‘İlk’lerin muhteşem, efsane sanatçısı Bedia Muvahhit (1)
Fotoğraf: Gökhan Akçura arşivi
İlklerin öncü kadınlardan Bedia Muvahhit sinema ve tiyatronun ilk kadın oyuncularından, Müslüman-Türk kadınlarının memuriyet gibi işlerde çalıştırılmadığı dönemde, henüz 14 yaşında Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir kamu kuruluşunda çalışma hakkını elde eden ilk kadın grubu içinde yer alan, Atatürk’ün izniyle sahneye yasal olarak çıkan ilk Türk müslüman kadın oyuncu… Öncü, zeki, cesur, açık sözlü, sözünü sakınmayan, nüktedan...
İngiliz-Fransız ortaklığının elindeki Dersaadet Telefon Anonim Şirket-i Osmaniyesi’nde çalışan santral memurelerinin ya yabancı ya da yerli azınlıklardan oluşmasına “Kadınlar Dünyası” dergisi tepki göstermiş ve birkaç sayı bu konuyu işlemiştir. Derginin baskısıyla şirket Müslüman-Türk kadın çalışanlar almaya karar verince Bedia Şekip, bu iş için başvuran çok sayıda Müslüman kadın arasından sınavla seçilen yedi kişiden birisi idi. Bedia Hanım, bu iş vesilesiyle Türk kadınlarının çalışma hayatına girmesine öncülük edenlerden biri olur.
16 Ocak 1897’de İstanbul’da Büyükada’da doğan Bedia Muvahhit’in asıl adı Emine Bedia Şekip’tir. Annesi Refika Hanım, babası istinaf mahkemesi savcılarından Şekip Bey’dir.
“Meşrutiyet sonrasında Türk kadınının çalışma yaşamına girişindeki rolünden, sinemada görev alan ilk Türk kadınlarından biri oluşuna; cumhuriyetin kuruluşu öncesi İzmir’de Mustafa Kemal’in önünde sahneye çıkmasından, cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra İstanbul’da Desdemona’yı oynayışına kadar... Hatta öğretmen olarak çalıştığı dönemde çarşafa karşı çıkışıyla bile bir düşüncenin öncülüğünü yapmıştı.”(1)
Çocukluğu Büyükada’da geçen Bedia Muvahhit, hizmetçilerinden, dadısından Fransızca ve Rumca öğrenir. Daha sonra yine Fransız okullarında okuyan Bedia Muvahhit, Rumca ve Fransızca’ya ana dili kadar hakim olmuştur.
Büyükada’da bir süre St. Antoine okuluna giden Bedia Muvahhit’in ailesi, babasının ölümünden sonra Moda’ya taşınır. Terakki Mektebinde Türkçe okur, yazar. Suat Derviş Moda’da çocukluk arkadaşıdır. Evde birlikte tiyatro oynarlar. Bir süre sonra Dame De Sion’a geçer, dokuz yıl okur. Muhsin Ertuğrul, Yakup Kadri, Yahya Kemal ve birçok yazar aile dostlarıdır. (G. Akçura, a.g.y.) Bu dostlarının “Muallim olması” önerisiyle Erenköy Lisesinde Fransızca öğretmeni olarak çalışır. Çarşaf giymeyi sevmiyordur, okula girince çıkarır. Müdürün tüm uyarılarına rağmen sınıfa başını açarak giren bir öğretmen olarak kendini kabul ettirir.
MUVAHHİT DEFET BEY’LE EVLİLİK VE TİYATRO
Öğretmenlik yaptığı o yıllarda hayranı olduğu Darülbedayinin gözde oyuncularından Muvahhit Refet Bey’in Hale Sinemasında verdikleri temsilleri kaçırmaz. Yine oyununa gittiği bir gün resim istediği, “Genç kızların sultanı’na yazarak en güzel ve yakışıklı fotoğrafını verip tanıştığı Muvahhit Refet Bey’den evlenme teklifi alır, “Bütün tiyatro artistlerinin katıldığı çok kalabalık ve güzel” bir düğünle evlenirler.
Refet Bey’le gece gezmelerini, lüks lokantaları, dans edilen lokalleri, tiyatro kulislerini tanımaya başlar. Darülbedayi 1922-23 sezonunda Şehzadebaşı’da temsiller verirken, Bedia Hanım da kocası Muvahhit’i kulisten seyretmektedir. Bedia Muvahhit’in bu seyircilik dönemi uzun sürmez fakat oyunculuğa tiyatro değil önce sinema oyuncusu olarak başlar.
“Muhsin Ertuğrul Kemal Film yapımcılığında Halide Edip Adıvar’ın “Ateşten Gömlek” romanını filme çekecektir. Halide Edip Hanım da filmde Ayşe rolünü ancak bir Türk kadını oynayabilir demiştir. Aile dostları olan Muhsin Ertuğrul, Muvahhit Refet Bey’e karın oynar mı der. “Ben çok sevindim, filmde oynamak o zaman hiç beklemediğim bir şeydi, birdenbire... Peki, dedim. Filmi çevirdik. O zaman için önemli bir para olan 100 lira verdiler bana, sonra oyunumu çok beğendiler, 50 lira daha verdiler.”(*), (Bedia Muvahhit, a.g.y)
Film, “Kurtuluş Savaşı’nda başından yaralanmış bir yedek subay olan Peyami’nin Ankara’da yazdığı hatıralarından oluşur. Peyami, işgal yıllarında İstanbul’daki evlerinde, İzmir’de kocası ve çocuğu Yunanlılar tarafından öldürüldükten sonra kendilerine sığınan Ayşe ve arkadaşı İhsan’la yurt savunması konusunda görüşmeler yapar, Fatih ve Sultanahmet mitinglerine katılır, sonra da bir yedek subay olarak Anadolu’ya geçer. Gittikleri Adapazarı civarında düşmanla çarpışan müfrezelerden birinin başında bulunan Ahmet Rıfkı, Ayşe’den aldığı ilham ve vatan sevgisiyle çarpışırken vurularak ölür. Ayşe gerek İhsan gerekse Peyami için, vatan sevgisiyle kadın sevgisinin birbirine karıştığı bir ilham kaynağı, bir ‘ateşten gömlek’ olmuştur.” (https://www.sinematurk.com/film/1198-atesten-gomlek/)
İZMİR’DE ATATÜRK’ÜN KARŞISINDA SAHNEDE BEĞENİ VE ALKIŞ ALMAK
Muvahhit Bey Darülbedayiden önemli oyuncu arkadaşlarıyla biraraya gelip “Darülbedayi Sanatçıları” adıyla 1923 yılında İzmir’e turneye çıkarlar. Bedia Hanım da onlarla birlikte gider. Kadroda Vasfi Rıza Zobu, Behzat Butak, Raşit Rıza gibi önemli oyuncular vardır.
Atatürk de İzmir’de Uşakizâde Muammer Bey’in köşkünde kalıyordur. İzmir Birinci Kordon’da adı sonradan Tayyare Sineması olan Palas Sinemasında sahneleyecekleri oyunu Atatürk’ün de izlemesini isterler ve davet için köşke ziyaretine giderler. Sohbet sırasında “Kadronuzda kimler var” diye soran Atatürk’e kadronun listesini verirler. Atatürk’ün “Türk kadınını tiyatro sahnesinden mahrum bırakmak gibi bir hatanın devam etmesine müsaade edemeyiz, Tür kadını sahneye çıkmalı, bu sahnemiz için elzemdir” demesi üzerine Bedia Muvahhit’in de yanlarında olduğunu söyler Behzat Butak. Bunun üzerine Atatürk, “Onu burada hemen sahneye çıkaracağız, ben de gelip orada bulunacağım” der. Bunu bir emir kabul ederler.
- Haftaya devam edeceğiz
Yararlandığım kaynak:
(1) (*) Gökhan Akçura, Bedia Muvahhit Bir Cumhuriyet Sanatçısı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İstanbul 1993.
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04