Liyakatliler değil halk yönetsin!..
Fotoğraf: Volkan Furuncu/AA
Geçen hafta Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanı adayı çıkarmama kararını açıkladığında, kimi desteklediği niçin açıklanmadı diye soruldu. “Tek adam yönetiminin sona ermesi için” sorumluluk almak kafi görülmüyor ve isteniyordu ki “Kılıçdaroğlu”nun adı verilsin.
Tamam, keyfi tek adam sistemiyle birlikte Erdoğan gitmeli. Bunda AKP etrafındaki ittifak dışında hemen herkes anlaşma halinde. Hatta genişleme zorlamaları, AKP yöneticileri içinden bile muhalefete katılımlara yol açma raddelerinde. Yeniden Refah’ın ittifaka katılma koşulu olan kadın karşıtlığının vurgulanmasıyla Özlem Zengin’in yakınmaları bir örnek.
Öyle görünüyor ki, giderek azalmakta olan bir ihtimalle “karakolluk” olunmazsa, keyfi yönetim gidici. Bunu kolaylaştırmak halka duyulan sorumluluğun gereğidir. Erdoğan’ın gitmesi için elden gelen yapılacaktır.
Tek adam yönetiminin gitmesinde anlaşılıyor ama ne yapılacağı konusunda rivayet muhtelif.
Ve sorun, yalnızca Millet İttifakının “Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmesi” yanlısı olmasından ibaret. Evet, Millet İttifakı, denenmiş köhnemiş parlamenter sistemi cilalayıp tek adam yönetiminin alternatifi olarak gösteriyor. Ama asıl, depremin dayanaklarıyla birlikte her yönüyle yıkıntı halinde olduğunu kanıtladığı tekellerin egemenliğindeki kapitalist düzeni restore etmeyi vadediyor. Erdoğan’ın keyfi yönetimi dolayısıyla ülkeden çıkış yapmakta olan yabancı sermaye güvenli bir siyasal ortam bulunca yeniden giriş yapacak ve yerli tekellerle birlikte ülkenin çıkmazdan kurtuluşunu sağlayacakmış! Bunu ciddi ciddi savunuyor Millet İttifakı. Yerli ve yabancı sermayenin ülkeyi kurtaracağına inanmamızı istiyor.
Sorunu “tek adam zihniyeti”nde ve onun devlet yönetimini “Liyakatsiz kadrolarla doldurmasında” görüyor. Depremde de halkın başına ne geldiyse “liyakatsiz yöneticiler”den geldiğini ileri sürerek, Millet İttifakının ayrım yapmadan liyakatli insanlarla çalışacağını vadediyor.
En son pazar günü İstanbul Bağcılar’da İBB’nin düzenlediği ve İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun konuştukları kadın merkezi açılışında üstüne basa basa savunuldu bu görüş. Kılıçdaroğlu’nun “iktidar” isteyen sloganlara yanıtı çarpıcıydı. “Kadın erkek eşitliği için”, “adalet için”, “Her evde huzurun bereketin olması için iktidar” dedikten sonra ekledi: “Halk için iktidar!”
“Eşitlik için”, “adalet için”, “huzur için” iktidar olmak iyidir. Ama soru şudur: Kim iktidar olacak? İktidar “halk için” mi olacak, yoksa halkın mı? “Halk için” mi, halk iktidarı mı? Bütün egemenlik halkın elinde mi toplanacak ve iktidar bir halk iktidarı mı olacak, yoksa liyakatsiz olanlar yerine “liyakatli” birileri iktidara gelecek ve Allah nasip ederse iktidarı “halk için” mi kullanacak?
Bu bir sözcük oyunu değil! İktidar doğrudan işçi ve emekçilerin iktidarı mı olacak? Yoksa “Biz halkın hizmetkarıyız” deyip liyakatli olduklarını iddia ederek halkı “kurtaracaklarını” vadedecek birilerinin mi?
“Kurtaracağım” diyenlerden biri darbeci başı Kenan Evren’di ve biz, “halkın hizmetkarıyız” diyenleri çok gördük. Son örneği, bugünkü iktidar. Kapitalistlerin egemenliğine dokunmayan ve kapitalist sömürü düzenini restorasyonlarla ihya etmeye çalışan herkes, her düzen partisi böyle dedi ama ileri gelenleri “hizmetleri” karşılığında kendi ceplerini de doldurarak kapitalistlerin iktidarını sürdürdü. Kim, “Ben yemeye geliyorum”, “Rüşvet alıp yolsuzluk yapacağım” der ki?
Halkın ne hizmetkara ne de kurtarıcıya ihtiyacı var. Palavraya karnı tok. Halkın ihtiyacı, halk iktidarıdır. Kararları liyakatli kişilerin değil; fabrika, okul, mahalle, ilçe, il ve ülkede, her kademede örgütlenerek kendisinin almasıdır.
Sorun, tek tek kişilerin para yememesi ve dürüstlüğü değildir. Ecevit para yemeyenlerdendi ve kişisel olarak yemedi. Ama kapitalizmi benimsiyordu ve hükümeti yiyicilerle doluydu, onunla düzen değişikliği umanlar avuçlarını yaladı. Kılıçdaroğlu da dürüst olabilir ve yemeyebilir. Ama kapitalizm “yeme” düzenidir, paranın egemenliğidir. Ya tekellerin iktidarına son verilecek ve halk iktidar olacak ya da tekellerin iktidarı sürecek ve ne kadar dürüst olursa olsun bir iki gülle bahar gelmeyecektir!
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02