20 yılın günahı

Fotoğraf: İlker Kılıçaslan/DHA
Ortalık toz duman. Koltuk, olmadı sandalye, o da olmadı tabure kapma telaşındaki başka işi olmayan siyaset esnafı, indirim yapan mağazanın önünde yer tutmak ve mal kapmak için biriken ahali gibi kapının açılmasını heyecanla bekliyor. Bir açılsa, kapacağı mala kilitlenip önce en yakınındakileri dirsekleyecek. Alacağını tam avucuna almışken ayağından çeken münafığı tekmeleyecek. İçeri dalan her bir siyaset esnafı aynı tavanın sapına, aynı tencerenin kapağına yapışmış ucuzcu gibi. Saldırı yokluktan çok açgözlülükle ilgili.
Bir muhterem evlat, önce kapıda durdu, içeriye bir baktı. Tam dalacakken kolundan, bacağından tutanlar, “20 yılın günahına ortak olma” diye çekiştirdiler. Aklı dışarıya, nefsi içeriye çekiyordu. İçeriye bir daha baktı. Düdüklü tencereler, mutfak robotları, mikrodalga fırınlar çoktan çuvallara dolmuş, yükte hafif pahada ağır Karamürselli yağma Hasan’ın börekleri çoktan midelere inmişti. Dışarıdakiler, “Girme. Bu kapış kapışa ortak olma. Biz dışarıda yeniden üretir, ihtiyacı olana ihtiyacını itişmeden, kakışmadan veririz” dediler. Değerli evlat tekrar içeriye baktı. Arkadan çekenlere, hakça bölüşürüz diyenlere, “Sosyalistler, komünistler, ataistler” diye çıkıştı ve kapış kapış dükkana daldı. 20 yıllık dükkanda mallar çoktan cukkalanmış, kala kala bir kaç kurulama bezi, bir kaç paket tuvalet kağıdı kalmıştı. “Olsun” dedi kendi kendine “Kapıya yakın durur, yeni gelen mallardan kapmaya çalışırım.”
Onu gören bazıları da heyecanlanmış, dışarıda hak, hukuk, adalet, özgürlük, barış isteyen sosyalistlerin, demokratların, hümanistlerin, emekçilerin arasından sıyrılıp, yağma dükkanının penceresinden tırmanmaya başlamıştı.
Dükkanın yakında bir daha açılmamak üzere kapanacağının korkusuyla.
Evrensel'i Takip Et