3 Nisan 2023

Seçimin sandık dışı aktörü: Paramiliter parti

Türkiye 14 Mayıs’ta gerçekleştirileceği açıklanan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine bir gerilim iklimiyle gidiyor.

Son olarak İyi Parti binasının kurşunlanması resmi makamlarca, bir inşaat alanında hırsızlık yapmak isteyen kişileri kovalamak amacıyla sıkılan kurşunların kaza sonucu isabet etmesi biçiminde açıklansa da, bu ülkede ortalama bir politika ve tarih bilincine sahip herkes şu sorularla birlikte olayı anlamlandırmaya çalışıyor: Nasıl bir dönemde oldu? Kime hizmet ediyor? Nasıl bir sonuç elde edilmek istenmiş olabilir?

Bir adım daha geri çekilerek, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıyı hatırlatalım. İçişleri Bakanı Soylu’nun açıklamaları ile “Zanlının saldırının talimatını PKK/PYD/YPG terör örgütünün Suriye Kobani’deki merkezinden aldığı” ilan edildi ve iktidarın, medyasıyla birlikte olaya dair tutumu bu resmi şablon üzerinden belirlendi. Saldırıda kullanılan kişi ve onu yönlendirenlerin IŞİD bağlantıları gerilere itildi. Düzenli olarak iktidar medyasının mesajlarına maruz kalanlar açısından bu olay, resmi şablonla hafızalara kazındı muhtemelen. İyi Parti binasını hedef alan kurşunların can kaybına yol açmamış olması, bu ülkede böylesi bir dönemde kitlelerin risk algısındaki doygunluk sınırının altında bir gelişme sayılarak, ‘bir kaza kurşunu’ resmi beyanıyla gerilere itilecektir.

Bir adım daha geri çekilerek, fotoğrafa daha geniş açıdan bakalım. Türkiye’de seçimlerde, sandığa kadar gelinen süreç, hatta sandık gecesi ve sonrası gelişmelerde sandık dışı aktörler de yarışın içindedir. Egemen sınıfların çeşitli fraksiyonlarının gelecek hesapları ve devletin kritik kurumlarının tehdit saptamaları sandığa giden süreçte, çeşitli faaliyetleriyle boy gösterirler.

‘Faili meçhul’ bırakılan cinayetlerle anılan 1990’lı yıllar HDP’nin önceli partilerin etkisizleştirilmesi için paramiliter güçlerin sahaya sürüldüğü yıllardır. 27 Mart 1994 tarihinde düzenlenen yerel seçimler bu açıdan önemli bir örnek oluşturuyor. Seçimlere giden süreçte il ve ilçe binaları art arda bombalanan DEP’in son olarak Ankara’daki genel merkezi bombalanmış ve DEP, seçmen iradesinin sandığa yansımasının imkansız hale getirildiğini ifade ederek seçimlerden çekilmişti. O seçimlerin sonucunda Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olurken, DEP’e kurulan devlet barikatı ile önü açılan Refah Partisi, Diyarbakır’da da büyükşehir belediye başkanlığını kazanan parti oldu.

14 Mayıs’a giderken ise, Cumhur İttifakının çekirdek oy tabanı durumunda olmayan ve sağ partilere oy verme eğilimindeki pek çok yurttaş açısından bile ortaya çıkacak bir gerilimin fail odağında ciddi bir şüphe duygusu bulunuyor. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetinde sorumluların cezalandırılması için sonuna kadar gidilmediğine, MHP Genel Merkezinin sınır olarak belirlendiğine dair yaygın bir kanı var. Eğer o cinayetin üzerine hakkıyla gidilseydi İyi Parti binasının kurşunların hedefi olmayacağını düşünenlerin sayısı az değil.

Tam bu noktada, kısa bir süre önce, Gazeteci Abdi İpekçi’nin katili ve Papa suikastının faili Mehmet Ali Ağca’nın ‘duayenimiz’ diye anıldığı, yer altı dünyasının isimlerinin katıldığı bir toplantının video kaydını hatırlatalım. ‘Reisi seçtirmek için sokakları tutmalıyız’ temalı o video kaydı açık ve aleni bir tehdidin işaretiydi. Ne oldu şu ana kadar o videoda yer alanlara? O toplantıya katılanlarla, İyi Parti binasına “isabet eden kaza kurşunu” arasında hiçbir bağ bulunmadığına emin miyiz?

Bu fotoğrafa güncel bir gelişme daha ekleyelim. Kocaeli Barış Gazetesi Muhabiri Merve Dişli, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “AKP’li gençlere rağmen ocak kurmuşlar, gençlerin haberi yok!” başlıklı haber nedeniyle; AK Gençlik Ocakları Genel Başkanı Barış Çiftçi tarafından aranarak “Bedelini ödeteceğim” denilerek tehdit edildiğini duyurmuş ve Türkiye Gazeteciler Sendikası avukatıyla birlikte suç duyurusunda bulunacağını ifade etmişti.

Son bir not. Almanya’da yaşayan ve geçtiğimiz hafta İstanbul’a gelen Kürt İş İnsanı Zeki Oğuz, geldikten bir gün sonra Kemerburgaz Göktürk’te kayıplara karıştı. Oğuz’a ulaşamayan akrabaları karakola giderek kayıp başvurusunda bulundu. Bir marketin güvenlik kamerası görüntülerinden kaçırıldığı anlaşılan Oğuz’un akrabası olan Avukat Abdurrahman Karabulut, Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı: “Kürt iş adamı olan Alman vatandaşı Zeki Oğuz on gün önce İstanbul’da kaçırıldı. Kayın babamın halasının oğlu olan Zeki Oğuz’dan hâlâ haber alamıyoruz. Edindiğimiz bilgiler derin devlet güçleri tarafından tutulduğuna yönelik.”

Gri tonların ağırlıkta olduğu böyle bir fotoğrafla seçimlere gidiyoruz. Bu fotoğraf, resmi yetkililerin suskunluk halesi ile desteklendiği için, benzer gelişmelere 14 Mayıs öncesi başkalarının eklenmeyeceğini söyleyemiyoruz.

Ama, kitleleri sindirme ve siyasal alanı dizayn etmek için tertiplenen paramiliter tezgahların ipliği o kadar pazara çıktı ki, kaza sonucu gerçekleşebilecek bir olayın arkasında bile siyasal bir hinliğin aranacağı bir zamandayız.14 Mayıs, paramiliter partiyi de yeneceğimiz bir seçim olsun!

HAKAN BAKIRCIOĞLU VE SUNGU ÇAPAN

Bu yazı yazılırken, Hrank Dink davası sürecinde ve başka bir dizi önemli dosyada sürekli konuştuğumuz, sevgili dostum, Avukat Hakan Bakırcıoğlu’nu kaybettiğimizin haberi geldi. Bir gün önce de, Türkiye’de sinema yazarlığının duayen ismi Sungu Çapan’ı kaybetmiştik. İkisini de sevgi ve saygıyla anıyor, ailelerine, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et