Kuntz gider, her şey yoluna girer!
Fotoğraf: Serhat Çağdaş/AA
Büyük çoğunluk hâlâ, sorunun teknik direktörden ve onun oyuncu tercihlerinden kaynaklandığını zannediyor. Oysa temel sorunlardan bir tanesi, her sorunu, her olumsuzluğu kişiler üzerinden ortaya koyan bu skorcu zihniyetin bizzat kendisi. Bakış bu denli yüzeysel olunca, tribünlerden yükselen istifa seslerini yadırgamamak lazım. İstifa çağrısına düz ya da sosyal medyada eşlik edenlerin sayısının da her geçen gün arttığı görülüyor…
Demek Kuntz giderse, her şey düzelecek…
Daha önceki onlarca teknik direktörün her birinin gidişiyle her şeyin düzeleceğine inandıkları gibi, şimdi de aynı şeyi Kuntz için dile getiriyorlar. Bunca yaşanmışlığa karşın ısrarla aynı pozisyonda kalıp aynı lafları etmeleri hayranlık uyandıran bir istikrar örneği!..
Stefan Kuntz, sorunun kaynağını iki madde halinde net biçimde ortaya koydu. İlk olarak, ülkede milli takımın altyapısını oluşturacak futbol akademilerinin bulunmadığını vurguladı. İkinci olarak da (İlk maddeye bağlı olarak) ülkede bir futbol ekolünün ve sistemli oyun anlayışının gelişip yerleşmediğine dikkat çekti. Aslında bunları kendisinin dile getirmesine gerek olmadığını temel sorunları herkesin bildiğini de ekledi. Burada yanılıyor olabilir. “İstifa” sesleri, köklü bir dönüşüm gerçekleştirmeden sadece teknik direktör değişikliğiyle her şeyin yoluna gireceğine inanan geniş bir kitlenin varlığına işaret ediyor zira…
Kuntz’un saptamaları, diğer bir deyişle teşhisi son derece yerinde. Yalnız ne var ki Kuntz, koyduğu teşhise uygun davranan ve altını çizdiği sorunların aşılabilmesi yolunda çaba gösteren bir teknik direktör portresi çizmiyor. Bu yüzden de oyun anlamında kendinden önceki teknik direktörlerden fark yaratamıyor. Fark yaratabilmesi için daha en başta, yani federasyonla anlaşma sürecinde sorunların yanı sıra çözüm önerilerini ve bunları hayata geçirecek yöntemleri de masaya koymalı ve hiçbir başarı sözü vermeden en az üç yıl süre istemeliydi. Tabii üç yılın sonunda da başarı garantisi vermeden. Yani görevi üstlenirken, sorunların çözümü ve oyunun gelişimi hedefine yönelik uzun vadeli bir çalışma programını da yetkililere kabul ettirmeliydi Kuntz. Koyduğu teşhise uygun hareket etmesi bunu gerektirirdi.
Doğruyu saptayıp söylemek yetmiyor, bazı acı sonuçlarına katlanmak pahasına, doğruyu hayata geçirmeye çalışmak da gerekiyor. Aksi takdirde gelinen nokta ortada işte…
Kuntz da, -öyle düşünmese bile- kendinden önceki teknik direktörler gibi, ağırlıklı olarak Avrupa’da top koşturan oyunculardan kurulacak toplama bir takım ile başarılı olabileceğine ya da durumu idare edebileceğine inandı. Ya da inanmış gözüktü.
Lakin günümüzün futbol seviyesi, ekolsüz, sistemsiz oyunların başarılı olma ihtimalini neredeyse tamamen sıfırlayacak kadar yükseldi. Bu gerçeği görmezden gelerek başarı sözü vermek ya da başarılı olunabileceğine inanmak kendini kandırmaktan başka anlam taşımaz. Tabii sana inanan başkalarını da…
İlginç olan ise her şeyin farkında olmasına karşın Kuntz’un bir değişim çabasına girişmemesi ve sonuçta da hiçbir şeyin değişmemesi…
Milli takımın temel sorununun kişiler, tercihler değil, kolektif mücadele temeli üzerinde yükselen bir ekol ve oyun anlayışı yaratılamaması olduğu anlaşılmadığı sürece daha çok teknik direktör gelip gider.
Takımı, “toplama” niteliğinden kurtarmak ve ona gerçek bir takım kimliği kazandırmak da ancak oyunu sistem çerçevesinde icra edebilmekle mümkün…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26