Dörtlü masa
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/231301.jpg)
Fotoğraf: Wikimedia Commons
Lise yıllarımızda derslerimize ara sıra kafamıza göre mola verip bildik kahvelere 3 top bilardo oynamaya giderdik. Bazen 4 top oynadığımız da olurdu. Sonradan, gitmemiz hayati tehlike oluşturacak Beyazıt kahveleri o zamanlar revaçtaydı. Kıyıda köşede ders çalışıyor numarasıyla briket kalınlığında kitapları karıştırırken “Görülüyor muyum?” zevkindeki eski kulağı kesikleri saymazsak ağabeyler, ablalar başka bir dünyanın telaşındaydılar. Etrafı kolaçan ederek illegal söyleşilerinin illegal olduğu havasını vermek için içlerinden birinin sürekli kapıyı ve kahveciyi taradığı dar grup sohbetleri büyük gürültünün arasında kimsenin dikkatini çekmiyor, çifte dönen okeycinin sol ayağını elektrik çarpmış gibi titretmesini masadaki diğer 3 kişi dışında kimse umursamıyordu.
Okul takımının 2 numaralı sağ beki Zeytinburnulu Recep ara sıra okula uğrar, haftanın tek sayılı günlerini burada okey masasında geçirir, çift günlerinde ne iş çevirdiğini de kimseye söylemezdi. Biz seyirciydik. Bilardoya angaje olup, zaman geçirmek için Recep’in avuç içiyle taş çalma numarasını izlerdik. Bazen 5 taş birden çalar, herkes 14 içinden 14 dizmeye çalışırken, o 21 içerisinden 14 arardı.
İsmini bilmediğim çatık kaşlı biri Recep’in sağına oturur, ne hikmetse attığı taşlar Recep’in tahtasındaki boşluklara cuk otururdu. Recep’in kazanmasından gizli bir mutluluk duyardı. Eküri olduklarını sonradan söylediler.
Üçüncü müdavim tam karşıdaydı. O çok iyi taş çeker ama bırakın çift atmayı, okey bile yapamazdı. 12 el üst üste tek taşa döndüğü, ama bir türlü kazanamadığı bilindiğinden insanlar hep onu tutuyormuş gibi yapar ama karşı tarafın okey atacağından da emin, renk vermezlerdi. “Kırk yıldır hiç okey attın mı?” diye soranlara çok kızar, onları yan masanın ajanı olmakla itham ederdi.
4’üncü, sessiz, efendi bir çocuğa benziyordu ve o da bu işten anlamıyordu, ama “Sen okeyi bırak, pinpona başla” diyenlere de fazla bozuluyordu.
Bir ara masaya 5. yaklaştı ama hem itikaten, hem ekonomik olarak bu çapta olmadığına kanaat getirmiş olacak etraftan şöyle bir dolaşıp herkesin elini kontrol etti. Çaktırmadan bizim bek Recep’in sağına araya oturdu. Hem Recep’in hem sağındaki sert bakışlı arkadaşın tahtasını gördüğünden atılan taşlara hayret ve oyunu çözmüş olmanın heyecanı ile bakıyordu.
Sıramız gelince masayı kahveciyle baş başa bırakıp bilardonun başına geçtik. Eşli oynuyorduk. Usta vuruşçu Kemal, (O zaman Saygıner küçüktü) istekayı aldı, önce bir beş bant dönüp ardından brikol ve pikelerle üst üste 42 sayı aldı. Ardından 15 sayı da Maho Mahmut alınca rakibin gardı düştü.
Oyun bittiğinde 2 kırmızı, 2 beyaz dört top uzun bantla kısa bandın birleştiği köşeye sıkışmıştı.
Evrensel'i Takip Et