “milletim” ya da “aziz milletim” söylemi örneğin bu türden bir politikayı işaret ediyor. Zira zaten bölünmüş durumdaki toplum gerçekliğini ört bas etme amaçlı olmakla kalmayıp ülkenin tek uluslu olmayan çeşitliliğini de örtmeyi hedeflediği milyonlarca insanın bilgisi dahilindedir. Bu söylem sadece işçi sınıfı ve emekçilerle tekelci kesimi başta olmak üzere kapitalistler arasındaki iktisadi-sosyal fay hattını külleme çabasıyla değil, Kürt ulusal varlığını yok sayma amacıyla da bağlıdır. Kürtlerin ulusal istemlerine karşı kitlesel düşmanlığı üretme ve güçlendirmeye hizmet etmekte, süper zengin en üstteki yüzde birlik kesimin gelirlerinin toplumun yüzde doksanının toplam gelirlerinden daha fazla olması gerçekliğine örtü çekmektedir.

Burjuva politikası ve burjuva parti fraksiyonlarınca önümüzdeki süreçte istismarı sürdürülecek bir diğer önemli sorun, depremin yol açtığı büyük fiziki ve sosyal yıkım olacaktır. Yıkıma uğrayan kentlerin, belde ve köylerin yeniden yıkıma uğramayacak şekilde inşa edilmesi veya kurulması kapitalistler arası rekabet ve dalaşın önemli bir konusudur. Kaçırılan ve paylaşılan yüz milyarlarca doların Erdoğan yönetiminin yenilgiye uğratılması ve muhalifi ittifak cephesinin kazanması yönünde kullanımına halkın denetimi önem taışmaktadır. Halkın yararına ve halk tarafından sorulacak hesapta tüm bunların muhasebe edilmesi için daha güçlü kitlesel örgütlenmelere ihtiyaç vardır.

Hemen tüm açıklamalarında burjuva demokratik bir siyasal ortamın oluşmasını ve asıl hedefi emekçiler, ilerici demokrat aydınlar, kadınlar ve gençler olan gerici-faşist saldırı ve provokasyonlara son verilmesini vadeden bir adayla seçime girilmesi karşı karşıya olunan sorunların aşılmasını garanti etmemektedir. İktidarda kalmak için başvurulmadık manevra ve saldırı biçimi bırakmayacağını kanıtlamış iktidar gücünün saldırı ve provokasyonlarına karşı işçi ve emekçi merkezli kitlesel en geniş seferberliğe ihtiyaç vardır. Erdoğan yönetimine yönelik tepkilerin deprem bölgesinden ülkenin hemen her tarafına, stadyumlardan fabrika ve emekçi semtlerine genişleyerek şu ya da bu biçimiyle dışa vurulduğu; İyi Parti ve Akşener’i “Masaya dönme”ye zorlayıcı etkenin de asıl olarak bu tepki birikimi olduğu bir dönemde, sömürülen ve ezilenlerin birleşik örgütlü mücadelesi, seçim sonuçlarının halk yararına şekillenmesini sağlayıcı rol oynayacak, emekçileri, yaşam koşullarını iyileştirme ve siyasal demokratik özgürlükleri kazanma tutumuyla hareket etmeye daha fazla cesaretlendirecektir.

Evrensel'i Takip Et