Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor?
Fotoğraflar: AA | Kolaj: Evrensel
Yeniden Refah Partisi Başkanı Fatih Erbakan son anda Erdoğan’la görüştü ve Saray’a iltihak etmeyi kabul etti. Partilileri üç gündür sokakta kendisinin cumhurbaşkanlığı adaylığı için imza topluyorken hem de... Atılan bu ‘takla’yı şöyle açıklıyordu genel başkan yardımcısı: “Siyaset güne göre tutum belirleme sanatıdır!”
Kendisine sorulan “Cumhur İttifakının kazanması zor diyordunuz, şimdi ne düşünüyorsunuz?” minvalindeki soruya verdiği yanıt ise şu: “Malum, Sayın Cumhurbaşkanımız son dakikalarda şapkadan tavşan çıkarma ustasıdır!”
Öğrenmiş olduk ki o “tavşanlardan” biri de YRP’nin başındaki Erbakan ekibiymiş!
Artık hangi ‘sanat’ın kapsamına girdiğini bilemeyiz ama gerçekten de ‘güne göre tutum belirleme’nin oldukça sakil bir örneğiyle karşı karşıyayız. Daha bir gün önce yaptığı açıklamalarda, “20 yıllık günaha ortak olmayız... İttifak yapma olasılığımız yüzde sıfıra yakındır...” demişti Erbakan. “Parti merkez yönetimimizin yüzde 60’ı ittifaka karşı, bu oran tabanımız ve üyelerimiz arasında çok daha yüksek...” diye eklemiş, tabanın baskı ve basıncını bizzat itiraf etmişti.
Şimdi son dakikada Saray siyasetinin vitrinine dekor olarak konulmuş bu ‘tavşan’, gözünü karartarak, tabanına rağmen iktidarın yanında olduğunu açıklamış oldu. Nihayetinde nasıl bir çürümüşlük karşısında olduğumuzu anlıyoruz herhalde. Bundan sonrasını hep birlikte izleyeceğiz. Saray’la uzlaşan sıfırlanır iddiamızı, bu kez de bu partinin yakın geleceği içinde sınama olanağı bulmuş oluyoruz. Göreceğiz...
***
Erbakan gibi açıktan ‘tavşanlık’ yapmayıp mızıldananlar ve o malum ‘şapka’ya selam duranlar da var elbette. En gözü karartmışlardan biri İyi Parti’li Yavuz Ağıralioğlu. Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye yaptığı ziyaret ve HDP’yi de kapsayan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı çıkarmama kararından hareketle verdi veriştirdi: “ (Terörist HDP) kadim beraberliğimize pusu kuran insanlardır... Kılıçdaroğlu’nu destekliyorsa, masaya ‘terörün gölgesi’ düşmüştür... Umut olarak kurulmuş bu masada ümitlerimize pusu kuruldu... Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diye yola çıkılıp Güçlendirilmiş Kemal Kılıçdaroğlu memleketin önüne sunuldu. Yüzde 25’i yüzde 75’e dayatmak nedir?” falan filan...
İktidar medyası hemen atladı üstüne. Bolca manşet çıkardı. Erdoğan da “İçlerinden bazılarının gerçekleri görmesi, hakikati dile getirmesi tabii ki önemli” dedi. Millet İttifakı’nda yeni bir kriz yaratmanın vesilesi olarak köpürtüldü bu çıkış.
***
Gözü karartmış ‘fedai’, tek başına kalmanın ezikliğiyle kıvranıp durdu sonra. Parti içinde onun gibi düşünenler vardı mutlaka. Sonuçta bir süre önce Akşener’i ‘Masa’dan kalkmaya motive eden eğilimin içinden biriydi Ağıralioğlu. MHP/BBP kökenli milliyetçi/şoven damardan. Tabanın büyük tepkisiyle içine düşülen bunalımı toparlamaya çalışmak bu çizgi dışında kalan merkezci liberallere düşmüştü. Daha o travmanın izleri sürerken gelen bu çıkış, bir tür sessizlikle geçiştirildi. Olumlayan olmadı. ‘Kendisini bağlar’ denildi en fazla. Muhtemelen, kendi kafasında olanlar tarafından da en azından ‘zamansız’ bulundu. Oysa o ‘zamanını’ iyi kollamıştı kendince, ‘pusuya’ yatmıştı!
***
Evet, konuşmasında bu kadar “pusu ” vurgusu yapan Ağıralioğlu, (’80 öncesi çocuktur, yaşı tutmaz ama ‘geleneği’ öğrenmiş tabi!) tam da pusuculara özgü bir akıl ve pratik sergiledi. Konuya dair konuşan bir partili, masaya dönme kararını Genel İdare Kurulu olarak aldıklarını, Ağıralioğlu’nun da GİK üyesi olduğunu ve sözkonusu toplantıda hiç bir itirazını duymadığını söylüyor. Susmak zorunda kalmış ama uygun zamanı kollamış demek. Pusuculuk değil midir bu? Öyle ya da böyle, en azından görüntüyü kurtarmaya çalışan parti başkanın, ‘amacımıza ulaştığımız için ittifaka döndük, sorunlar çözüldü’ diyecek... Ve sen, ittifakınızın ortak adayının en güçlü pozisyon yakaladığı bir anda ortalığa düşecek, böyle feveran edip kafanı duvarlara vuracaksın. Emek ve Özgürlük İttifakı aday çıkarmayacağını açıkladıktan hemen sonra. Pusuculuk bu işte. Beklemek ve kendince en uygun anı kollamak!
O da tam zamanında katılıyor iktidar menşeyli gürültüye: Gördünüz mü işte teröristler de aday çıkarmayarak Kılıçdaroğlu’nu destekliyor!
Neymiş? HDP’nin desteklemeyeceği bir aday gerekirmiş! İYİP içindeki ‘ülkücü/milliyetçi’ hizibin bu tezini tekrar eden Ağıralioğlu, neredeyse HDP’ye gidip Kılıçdaroğlu’nu desteklememesini isteyecek de bereket muhatap almıyor! Ancak HDP’nin desteğiyle kazanılabileceği gerçeğini bile bile yapıyor bunu. HDP desteğini Erdoğan’ın kazanmasından daha kötü bir sonuç olarak görüyor. Esas olarak kime muhalif olduğu ortada değil mi? Saray medyası onu manşet yapmasın da kimi yapsın?!
***
Nasıl bir düzeysizlik sergilendiği de ayrı bir boyut. Dili jilet gibi ama sonuçta kendisini kesiyor sadece. Hakaret ve had bilmezlik tavanlarda dolaşmakta. Yüzde 25’lik diye aşağıladığı Kılıçdaroğlu’nu “azınlığın millete dayatması” olarak görüyor. ‘Çeyrek Efe’lik yapıyor. İnsan dönüp bir kendisine bakar. Nicelikse eğer sorun, yüzde kaçsın da senin dayatman kabul görsün?!
HDP’nin oyuna talipmiş ama HDP’yi tanımıyormuş! Tam yeri ama tanısan n’olur tanımasan n’olur demeyeceğiz yine de. Esas mesele bu had bilmezlik değil çünkü. İktidar lehine pusuya yatmış Ağıralioğlu, yanlış adreslere posta atıyor. Gölgelerle savaşıyor. Kendilerine “pusu” kurulduğunu söylediği o ‘masaya’ kös kös dönmenin yarattığı travmanın asıl sorumlusunu yanlış yerde arıyor. Akşener’e o “pusu masasına” geri dönmeyi dayatan esas şey ne CHP’ydi ne de HDP. Bunlara sallamaya gerek yok. Bir ‘dayatma’ varsa, İyi Parti’nin tabanına bak; iki günde 60 bin istifa! Bakıp bakıp egonuzu şişirdiğiniz anketleri bir de şu son günlerde yapılanlarla karşılaştırın, görürsünüz. Yüzde 20’leri zorluyoruz deyip uçan parti şimdi nerelerde? Farkı görüyorsunuz değil mi? Dayatma orda işte. Halk dayatıyor! Hiç öyle yüzde 25’in dayatması falan da değil bu. Çoktan beri kaybetmeye başlamış, depremle birlikte halkın üzerine yıkılmış, hikmetinden sual olunmaz bir rejime ‘artık yeter’ diyen büyük çoğunluğun değişim talebi ve buradan yükselen büyük enerji. Sağından soluna her siyasal düzleme sirayet etmiş ve giderek yükselen bir siyasal enerji ve basınç bu. 14 Mayıs’ta, birbirine sarılmış iktidar ittifakıyla birlikte, onun dışında gözüken ama illiyet bağıyla oraya bağlanmış mızıldanıp duran cümle pusuculara da dersini verecektir...
***
Ağıralioğlu’nun akıbetine gelince... Muhalefet bir şekilde torpillenmezse seçimin büyük ihtimalle kazanılacağını biliyor ve yeni dönemde seçimi kazanmış taraftaki İyi Parti içinde çok bir ağırlığının kalmayacağını biliyor. Masaya yeniden dönünce epeyce pozisyon kaybeden milliyetçi/ülkücülüğün aksine, ‘merkez sağ’ın ana eğilim haline geleceğini kestirip son bir kamikaze çıkışıyla bir yerlere yatırım yapıyor. ‘Ben buradayım’ diyor. İstifa etmiyor. Ettirilmezse, seçim süresince Millet İttifakındaki ‘mayın’ rolüne tutunmaya, aklınca Kılıçdaroğlu’nun hareket alanını daraltmaya çalışacaktır. Sonuçta varacağı yer, bugün halkın değişim talebinin karşısında olanların adresi olacaktır bir şekilde. Malum şapkadan çıkan tavşanlar ve o şapkaya göz kırpan pusucuların savrulduğu o karanlık adres...
- 1 Mayıs, 10 Not 05 Mayıs 2024 04:46
- İstanbul seçimi, sazan sarmalı ve Zana’nın trajedisi! 29 Mart 2024 19:51
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16
- Yarattığı enkazın altında kalan Akşener’in tarih bile olamama hali! 05 Mart 2023 04:53