17 Mart 2023

SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri

Fotoğraf: Nikolas Liepins/AA

Geçtiğimiz hafta ABD’de yaşanan banka iflasları küresel piyasaları sallarken, Türkiye ekonomisine dönük kaygıları da tekrar gündemin ön sıralarına taşıdı. İflaslar ABD bankacılık sistemi üzerinden küresel bir krizi tetikler mi? Fed faiz artırımında frene basar mı? Benzer bir durum Türkiye’de de yaşanabilir mi? Bu yazıda kamuoyunda sıkça sorulan bu soruların cevabını arayacağız.

Öncelikle meseleyi basitleştirerek açıklayalım. Bankalar açısından karşılaşılan en önemli risklerin başında vade uyuşmazlığı gelir. Faaliyetlerinin yapısı gereği uzun vadeli varlıkları kısa vadeli yükümlülükler ile fonlayan bankalar faizlerdeki yukarı yönlü hareketten olumsuz etkilenirler. Faizler yükseldikçe bankaların uzun vadeli sabit faizli getirilerine karşılık kısa vadeli finansman maliyetleri yükselir. Kâr marjı daralır. Bu nedenle bizde iktidarın geçmişte sıkça tekrarladığı, bankaların faizlerin yükselmesini istediği yönündeki algı yanlıştır. Aksine bankacılık sisteminde yaşanan krizler genelde faizlerin yükselişe geçtiği dönemde yaşanır. Bu nedenle bankalar faiz swapleri ya da benzer enstrümanlarla karşılaştıkları faiz riskini hedge ederler yani dengelerler. Bankaların bünyesindeki risk yönetim departmanlarına ek olarak merkezi otorite de bankaların olumsuz koşullar altında (faizlerdeki yükseliş gibi) yaşayacağı likidite sorunlarını görmek amacıyla bankaları periyodik olarak stres testlerine tabi tutar.

BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ HIZDA MEVDUAT ÇIKIŞI

Silicon Valley Bank (SVB) Silikon Vadisi merkezli, ağırlıklı olarak teknoloji alanındaki girişimler ve bölgedeki şarap üreticileriyle iş yapan yerel bir ticari banka. Konsolide varlıkları açısından ülkenin 16. büyük bankasıydı. Mudileri ağırlıklı olarak teknoloji şirketlerinden oluştuğu için toplam mevduatın yüzde 93.9’u mevduat sigortası limiti olan 250 bin doların üzerinde, yani kapsam dışı kalmaktaydı. Varlık tarafında ise bankanın varlıklarının yüzde 57’sinin (Tahviller ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler başta olmak üzere) menkul kıymetlere dayalı olduğu görülmekteydi. Bu oran ortalama bir Amerikan bankasında yüzde 24 düzeyinde kalıyor. Varlıklarının bu denli önemli bir kısmını sabit getirili enstrümanlara bağlayan SVB, Fed’in faiz artırımlarıyla birlikte zorluklar yaşamaya başladı. Teknoloji şirketlerinin halka arzları azalmış, sektörün büyüme hızındaki yavaşlama ile birlikte bankaya nakit girişi hız kesmişti. Diğer yandan faiz artırımlarıyla birlikte gerileyen tahvil fiyatları nedeniyle menkul kıymetlerin elden çıkarılmasıyla oluşan zarar büyümekteydi. Krizi tetikleyen gelişmeler ise çarşamba günü başladı. Banka elindeki menkul kıymetlerin satışından kaynaklı uğradığı 1.8 milyar dolarlık zararın ardından bilançosunu güçlendirmek için 2 milyar dolarlık sermaye artırımına gideceğini açıkladı. Bu açıklamanın hemen ardından sosyal medyada bir panik havası oluştu ve geçmişte benzeri görülmemiş hızda mevduat çıkışı yaşandı. Mevduatların ağırlıklı bölümünün sigorta kapsamı dışında olması yaşanan panikte önemli rol oynadı.    

Amerikan tarihinde Washington Mutual’dan (WaMu) sonra iflas eden en büyük ikinci banka olan SVB’nin yaşadıkları pek çok açıdan klasik banka paniklerinin temel unsurlarını barındırıyor. Ancak önemli farklılıklar da var. Örneğin, gelişen teknolojiyle birlikte yaygınlaşan dijital bankacılık hizmetleri bankaların fonlara ulaşımını ve bu fonların plasmanını kolaylaştırdığı gibi fon çıkışını da hızlandırıyor. SVB’den sadece bir gün içinde 42 milyar dolar (toplam mevduatın dörtte biri) düzeyinde mevduat çıkışı gerçekleşti. 30 saat içinde banka “Kepenk kapattı”. 2008 krizinde WaMU’yu iflasa sürükleyen süreçte 10 gün zarfında 17 milyar dolarlık bir mevduat çıkışı yaşanmıştı. Elbette SVB örneğinde mevduatların ağırlıklı olarak kurumsal müşterilere ait olması da mudilerin reaksiyon süresini hızlandıran bir etken olarak not edilmeli.

GÖSTERE GÖSTERE GELDİ

Pandeminin ardından sosyal yaşamın normalleşmesiyle birlikte enflasyonun hızlanacağı, Fed’in genişlemeci politikalarının son bulacağı ve faizlerin yükseleceği hemen her iktisatçının kolaylıkla öngöreceği bir durumdu. Hal böyle iken bankanın varlıklarının böylesi büyük bir bölümünü sabit getirili menkul kıymetlerde tutması nasıl açıklanabilir? Bazı analistler burada bankaları belli düzeyin üzerinde yüksek kaliteli likit varlık bulundurmaya zorlayan ve tahvile yönlendiren regülasyonları sorumlu bulsa da gerek SVB portföyünün sektör genelinden ayrışan yapısı gerekse de bankanın faiz riskini hedge edecek araçlara yönelmemesi banka yönetiminin sorumluluğunu ön plana çıkarıyor. Öte yandan böylesine göstere göstere gelen bir iflasın merkezi otoritenin gözetiminden nasıl kaçtığı da önemli bir soru. 2008 krizinin ardından kanunlaşan Dodd-Frank yasası ile konsolide varlıkları 50 milyar doları geçen bankalara sıkı likidite ve sermaye zorunlulukları getirilmiş düzenli yıllık stres testlerine tabi tutulmaları karara bağlanmıştı. 2018 yılında SVB CEO’sunun başı çektiği lobi faaliyetleri sonucunda bu eşik 250 milyar dolara yükseltildi ve içinde SVB’nin de bulunduğu yerel bankalar üzerindeki denetim gevşetildi. Bankanın kısa vadeli kara odaklı, uzun vadede istikrarsızlığı besleyen varlık yönetimi gevşetilen regülasyonlarla birleşince bu sonuç ortaya çıktı.

Önce SVB’nin, hemen ardından New York merkezli Signature Bankın iflası gözleri bir kez daha Fed’e çevirdi. Çarşamba akşamı açıklanacak faiz kararı istihdam piyasasındaki güçlü duruş, yükselen çekirdek enflasyon gibi şahin duruşu destekleyen verilere karşılık banka iflaslarının piyasalarda yarattığı tedirginliğin sürdüğü bir ortamda alınacak. Geçtiğimiz hafta başında faiz artışı beklentisi 50 baz puan seviyesindeydi. An itibarıyla 25 baz puan beklentisi ağır basıyor. Banka iflasları henüz izole bir durum gibi görünse de önümüzdeki dönemde Fed’in izleyeceği yol haritası açısından daha temkinli politikaları zorunlu kılacak bir işaret fişeği olarak yorumlanmalı.     

TEDİRGİN OLMAK İÇİN YETERİNCE SEBEP VAR

Türkiye’ye gelince yüksek enflasyon beklentisinin olduğu bir ortamda bankaları düşük sabit getirili devlet tahvillerine zorlayan regülasyonların uzun vadede çıkmazı derinleştireceğini uzun zamandır vurguluyoruz. TL cinsi varlıklara dönük varlıklara güvenin büyük ölçüde azaldığı ve kurun mevcut rejime “dost ülkelerden” sağlanan kaynak girişleriyle desteklenmeye çalışıldığı bir ortamda faizlerin mevcut seviyede tutulmasının uzun vadede olanaksız olduğu görülüyor. ABD’de faiz artırımı sonrası bankaların karşılaştığı zorluklar ülkemizde “seçimden sonrası tufan” yaklaşımıyla sürdürülen politikaların muhtemel sonuçları konusunda kamuoyuna bir fikir vermeli. Halihazırda bankacılık sisteminde sabit getirili tahvillerin toplam aktiflere oranının verilen örneklerin oldukça gerisinde kalması ve bankacılık sistemindeki sıkı regülasyonlar bir avantaj olarak görülebilir. Ancak bankaların aktiflerindeki uzun vadeli krediler ile birlikte ele alındığında ve faizlerin ABD’den farklı olarak ileriki dönemde alabileceği mesafenin çok daha büyük olduğu düşünüldüğünde tedirgin olmak için yeterince sebep var.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var.

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et