27 Mart 2023 04:45

Kayıplar, acılar, düşler...

TTB Merkez Konseyi 14 Mart Tıp Bayramı'nda Adıyaman'da

TTB Merkez Konseyi 14 Mart Tıp Bayramı'nda Adıyaman'da | Fotoğraf: TTB

Paylaş

Hapishaneden çıktığımdan beri ardı ardına gelen felaketlerle bu felaketlerin insan eliyle daha da ağır kılınmasıyla uğraşmaktan başımızı alamadık. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin görevden alınma davasının duruşması için gittiğim Ankara’da teyzemin ölüm haberi geldiği gece yol hazırlığı yaparken Ankara’dan bile sarsıntıyı hissetmiştik. Mecburen İstanbul’a dönüp teyzemi toprağa verdikten sonra apar topar Ankara’ya dönmek zorunda kalmıştım. Sonrası malum 10 binlerce canımızı yitirdiğimiz depremde sağ kalanların sağlığını korumak adına hep beraber deprem bölgesi çalışmalarına başlamıştık. Bu yılın 14 Mart’ını depremde yitirdiğimiz meslektaşlarımızı, canlarımızı anmaya adadığımız için Adıyaman’da buluşmamızın ardından düşüp kolumu kırınca uzun bir aradan sonra yeniden zorunlu bir hareketsizlik süreci yaşıyorum şimdi de. Karşımda kitap dağları, yüzlerce mektup var, duruşma ve tahliye süreci nedeniyle yanıtlayamadığım mektuplara şimdilik kolum kırık olduğu için yanıt yazamıyorum ama en azından kitaplarımı okuyabiliyorum. Beni hapishanenin dışına çıkartan o güçlü dayanışmanın ötesinde kitaplarınızla mektuplarınızla zenginleştirdiğiniz için ne kadar teşekkür etsem az. Paylaşarak yalnızlıktan çıkardığımız var oluşumuzun parçası olan tüm canlara müteşekkirim. Paylaşmanın, dayanışmanın acılarımızı azalttığı da doğru. O nedenle bugün çok sevdiği toprağıyla buluşacak bile isteye seçtiğim kız kardeşimin acısını paylaşmak istiyorum.

Yaşadığımız bu acıların içinde aklımın yüreğimin bir köşesinde olan edinilmiş kız kardeşim, Hülyam... Biliyorum bir çoğunuzu kendisine kardeş etmiş, benim de kardeşlerim arasına katmıştı. Hülya Oğuz, emekli olduktan sonra çok sevdiği Datça’ya yerleşmiş, HDP Datça ilçesi eş başkanı olmuştu. Benimse 40 yıllık arkadaşım, edinilmiş kız kardeşimdi işte. Ben hapishaneye girmeden kısa bir süre önce kanser şüphesiyle İstanbul’a geldi. Biraz da olsa birlikte zaman geçirdik, tanı süreci ardından kemoterapi başladı, sonra ben tutuklandım. Duruşmalara gelmemesi, kalabalıklara girmemesi için haber gönderdim hep. Gene de inatla geldi, maskeli olsa da o güzel gülüşü gözlerindeydi. Tahliye sonrası günden güne durumunun ağırlaşmasına tanıklık ettim acıyla. Sonra ellerimizden kayıp gitti. Ardında derin bir boşluk bırakarak… Çok zamansız, çok erken, her ölüm gibi! Artık ağaçtan bana erik toplayan Hülyam yok!

Bu dönemde belki milletvekili olur canım kardeşim diyordum. Siyasetin bu yüzüyle o benden daha ilgili olmuştur hep. Şimdi oradaki kardeşleri onu da yanlarına alıp taşırlar siyaset meclisine umarım. Onun anısı oralara da sızar, siyasetin mor rengiyle aydınlanır.

Biliyorum birçoğunuz beni de aday olarak görmek istediklerini söyleyip onurlandırıyor. Güveniniz dayanışmanız için teşekkür borçlu olsam da bu anlamda başarılı olacak, benden çok daha iyi iş yapabilecek dostlarımız var. Sivil alanda kalıp insan hakları mücadelesinin ortasında olmayı, kendi alanımda öğrendiklerimle katkı sunmayı yeğliyorum her zaman. Üstelik beni Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyine seçen meslektaşlarıma sözüm var. Bu sözden dönmem onlara saygısızlık, kendime de haksızlık olur. Şimdi hep birlikte demokrasiden, barıştan, özgürlüklerden yana tutum almak, uzun zamandır rehin tutulan dostlarımızın özgür kalması için bu seçimi yapmak, tüm canlıların birlikte güvenle yaşayabileceği bir dünyayı var etmek için mücadele etmek en önemli sorumluluğumuz.

Sevgili Ahmet Telli hapishaneye içine güzelim sözler yazıp gönderdiği “Çocuksun Sen” kitabında düş kuranların çoktandır meczup sayıldığını hatırlatıyor. Ama sonsuz olanın asıl olarak düşler olduğunu söyleyen küçük yıldızının yakınındayım ben. Düşlerimiz sonsuz, onları gerçekleştirebilme azmimiz tükenmez. Onun için kazanan da biz olacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa