14 Mart 2023 04:55

Sendikalar, depremzede ile dayanışmada sahada olmalı

Yıkılan bina

Trabzon Caddesi - Kahramanmaraş | Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

Büyük depremde 5’inci hafta da geride kaldı. Ama sorunlar geride kalmış değil. Daha da çetrefilleşmiş ve büyümüş olarak ortada duruyor.

Depremin ilk günlerinde yükselen “Arama kurtarma çalışması yeterli değil”, “Yardım yok”, “AFAD nerede, Kızılay nerede”… çığlıkları bugün, yardımların zamanında ve yeterli olarak ulaştırılmaması, hijyen, tuvalet, su, çadır, konteyner, salgın hastalık tehdidi, enkazların rastgele tarım alanları ve yerleşim alanlarına yakın yerlere dökülmesine karşı yükseliyor.

Üstelik yaşadıklarından edindikleri bilinç ve korkuyu da aşmış oldukları için taleplerini ve tepkilerini ifade eden çığlıkları, protesto haykırışlarına dönüşmüş olarak!

Bunlara şu günlerde çoktan başlanmış olması gereken tohum, gübre, ilaç, traktör başta olmak üzere tarım araçlarının enkaz altından çıkarılıp kullanılır hale getirilmesi ya da dışarıdan temin edilmesi talepleri de eklenmiş bulunuyor.

Tabii Kızılay etrafında, depremin üçüncü gününde elindeki çadırları deprem bölgesine ulaştırmak yerine satmasıyla gündeme gelen skandalların önü arkası da kesilmiyor.

Hemen hiçbir talebin gerektiği gibi karşılanmaması karşısında halkın şikayetleri ve öfkesi artarken, iktidar da depremzedelerin taleplerini ve tepkilerini umursamamada yeni adımlar atıyor.

Nitekim, geçtiğimiz pazar günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ortağı Bahçeli seçim sürecinin resmen başlatılmasından sonraki ilk seçim mitinglerini Kırıkhan’da yaparak halkın acılarını istismarda olduğu gibi umursamamada da sınır tanımazlıklarının yeni bir örneğini vermekten imtina etmediler.

“Cumhur İttifakı olarak buradayız” diyen Erdoğan, Adıyaman’da olduğu gibi Kırıkhan’da da halktan “helallik” istedi. Konuşmasının en uzun bölümünü de Millet İttifakının Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelttiği afaki suçlamalara ayırdı.

HALKTAN HALKA DAYANIŞMANIN YARASI

Büyük depremin üstünden geçen beş hafta açıkça gösterdi ki AFAD, Kızılay gibi afetlerde halkın yardımına koşmak için kurulmuş kurumlar, iktidarın arka bahçesine dönüştürülmüş olmaları nedeniyle halkın yardımına koşmakta büyük sorunlar yaşadı. Bırakalım depremzedeye yapılacak yadımın dağıtım ve organizasyonunu AFAD, sivil kuruluşlar ve gönüllüler üstünden yapılan dayanışma ve yardımlaşmayı engellemek için uğraşıyor.

Ama Türkiye’nin halkları, depremin ilk gününden itibaren, gönüllüleriyle, sivil kurumlarıyla, yanlarında götürdükleri depremzede için can suyu olacak yardım malzemesi ve arama kurtarma çalışmalarına katılmalarıyla depremzedeyle “Halktan halka dayanışma”nın seçkin örneklerini sundu, sunmaya da devam edecek görüyor.

Ama burada halktan halka dayanışmanın önemli bir yarası var. O da sendikaların bu büyük halk dayanışması içinde işçi sınıfı örgütü olarak üstlerine düşen sorumluluğun önemine uygun bir yer tutmamış olmalarıdır.

Elbette burada işçi sınıfına yakışmayan tutumla ilgili “yara”dan söz ederken bütün sendikaları kastetmiyoruz.

DİSK, KESK, Kamu-İş ve bağlı bazı sendikalar gerek iş yerlerinde çalışmalar yaparak gerekse yöneticileri bölgeye gidip neler yapabilecekleri konusunda fikir sahibi olmaya çalışarak depremzede ile dayanışmak için girişimler yapmaktadırlar.

TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, MEMUR-SEN VE KAMU-SEN NEREDE?

Ama Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen, Kamu-Sen ve onlara bağlı çok sayıda “büyük sendika” bu dayanışma içinde yoktur. İşin daha da kötüsü, ülkede böyle bir sorunun yaşandığı konusunda bir fikre ya da duyguya sahip olduklarını gösteren bir işaret de yoktur. Sanki bu ülkede hatta bu gezegende yaşamıyorlarmış gibi!

Bunlar şimdi, iktidarın düzenlediği, bir televizyon şovuna dönüştürülen, bağışçıların da kendi şovlarına dönüştürdükleri kampanyaya bağış yaptıklarını söyleyeceklerdir.

Burada sözünü ettiğimiz dayanışma “Şu kadar para verdik”ten ibaret değildir. Örneğin iktidarın “beşli”sinden Mehmet Cengiz, ertesi gün 500 milyon fazlasıyla “teşvik” adı altında geri alsa da 3 milyar TL’lik bir bağışla herkesten fazla bağış yapmıştır!

Burada sözünü ettiğimiz işçi sınıfının sınıf örgütleri olarak;

- Depremzedenin günlük yaşamının kolaylaştırılması ve depremin yaralarının sarılmasında sahada dayanışma merkezleri oluşturularak sınıf adına doğrudan görevler üstlenmek,

- Deprem bölgesindeki işçilerin çalışma koşullarının normalleştirilmesi ve patronların depremi fırsata çevirme girişimlerinin engellenmesi için tutum alınması (BİRTEK-SEN ve DİSK bunu yapmaya çalıştı, çalışıyor.)

- Deprem bölgesi dışındaki işçilerin deprem bölgesindeki işçiler ve halkla dayanışmasını sağlayacak girişimler yapmak

- İstanbul gibi muhtemel deprem bölgelerinde “depreme hazırlık” çalışmalarına katılarak, bilim ve mühendislik çevreleriyle ilişki içinde, “kentsel dönüşüm”ün “rantsal dönüşüme” dönüştürülmesinde halkın çıkarları doğrultusunda girişimlerin yanında yer almak… gibi sendikaların deprem sorunu üstünden ülke siyasetine müdahale ettiği bir pozisyon tutması gerektiğinden söz ediyoruz.

SENDİKALAR ATTIKLARI KISMİ ADIMLARI SÜRDÜRMELİ

Tabii burada işçi sınıfı tarzınca olmasının koşulu depremlerde dayanışmayı sadece uzaktan bağışlarla sınırlı koymayıp doğrudan sahada varlığını hissettiren bir biçimde yer almasından söz ediyoruz.

Son günlerde gazetemizde yer alan;

- Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan’ın İzmir’de sendika, oda, siyasi parti ve dernek temsilcileriyle yaptığı toplantı,

- İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformunun (İİSŞP) “Yaralarımızı dayanışmayla saracağız. Yaşamı yeniden birlikte örgütlemek için birleş mücadele et” diyerek yaptığı çağrıda sıraladığı talepler,

- Birleşik Tekstil İşçileri Sendikasının (BİRTEK-SEN) depremin başından itibaren bölgede patronların depremi işçiler aleyhine bir fırsata dönüştürme girişimlerine karşı yaptığı çağrılar ve çok sayıdaki girişimleri,

- DİSK’in depremin arkasından bölgede ve muhtemel bir İstanbul-Marmara depremi ile ilgili yaptığı açıklamalar, elbette ki sendikaların kısmi de olsa bu konuda attıkları, atacakları adımların işareti olması bakımından önemlidir.

Ki sendikalar açısından bu girişimlerin ve çağrıların kağıt üstünde kalmaması, yeni adımlarla kalıcı hale getirilip taleplerin netleştirilerek gerek sahada gerekse deprem dirençli kentler inşasında her platformda aktif ve etkin taraf olarak sahada da varlığını hissettirmesi önemli olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa