Seçim süreci resmen başlatıldı ama süreci belirsizlikler belirlemeye devam ediyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün aldığı kararla seçim sürecini resmen başlattı. Bundan sonrasını Yüksek Seçim Kurulu (YSK) belirleyecek.

Erdoğan’ın, Anayasa’ya aykırı olarak üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılmasına göz yumup yummayacağından, seçimin tarihi konusuna YSK’nin ne diyeceği belli değil!

YSK’nin deprem bölgesine gönderdiği heyetin, seçim için afet bölgelerinde tespit edilen eksikliklerin giderilebileceğine yönelik rapor verdiği bertiliyor. Bu nedenle YSK’ye göre seçimin 14 Mayıs ya da 18 Haziran’da yapılması için bir engel olmadığı söylense de iktidarın YSK üstünden seçimi erteletme istediğine dair ciddi iddialar söz konusu. Bu iddialar göz önüne alındığında seçime dair kesin bir tarih vermek de henüz olanaklı değil.

Belirsizlik sadece seçim tarihi de değil. Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin kendisine oy verme çağrısı için HDP’yi ikna edip edemeyeceği de belirsizliğini koruyor.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 3 Mart günü altılı masayı devirmesinin arkasından yapılan girişimlerle Millet İttifakının altı partiyle yola devam kararı vermesinden sonra ittifakın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi ziyaret edip etmeyeceği, bu ziyaretin HDP’nin Kılıçdaroğlu’na destek vermesine yetip yetmeyeceği belirsizliğini koruyor.

Öte yandan önceki gün Anayasa Mahkemesi (AYM), 9 Mart günü aldığı iki olumlu karara karşın, HDP’nin seçime katılıp katılmaması konusunda bir güvence oluşturma konusundaki belirsizliği de ortadan kaldırmış değil.

KILIÇDAROĞLU’NUN ZİYARETİ HDP’NİN DESTEĞİNE YETECEK Mİ?

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda Millet İttifakının adayı lehine bitirilmesini savunanlar, uzun zamandan beri bunun HDP’nin desteği olmadan mümkün olmadığını belirtiyorlardı.

Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakının adayı olmasından sonra onu kutlayan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar “Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini beklediklerini” belirtmişti.

Elbette ziyareti tartıştıran İyi Partinin uzun süredir HDP’ye yönelik sürdürdüğü “ambargosu”ydu!  Altılı masayı devirme krizinin aşılmasından sonra Akşener’in Habertürk’te yaptığı açıklamada, Kılıçdaroğlu için “Tabii HDP’yi ziyaret edebilir ama masaya getiremez” biçimindeki rezervini şartlı da olsa kaldırması CHP tarafının elini nispeten rahatlatsa da sorunu bitirmedi.

Nitekim Akşener’in şartlı tutumuna Selahattin Demirtaş, “HDP’nin oylarını istiyor musunuz istemiyor musunuz, sizin parti olarak diğer partilerle müzakere hakkınız var da HDP’nin yok mu” şeklinde dört soru ile yanıt vererek tepki gösterdi.

Önceki gün Fikret Bila’ya konuşan Kılıçdaroğlu da Bila’nın “HDP’yi ziyaret edecek misiniz?​” sorusuna “Elbette HDP’yi de ziyaret edeceğim. Cumhurbaşkanı adayı olarak tüm partileri ziyaret etmem zaten demokrasinin gereğidir. HDP’yi ziyaret etmemde ne sakınca olabilir?​” yanıtı vererek ziyareti doğruladı, ama aynı zamanda bu ziyareti bir “nezaket ziyareti” gibi de tarif etti.

Ama ne var ki, HDP’den gelen ziyaret talebi bir nezaket ziyaretinden öte. HDP bu ziyaretle 2021’de yayımladığı 11 maddelik “Tutum Belgesi” ve Demirtaş’ın sorularının içindeki “müzakere” talebine Kılıçdaroğlu’nun ne yanıt vereceğini bekliyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bu beklentiye olumlu yanıt vermesi durumda HDP’nin Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yapacağı anlaşılıyor.

Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun, ziyarette desteğini vermek için HDP’yi ikna edip edemeyeceği, İyi Partinin “Masaya getirilemez” rezervinin sırrının ne olduğu belirsizliğini korumaya devam ediyor.

AYM İKİ ÖNEMLİ KARAR ALDI! AMA…

9 Mart Perşembe günü Anayasa Mahkemesi (AYM) iki önemli karar verdi. AYM’nin önceki gün verdiği birinci önemli karar, 5 Ocak 2023’te HDP’nin alması gereken Hazine yardımına koyduğu “geçici blokajı” kaldırması kararıydı.AYM, 5 Ocak 2023’te, Yargıtay Başsavcılığının isteği üzerine, HDP’nin Hazine yardımının yatırılacağı hesabı bloke etmişti. AYM’nin bu kararı, hem alınış biçimi hem de kapatma davası ile bağlantılı olarak alındığı için “ihsası rey” özelliği taşıdığı gerekçesiyle eleştirilmişti. AYM bu kararıyla, bir yanlıştan dönmüş oldu!AYM’nin aldığı ikinci karar ise HDP’nin kapatma davasında 14 Mart’ta yapılması gereken sözlü savunmayı 11 Nisan’a ertelemesi oldu.

Bir süre önce HDP AYM’ye başvurarak, kapatma davası ile ilgili kararını seçim sonrasına ertelemesini istemişti. Ancak AYM HDP’nin bu isteğine sadece savunma için verdiği süreyi uzatarak yanıt verdi.

Seçim sürecinin resmen başlatılmasından 1 gün önce AYM’nin böyle iki önemli karar vermesi, iktidar cenahı sözcülerinin seçimin 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan ettikleri de dikkate alındığında; herkesin aklına AYM’nin HDP’nin kapatılması ile ilgili kararını seçim sonrasına ertelediğini getirdi. Çünkü hukukçular “Normal şartlarda HDP’nin savunmasının 11 Nisan’a ertelenmesi ve Hazine yardımında blokajın kaldırılması HDP’nin seçime girmesinin önünün açılması olarak değerlendirilebilirdi. Ama yargının iktidarın bu ölçüde vesayetinde olduğu koşullarda bunu söyleyemeyiz” diyorlar.

HDP’NİN BAŞININ ÜSTÜNDEKİ ‘DEMOKLES KILICI’ KALKTI MI?

Nitekim HDP’li yöneticiler “olumlu görülen” bu iki kararın, HDP davasının seçim sonrasına ertelendiğinin işareti görmek yerine belirsizliği artıran, seçenekler üstünde karar verilmesini zorlaştırma amaçlı olmasını daha güçlü ihtimal olarak görüyorlar.

Kısacası HDP’nin omzunun üstüne asılan “Demokles Kılıcı” olarak kullanılan kapatma davasını bu iki karar ortadan kaldırmamıştır. Hatta belki bu kararlar belirsizlikleri artırarak seçenekler üstünde karar vermeyi daha da zorlaştırmaktadır.

Bu iki kararın üstünden iki günden fazla bir zaman geçmesine karşın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hâlâ ortalığa düşüp “Bunlar nasıl kararlar, HDP bir an önce kapatılsın. Böyle karar alan Anayasa Mahkemesi de kapatılsın” diye haykırmaması da bu kararları manidarlaştırmaktadır.

Evrensel'i Takip Et