Seçim güvenliği, güvendiğimiz ne ki?
Fotoğraf: DHA
İçindeyiz diye normal geliyor ama demokratik ülkeler için bir garip vaziyetteyiz: seçime iki ay kala ilk madde ittifaklar ve adaylarsa ikincisi de seçim güvenliği.
Öyle bir seçim güvenliği mevzusu ki seçmen listelerinden tutun da sandık başında görev almaktan, tutanakları düzgün yazmaktan, sandık görevlilerinin eğitimine ve hatta önümüzdeki iki ay içerisinde ülke gündeminin neye dönüşebileceğinden seçim akşamı sonuçlar açıklanınca neler yaşanabileceğine kadar bin versiyonlu denklemler...
AKP iktidarı döneminde hak kaybettikçe yurttaşlık görevi ağırlaştı da ağırlaştı.
İklimi, doğayı ranttan, hazineyi talandan, kadınları şiddetten, çocukları istismardan, hayvanları katliamdan, farklı kesimleri ayrımcılıktan, sığınmacıları ırkçılıktan, akademiyi baskıdan, hak savunucularını tutuklanmaktan, afetzedeleri mağduriyetten korumaya çalışmak ve bunları yaparken bir yandan da önü alınamaz ekonomik buhranda hayatta kalmaktan sorumlu olduk.
Eskiden yurttaşlık görevi olarak insanlar, seçimde oy vermeye çağrılırdı. Uzun zamandır herkesi oylara sahip çıkmaya çağırmak gerekiyor.
Oy ve Ötesi’nin basın toplantısı vardı. 17 Mart itibarıyla gönüllü başvurularını açtılar.
2014 yılında katıldığım ilk toplantılarını hatırlıyorum. İnanılmaz kalabalık ve coşkuluydu. Gezi’nin hemen sonrasıydı, Gezi’deki gibi; işçi, emekçi, emekli, öğrenci, öğretmen, beyaz-mavi yaka, girişimci, iş insanı...
Her görüşten, her meslekten, her inançtan ve etnik kökenden insan birleşmişti. Yurttaşlığın ne anlama geldiğine, gücüne yakın geçmişte şahit olmanın bir neticesiydi belki.
Üzerine geçen 9 senede dört koldan ihlale maruz kaldık, eksildik bu hayattan, aramızdan ayrılan çok oldu, ülkeyi bırakıp giden, dört duvar arasına hapsedilen, öldü insanlar sonunda işte on binlercesi birden.
Yılgınlık yok diye haykırmanın kolay olmadığı zamanlar geçirdik. Geldik ya herro ya merro duruma
Oy ve Ötesi bu sene OCR teknolojisi ile iletilen tutanakları anında sayısal veriye dönüştürüp sisteme girecek. Sonucun teyidini daha erken alabilecek siyasi partiler.
Onlar #DemokrasidenTarafız sloganıyla yola çıkıyorlar, Türkiye Gönüllüleri Platformu ise “Gel irademize birlikte sahip çıkalım” diyerek.
Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu zaten kuruldu.
Herkesin üzerine düşen sorumluluğu alacağına inansam da “Zaten başvuran çoktur.” diye düşünenler için yazmak istedim: Bu işte başvurunun çoğu olmuyor.
Daha önce de çok ama çok önemli olduğunu düşündüğümüz seçimler oldu, o zamanlar da kurtuluşa bu kadar yakın gibi hissettik. Neredeyse tamamında görev aldım. Müşahit kartımı alıp sabahın ilk ışıklarıyla giderdim okula.
Muhakkak bir sandık görevlisi gecikirdi, gelmezdi ya da kimliğini unuturdu. Hani seçim ceplerindeydi güya derdim içimden, hani seçime çok hazır giriyoruz diyordular? Sandık görevlisi gelmedi bile? Bir seçim hariç diğerlerinin hepsinde sandık kuruluna bu şekilde girdim. İlk görev aldığım sene, müşahitler arasında emekli bir öğretmen vardı, hepimize o yol gösterdi. Sonrasında bir seçimde yirmilerinin başında bir beden eğitimi öğretmeninin sandık başkanı olduğu bir seçim geçirdim. Ben tam dört kez eğitime katılmıştım. Geçmiş seçimden tecrübem de vardı. Seçim gecesi sarılıp kucaklaştık. Çok gençti, çok paniklemişti, birlikte atlattık.
Avukata ihtiyaç olduğunda okul içerisinde avukatı aramaya ya da danışmaya gitmek üzere insan gerekiyor, oy sayımında hatalı oyların iptali için kalabalık bir sese ihtiyaç oluyor, oy verme işlemi sürerken yaratılmak istenen gerginlik olursa buna serinkanlı müdahale edebilmek için bilgili, tecrübeli insana ihtiyaç oluyor, bilgisizliğini dayatmak isteyene karşı ikna sürecinde insana ihtiyaç oluyor, yaşlı ve engelli insanların merdiven çıkması için bile insana ihtiyaç oluyor, seçim günü propaganda yapmak isteyeni susturmak için itiraz edecek kitleye ihtiyaç oluyor, ıslak tutanakların birini parti görevlisiyim diye alıp gitmek isteyen bir sürü insana “Hele bir dur, sen kimsin bir bakalım” demek için insana ihtiyaç oluyor. Yoksa bir bakıyorsunuz kurula ıslak imzalı tutanak kalmayıvermiş. Tuvalet ihtiyacı oluyor, diğer sandıklardan çağrı gelince gidip bakmak gerekiyor, nöbetçi insan gerekiyor. Çuvallar teslim edilirken eşlik etme ısrarı için kalabalık gerekiyor, çuvalların olduğu aracı araçlarıyla takip edip güvenli konvoy yapacak insanlara ihtiyaç oluyor. Teslim edildiğinde orada bekleyecek insana ihtiyaç oluyor, verilerin doğru girildiğini teyit edecek insana ihtiyaç oluyor.
Yani bilgisi, tecrübesi, sakinliği, metaneti ile çok insana ihtiyaç oluyor. Bunun yeter sayısı yok. Eğitimli, bilgili, sorumluluk almış çok insan daha güvenli seçim demek.
O günü oyu verip telefondan sosyal medya inceleyerek, evde ekranda sonuçların açıklanmasını seyrederek geçirmek cazip gelebilir ama sonu pişmanlık olmasın diye yazmak istedim:
Birlikte demokrasi savunduğumuz her gün, cazip planların tümünden daha iyi hissettirmiştir, yine öyle olacağına eminim.
Oy ve Ötesi’nin basın toplantısında içimi umut dolduran bir konuşma yaptı Bekir Ağırdır.
Sosyal sorumluluk ve sivil toplumculuk anlamında birçok ülkeden daha geride olabiliriz ancak seçime katılımda tarihimiz boyunca hep çok iyi yüzdelerdeydik, dedi.
Bu ülke insanının en iyi bildiği şey tepkisini sandıkta göstermek. Bu ülke halkı, cunta rejiminin hükümetine kadar kimleri, kimleri sandıkla gönderdi, yine gönderecek.
Seçim güvenliğine dair neler yaşanabileceğini, ön kabule düşmeden açıklıkla konuşacağız.
Bilmek, öngörebilmek bir sorunu aşabilmenin ilk adımı.
Ancak tartışmanın bir korku iklimine sebep olmasının önüne geçerek konuşmak gerek.
Seçime giden yolda, medyaya baskının artacağını, muhalif kesimlere, bağımsız gazetecilere yönelik gözaltıların artacağını, tehditkar bir ortamın yaratılmak isteneceğini daha önce yazmıştım. Otoriter bir rejimin tavrı kılavuz istemiyor zaten. Ne deprem bölgesindeki dayanışmaya müdahale edilmesi ne gazetecilere, çeşitli sol gruplara, öğrenci hareketine ev baskınları, gözaltılar bundan bağımsız değil.
Şimdi mafya liderinin danışmanı çıkıp afet bölgesinde jandarma ile fotoğraf paylaşıyor, HÜDA PAR’ın sandıklarda görev alacağı ilan ediliyor, önümüzdeki dönem bekçilere tanınan yetkilerin de aklımıza getirileceği konular da gündeme gelebilir.
Bazı tarikat ve cemaatler, bazı dernek, vakıf ve ocaklar büyük etkinlikler, törenler düzenleyip bir gövde gösterisi gibi paylaşabilir.
Bunlar bizleri sandıkları beklemekten uzak tutmak ve seçim öncesi gerilim yaratmak için kullanılabilir. Şunu hatırlatmayı bir borç bilirim: Bir seçim gününü güvende ve evde geçirmek, bundan sonra ne kadar süreceği belli olmayan bir dönemi güvensiz, tehdit ve baskı altında geçirmek anlamına gelir.
Bu seçime öyle bir sarılmalı ki tüm yaralarımızı saracak bir kapıyı açabilelim.
Çünkü biz bu seçimi, bir bayramı bekler gibi bekliyoruz nicedir, nefes alıp vermekten ibaret kılınan şu hayatta, yaşadığımızın farkına varacağımız anı bekler gibi bekliyoruz, üzerimizdeki bu asbestli havadan sıyrılacağımız gün gibi bekliyoruz.
Boğazımıza takılan yumrunun geçip gitmesini sağlayacak bir lokma ekmek, içimizdeki yangını söndürecek bir bardak soğuk su, beton zeminden kalkıp yumuşak yatağa yatar gibi dalınacak iç rahatlığında bir uyku gibi bekliyoruz.
İşi bilen ve işin içindeki insan, daha güvenle konuşur, neticeyi öngörebilir.
Boruları döşeyen tesisatçı ileride su kaçağı olup olmayacağını bilir, kabloları yerleştiren usta elektrik kaçağına karşı yorum yapabilir, işçi daha yaparken inşaatın sağlamlığından haberdardır, içindedir. İşi yapan, işini bilerek ve içine sinerek yaparsa sonuç iyi olur.
Biz işin içindeysek, o iş güvendedir.
Bu seçimde, zaten kalmamış olan konfor alanımızdan çıkıp çalışacağız.
Ve o gün, sonuç iktidarın beklediği gibi olmasa da, tüm birimleri, yetkilileri, görevlileri, milisleri, dernekleri, vakıfları hepsiyle sonucu kabul etmelerini sağlayacak olan da biziz.
Bu hafta iki anda umut doldum: İlki bir iş toplantısındaydı. Beyaz yakalı arkadaşlar gönüllü sayısında sıkıntı yaşanmayan kendi semtlerindeki sandıklarda değil, sıkıntılı semtlerde gönüllü olarak yazılacaklarını anlattılar.
Oy ve Ötesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hande Turan dedi ki; sandık eğitimi veren tecrübeli gönüllülerimizden eksilme oldu çünkü çoğu parti üyesi oldular, gittikleri çeşitli partilerde bu eğitimi vermeye devam ediyorlar.
Yerlerine yeni insanlar yetişiyor.
15 Mayıs sabahı bir aydınlığa uyanmak istiyorsak, 14 Mayıs sabahı daha güneş doğmadan kalkıp hazır olalım güne. Okullarda görev alalım yeter sayının katbekat üzerinde.
Hatta benim hayalim; seçim gününü bayram günü kılalım. Görevli olmayanlar da, görevli olanın eşi, dostu ailesi, komşusu da, piknik sepetleriyle, çocuklarımızla hep birlikte okulların etrafında, en yakın çimenlik alanda bir arada olalım. Yan yana dururuz, türküler söyleriz, mutlu günlerin bir fragmanı gibi olur. Böylece o gün sonuçlarına dayalı felaket senaryoları, baştan elenir. Güvencesi biz oluruz; oyunun sonucunu okulların içinde gözlerini dört açarak, dışında heyecanla, coşkuyla bekleyen milyonlar.
Çünkü bildiğiniz gibi: Örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemez.
Kendimize güvenelim.
Yolumuz açık olsun.
- Had aşımı 23 Kasım 2024 05:04
- Kitap-defter açık sınav 16 Kasım 2024 04:47
- Soru 09 Kasım 2024 04:19
- Bi'şey 02 Kasım 2024 04:47
- Bazı huylarımız iyi değil... 26 Ekim 2024 04:25
- El artırmak üzerine 19 Ekim 2024 04:24
- Ben aptal mıyım bay başkan? 12 Ekim 2024 04:40
- Ottolaşmak üzerine 05 Ekim 2024 04:40
- Estetik özlem 28 Eylül 2024 05:04
- Katlanmak ya da katlanmamak 21 Eylül 2024 04:42
- Hakikat ve utanç 14 Eylül 2024 04:19
- Başka türlü, bambaşka, çok yeni, hiç denenmemiş, işe yarayacak bir şeyler… 07 Eylül 2024 04:58