Kontra tehditler ancak kitle gücüyle püskürtülebilir
Fotoğraf: Arman Önal/AA
Ülke birbiri ardına “skandal haberler”in konusu. 14 Mayıs’ın seçim tarihi olarak ilan edilmesi, seçim hülle ve hileleriyle geçen iki on yılı aşkın süre sonunda iktidarını bırakmamak için her araç ve yöntemi deneyeceğine dair binlerce kanıt gösterilebilir Erdoğan yönetimi, seçimleri erteleyeceği yönündeki öngörüleri geçersiz kıldı. Bu kez ama soru, onca baskı ve saldırıların yarattığı tepki birikiminin üstüne bir de deprem yıkımı karşısındaki tutumuyla halkın geniş kesimlerindeki öfkeyi daha da artırdığı halde “kazanma” iddiasıyla seçim tarihini ilan etme “öz güveninin neye dayanağı?” sorusu gündeme geldi. Bir hayli yaygın olan “Erdoğan kazanamayacağı seçime girmez!” söylemi yeniden aktüellik kazandı.
Saha araştırmaları ve haberlerine bakılırsa ama bu kez kaybetmesi büyük olasılıktı ve o da, cephe birliklerini artırma ve donatma ihtiyacı duymaktaydı. Nitekim halkın yaşamında ciddi bir iyileştirmeye denk gelmeyen ancak görünürde koşullarında iyileştirici rol oynayacak seçim tavizleri birbirini izledi. EYT kararı, 458 bin sözleşmelinin (bunlar büyük çoğunluğuyla AKP-MHP yandaşları) kadroya geçirilmesi, 2 bin lira gibi küçük bir meblağ olan vergi borçlarının iptali, daha yüksek miktardaki borçların taksitlendirilmesi gibi birkaç seçim rüşveti ardarda ilan edildi. Bunları, deprem bölgesi olan onbir ilde, apar topar, kaptı kaçtı yeniden inşa faaliyetlerinin başlatılması ve 244 bin bina ve 70 bin köy evinin inşa edileceği propagandası izledi.
Ancak 21 yıl süren iktidar sonrasında bu kadarı bir kez daha kazanmayı garanti etmeye yetmiyor. Depremin yol açtığı yıkımın sosyal-ekonomik, kültürel ve psikolojik artçı sarsıntıları devam etmekteyken ve halkın büyük çoğunluğu artan yoksulluk, işsizlik, pahalılık ve sosyal yıkım nedeniyle “Bu iktidar artık gitmeli” söylemi doğrultusunda eğilim gösterirken, yasal meşruiyetçi ve her parti ve seçmen kitleleri için aynı düzeyde geçerlilik gösteren yöntemlere bağlı kalınamayacağına göre başka araçlar devre demekti.
Son on beş, yirmi günlük süreçte açık alanda yaşananlar bu alandaki hazırlıklar kapsamındadır. Her ne kadar Beyaz Torosların yerine artık daha hızlı ve zırhlı araçlar konmuş, “yeşil”lerin ağababalarınca eğitilmiş çok sayıda kontra mangaları sokaklara salınmış ve mafya-siyaset-ticaret-kaçakcılık vs. gibi işlerde profesyonellik derin dehlizlerden çeşit çeşit konaklara arzı endam etmiş ise de “Sokaklara biz hakimiz, ülkeyi ancak Reis yönetebilir” çekimlerinin yapılıp servis edilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Eski bir “ülkü ocakları genel başkanı”, Kılıçdaroğlu’na karşı suikast düzenleneceği duyumu aldığını televizyon kanallarından duyurdu. “Korkut ve teslim al!” formülasyonu yürürlüktedir. Çakıcı’nın “danışmanı” ile jandarma genel komutanı birlikte poz vermekte; Hizbulkontranın partisi HÜDA PAR yöneticileriyle AKP yöneticileri kameralar karşısına birlikte geçerek ittifaklarını ilan etmektedirler. Kontrgerillacı generallerin yönetiminde yer aldığı Perinçek partisi saraycıların yanındadır.
Zor, saldırı ve baskının bu cephe birliğine karşı, halk kitlelerinin depremzedelerle yan yana olmak için canla-başla çalışmasına benzer bir seferberliğe ihtiyaç vardır. On binlerce; yüz binlerce, milyonlarca emekçinin kendi iradesine saldırılara olanak tanımayacak bir tutum alması durumunda, kontracılar ve iktidardakiler cebri yöntemlerle halkın iradesine ambargo koyamayacak ya da hileyle iktidar gücü yararına kullandırıp yazdıramayacaktır. Böylesi bir halkça seferberliğe ihtiyaç vardır ve devrimci-demokrat ve sosyalist parti ve örgütlerin bu koşullarda yürüttükleri çalışmanın sermaye ve burjuva devlet iktidarının saldırıları karşısında örgütlü faaliyeti sürdürme olanaklarına daha etkin ve daha geniş şekilde ulaşma hedefli olması, mücadelenin kesintisizliği yönünden kaçınılmaz ve gerekli olandır. Bu çalışma ancak fabrika, iş yeri, semt, okul ve kurumlardaki örgütlenmenin sağlamlığı ve yaygınlığı ölçüsünde etkili olabilecektir.
- Burjuva devletleri halklar için mi savaşıyorlar? 16 Ocak 2025 04:59
- Bölgesel gelişmeler ve devrimci yayıncılıkta ‘tekrar’ın yeri 09 Ocak 2025 05:31
- 2025’e ilk yazı: Kim av kim avcı? 03 Ocak 2025 07:20
- 2025’e ilk yazı: Kim av, kim avcı? 03 Ocak 2025 04:00
- Yıkım, yoksullaşma ve savaşlar yılı 26 Aralık 2024 06:32
- Emperyalistlerin maşaları ! 19 Aralık 2024 05:58
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54