Sesimiz enkazdan değil bugünden duyulsun!

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Başlıktaki çağrıyı sağlık emekçileri yapıyor.
Seçim, deprem derken gündem çok yoğun. Ancak algımızı başka seslere kapatmamakta yarar var. İstanbul’da çok yakında hastanesiz kalacağımızı anlatmaya çalışan sağlık emekçilerinin çığlığı arada kaynamasın. Şubat depremlerinde birçok kamu binasının yıkılması, İstanbul’da zaten uzunca bir süredir gündemde olan hastanelerin ‘güçlendirme ve dönüşüm’ünü acil hale getirdi. Ancak her şeyi yüzüne gözüne bulaştıran ve bunu tabii ki bilerek yapan iktidar, kamu hastanelerinin çoğu için derhal yıkım kararı aldı ve bu binalardaki birimleri ve çalışanları bir binadan diğerine, bölerek dağıtmaya başladı.
Bu hastanelerin arasında tarihi Cerrahpaşa, Çapa, Haseki Kardiyoloji, Samatya Eğitim Araştırma, Kağıthane Devlet, Baltalimanı Kemik, Siyami Ersek Göğüs, Kalp ve Damar Hastaneleri var. Yani bölgesel olarak halkın ihtiyacını karşılamak amacıyla, kolay ulaşılabilirliği göz önünde bulundurularak inşa edilmiş, kimisi sit kategorisinde tarihi nitelikte kamu hastaneleri toplu yıkım ve nakil ile karşı karşıya.
Bu binalardaki çeşitli birimlerin, birbiriyle yakın temasta ve konsültasyonda bulunması gereken polikliniklerin değişik hastanelere dağıtılarak taşınması hem halkın bölgelerindeki en yakın hastaneden hizmet alma imkanını ortadan kaldırıyor. Hem süreli gözetim altındaki hastaları karmaşık bir takip sistemine zorlayarak tedaviyi zulüm haline getiriyor. Hem de yaşam düzenlerini çalışma hayatının ihtiyaçlarına göre oluşturan sağlık emekçilerine maddi-manevi bir yük bindiriyor.
Çoktan beri sağlıkta özelleştirmelerde direten iktidar kaderine terk ettiği kamu hastanelerinin bütçe paylarını kısmıştı. Muayene ve ilaç bedellerinin hastaya yansıtılması suretiyle özelleştirme zihniyetinin ‘çaktırmadan’ egemen hale getirildiği sağlık sistemi zaten çöküntüdeydi. Dolayısıyla binaların zaman içinde ‘hasarlı’ ve ‘dayanıksız hale gelmesi’ seyredilen hastanelerin bakıma alınması için1999 depreminden beri çırpınan emekçiler taleplerine doğru dürüst yanıt alamadılar. Şimdi aldıkları yanıt ise hastanelerin dönüşüm adı altında rant ve kâr sistemine kurban edilmesinden ibaret görünüyor.
Sağlık hizmeti sunumunun dönüşüm adı altında ulaşılamaz hale getirilmesinin yıkıcı sonuçlarına dikkat çeken sağlık emekçileri haklılar. Bu yüzden Maraş depreminden bu yana binası depreme dayanıklı olmayan hastanelerin yerinde dönüşümünü talep ediyorlar.
Bu hafta içinde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul şubeleri bir açıklama yaparak bu taleplerini uzun uzun anlattılar. Açıklamalarındaki can alıcı nokta şudur: ‘Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Hastanesi, iktidar tarafından, hastaları müşteri garantili şehir hastanelerine yönlendirme politikası çerçevesinde, yani son derece bilinçli bir tercihle ödeneksiz bırakılarak ölüme terk edilmişti. Ne yazık ki iktidar hedefine ulaştı ve hastane hizmet ve eğitim veremez duruma geldi. Koskoca Cerrahpaşa Tıp, artık yok! Bizler buradan uyarıyoruz, Cerrahpaşa’nın arsasına göz dikmeyin! 2 asırdır bu topraklara hizmet veren hastanemizi siyasi ve ekonomik emellerinize alet etmeyin! Cerrahpaşa’nın binalarını yıkıp yenilerken kültürünü de yok etmeyin! Çapa Tıp Fakültesi ve Hastanesi için de aynı durum geçerli. O da can çekişiyor…’ Cerrahpaşa’nın bir bölümü Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesine taşınıyor. Burada çalışan emekçiler de ‘Şehir hastaneleri bu sürecin neresinde yer almaktadır…’ diye soruyorlar. Kamu özel ortaklığı ile ve hasta garantili olarak yapılan şehir hastaneleri, bölgesel sağlık istasyonu niteliğindeki devlet hastanelerinin müstesna yerlerinin özel hastanelere bırakılması için inşa edildiler. Geçiş dönemi için kârlı bir model!
Bu hızlı dönüşümün depremin bir lütfa çevrilmesiyle ilgisi olabileceği sağlık emekçilerini kaygılandırıyor. Çünkü köksüz, esasa ilişkin değil ve hastane bileşenlerinin fikri alınmadan, oldu bittiye getiriliyor. Yerinde yapılmayan kentsel dönüşüm, bir devrin; halkın kazanımlarını çerçeveleyen bir sosyal ilişkiler biçiminin de sonuna iyice yaklaşmak demektir. Bu süreç adım adım örüldü deprem vesilesiyle ivme kazanıyor.
Nitelikli bir kentsel dönüşüm için sağlıkta dönüşüm programının da iptal edilmesi gerekir. Çünkü ‘sağlıkta dönüşüm programı’ ile getirilen aile hekimliği sistemi kapsamında birinci basamak sağlık kurumları da özel şirket olarak görüldü. Apartman altları, cami altları, dükkanlar ASM’lere dönüştürüldü ve deprem bölgesinde bunlar da kullanılamaz hale geldi.
Şunu da not düşelim 2005 yılında yeni deprem yönetmeliğine göre yapıldığı iddia edilen Kağıthane Devlet Hastanesi de şimdilerde yüksek riskli bulunarak hizmetten men edildi. Yandaş müteahhitlere ihale edilen, denetim sürecinin dışında inşa edilmiş kamu binalarının başına neler geldiğini depremde gördük. Yönetmeliğe göre yapılan bir binaya çürük raporu verilmesi böyle bir ihale düzeneğinin sonucu değilse araziye göz koyma alışkanlığıyla ilgili olabilir ki her durumda da kötüdür.
Bu kâr ve rant düzeni yok olmalı.
Evrensel'i Takip Et