Sömürü hazinesinden seçim propagandası

Seçime giderken iktidar ve muhalefetin atakları kiminde zam, kiminde ise taahhüt olarak yansıyor. Oysa iktidarın son numaraları da, muhalefetin vaatleri de geçmişte yapılmış emek sömürüsü hazinesinden yemekten başka bir şey değildir.

Emeklilere maaş zamları, EYT’lere haklarının verileceği vaadi ve benzeri her türlü iktidarın gönlünden kopan mali yardım toplumun çeşitli kesimlerine mavi boncuk olarak dağıtılacaktır.

Buna karşın muhalefet de AKP iktidarında kaybedilmiş haklar yanında birçok alanda mali destek vaatleri yapılmaktadır.

Her iki taraftan da yapılan vaatler öylesine bol kepçeden ki, insanın keşke her yıl seçim olsa diyesi geliyor. Meseleyi böylece koyduktan sonra işin esasına gelelim.

Ekonominin özünü oluşturan üretim alanı dışında siyasi kararlarla yapılan her ödemenin iki önemli özelliği vardır. Bu tür ödemeler, kamu ve özel kesimde çalışan emekçilere yapıldığı durumda sistem içi sömürünün bireyin seçimdeki oy kararı ile takasından başka bir şey değildir. Üstelik bu takas geçicidir, çünkü seçim sonrası zamlar ve sömürülerle geri alınacaktır. Demem şu ki, bu tür ödemeler seçim dışı zamanlarda yapılmış olan hak gaspları ya da sömürünün hak ediş bedeli olarak değil de, seçim döneminde oy karşılığı rüşvet olarak verilmesi aslında gasp edilmiş hakların gıdım gıdım rüşvet olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bu konuda inanıyorum ki, bu tür ödemeleri hak etmiş olan değerli vatandaşlarımız iktidarın tüm dönem boyunca sermaye yanlı davranışı ile gasp edilmiş hakkını alırken rüşvet karşılığını vermeyecek, gasp edilmiş hakkının bir bölümünü alırken de iradesini ve vicdanını teslim etmeyecektir. Çünkü deneyimler gösterir ki, bu tür seçim vaatleri iki hususun çok açık göstergesidir. Birincisi, dönem içinde siyasi erk sermaye ile yakın işbirliği içinde emekçinin sömürülmesine göz yummuş ve tüm mücadelelerde de sermaye yanında yer alarak emeği baskılamıştır. Dolayısıyla böylesi ertelenmiş ödentiye emekçinin yüz vermeyeceği çok açıktır. İkincisi de, aslında emekçi, böylesi ertelenmiş parayı alırken tüm ertelenmiş hakkını da almış olmamaktadır. Çünkü emekçiye verilmemiş olan hak sermaye tarafından kullanılmış ve para üzerinden para kazanılmış, emekçi ise tüm süreler için faiz kaybına uğramıştır. Görülüyor ki, bu süreç bal gibi, sermayenin yandaş iktidarla bir olarak emekçiyi soyma numarasıdır. Burada Nasreddin Hoca’nın meşhur kazan hikâyesini anlatırken gülmeyip, o ünlü hikâye ile insan zekâsının nasıl sahtekârca kullanıldığının anlatılmak istediğinin idrakine varalım. Hoca komşunun tenceresine göz koyunca, önce tencereyi doğurtup, ikinci seferinde öldürerek amacına ulaşır. Ne hazindir ki, bu hikâyenin öğretici yönünü değil de, güldürücü yönünü algılarız. İşte siyasetin seçim cambazlığı!

İKİNCİ CAMBAZLIK!

İkinci cambazlık da ekonomi alanı dışına çıkmış emekliler üzerinde yapılmaktadır. Emeklilere yapılan ve vaat edilen seçim zamları da tam bir “al takke-ver külah” hikâyesinden başka bir şey değildir. Emeklilere ve EYT’lilere verilen ve vaat edilen tüm paraların menşei de çok karmaşıktır. Hangi kategoride olursa olsun tüm emeklileri geçmiş dönemleri çalışanları olarak görürsek, emeklilikte alına paralar sadece emeklilerin dediği gibi kendi hak edişleri olmayıp, ondan daha fazla bir değerdir. Şöyle ki, memur emeklilerinin kamu bütçesi yoluyla, özel kesim emeklilerinin ise doğrudan patrona bıraktıkları değerler piyasada işletilerek sermayeye ya da patron kesiminin mal varlığına katılmıştır. Diğer bir deyişle, her iki kesimde de sömürülen emekçilerin sömürüldükleri değerler patronlar tarafından piyasada değerlendirilmiş ve sermaye değeri veya kişisel servet olarak kişisel malvarlıklarına eklenmiştir. Görülüyor ki, her durumda emekli, maaşları hak edilmiş değerin çok altındadır.           

Hal böyle iken siyasi iktidar hiç sıkılmadan, sanki cebinden veriyormuş gibi, emekli maaşlarına zamla açıkça oy toplamaya çalışırken, toplumun bir kesimimin gururu ile oynayarak iktidarda kalmaya çalışmaktadır. İşin bu çirkin yanı, başka bir örtülü çirkinlikle de finanse edilmeye çalışılmaktadır. Şöyle ki, tüm emeklilik ödemeleri çok dolambaçlı yollardan aslında sermaye üzerine oturmaktadır. Ondan dolayı emeklilik ödemeleri hesapları çok hasisçe yapılır. Zaten işin mantığında bugünün emeklilerinin geçmişte sömürüldüğü ve sömürü payının patron tarafından işletilerek kişisel malvarlığına eklendiği anlayışı yoktur, çünkü sistem kapitalizmdir. Hal böyle olunca, siyasi erkin bugün emeklilere vaat ettiği seçim zammına sermaye nasıl rıza göstermektedir?

Evet, bu zamlara sermaye kesimi de rıza göstermektedir, çünkü siyasi erk zaten onun siyasi karar ajanıdır. Sermaye biliyor ki, bugün kendisinden alıp emeklilere verdiği zamlar, yarın bu rüşvetle kendi iktidarı işbaşına geldiğinde, bugün kaşıkla verdiğini yarın kepçe ile geri alacaktır. Sermaye ile siyasi erk arasındaki seçim rüşveti oyununu gelecek hükümet de enflâsyonla çözer. Enflâsyon hem emeklilere verileni eritir, hem de istihdam içindeki emekçileri eriterek, açığa çıkan kaynakların yine sermayeye yönelmesine yol açar.

BU ÖDENTİLER PATRONUN MAL VARLIĞINI AZALTMAZ

Nasreddin Hoca’ya atfedilen sahtekârlık amacıyla kullanılan zekânın siyasi manevralarda işe yarama derecesi emekçiler ve emeklilerin basireti ile alt edilebilir. Bunun anlamı, bugün siyasetin seçim rüşveti olarak verdiği ve vereceği parayı alıp, rüşvet yoluna girmemektir. Birinci aşama budur, ama asıl mücadele salt anlık rüşvet işi ile değil, uzun vadede iktidar ve muhalefette bulunan siyasilerin kapitalizmin uşağı olmalarına karşı çıkmaktır. Kapitalist sistem içinde her sömürü anlık hırsızlık olup, her seçim döneminde ya da emekçilerin hareketlendiği dönemlerde emekçilere ve emeklilere aktarılan sus-payının hazinesidir. Demem o ki, gerek seçim rüşvetlerinde gerek emekçi direnişlerinde kullanılan kaynaklar aslında emekçilerden dönem boyu sömürü yoluyla aktarılan kaynaklardan oluşan hazineden gelmektedir. Bu tür ödentilerin hiç birinde patronların mal varlığında bir azalış söz konusu olmamaktadır.

Emekçi ve emekli dostlarım acaba böyle bir düşünce geliştirip, işin özünü yaygınlaştırsak, çeşitli amaçlarla kullanılmaktan kurtulup, hak ettiğimiz insanca yaşama kavuşsak, bu amaçla siyasi tercihlerimizi yapsak çok daha iyi olmaz mı?

Evrensel'i Takip Et