İdeolojik ayrışma, politik birleşme
Wassily Kandinsky'nin 'Beyaz Zemin Üzerine II' tablosu
Seçimlere doğru ilerlerken her ittifak ve her siyasi aktörün hem çevresiyle hem kendi içinde sorunlar yaşadığı görülüyor. Bu sorunları siyasal kültürle açıklamak alışkanlık haline geldi. Türkiye’de uzlaşma ve müzakere kültürünün olmadığı, kavga ve dayatma dilinin egemen olduğu yıllardır tekrarlanır. Sistemin güncel semptomlarında bu klişenin yeniden doğrulandığı öne sürülebilir. Ancak ülkedeki her şeyi ve her dönemi açıklayan bu yaklaşım aslında hiçbir şeyi açıklamamakta, hepimizin gördüğü kavgaları kavgacılıkla açıklamak kavgaların somut sebeplerinin üstünü örtmektedir. Kültürcü açıklama belirli bir kültürün ezelden beri ülkeye hakim olduğu söylerken ülkenin değişim ve dönüşümü yorumlamaktan acizdir.
Kavga ve uzlaşma meselesi güncel siyasetin yine gündemine oturmuş durumda. İktidar odaklarından yayılan kavgacı, dayatmacı üslup ve muhalefet arasında kavga, niza, fitne çıkarma girişimlerinin siyasetin her köşesinden yükselen kavga seslerinde elbette önemli bir payı vardır. Ancak iktidarın da kontrolünde olmayan, yapısal bazı dinamiklerin işlediğini görmek gerekir. Cumhurbaşkanlığı sisteminin empoze ettiği cepheleşme bu dinamiklerin başında geliyor. Özal ve Demirel döneminden beri özlemle başkanlık sistemini talep edenler sistemin ABD’de olduğu gibi merkez sağ ve solda iki partili bir yapı ortaya çıkaracağını ummaktaydı. Ne var ki Türkiye’de uygulanan sistem üç ittifaklı ve bol partili bir yapı üretmiş durumda. İlaveten, umulanın tersine her ittifakta başat partiler (CHP, AKP, YSP) değil bu partilerle ittifak yapan daha küçük partilerin toplumsal güçlerinin ötesinde bir görünürlük ve manevra alanı elde ettiği görülüyor. Muhtemelen önümüzdeki parlamento ülke tarihinde görülmemiş bir parti çeşitliliği barındıracak. Başkanlık rejiminin siyaseti merkezileşmeye doğru iterken, merkez-kaç bir dinamiği nasıl tetiklediğini ayrıca uzun bir şekilde ele almak lazım. Nitekim, siyasal alanda işleyen bu diyalektik sürecin toplumsal bir temeli var. Ancak şimdiden bu sürecin ilelebet bu şekilde gitmeyeceğini ve dolayısıyla, önümüzdeki dönemde yeni siyasal ayrışma ve birleşmelerin ortaya çıkacağını tahmin edebiliriz.
Sistemin karaya oturduğu diğer bir alan ideolojik ve siyasal ayrışma ve birleşme noktaları. Sistem mühendislerin umduğu gibi yüzde kırk sol, yüzde altmış sağ gibi bir ayrım yaratamadı. Ne Irak ve Suriye’deki askeri harekatlar ne de kadınlara, LGBTİ+lara karşı seferberlik iktidarın sağı birleştirmesine yetmiyor. Ne yaparsa yapsın AKP 1970’lerin Milliyetçi Cephesi gibi bir alet yaratamadı. Bu durum da sağda ciddi bir ideolojik bunalıma yol açtı. Buna mukabil yeni kurulan partiler seçmenlerin öncelikle pragmatik davranacağı bir seçim sürecinde ideolojik kimliklerini kurmak gibi zor bir süreçten geçiyorlar. İYİP’in tabanı ve yönetimi arasındaki uyuşmazlık, merkez sağa doğru ilerleme ve ülkücülük arasındaki yalpalamaları herkesin malumu. Tekrar Özal ruhunu diriltmek isteyenlerin önündeki en büyük engel ise Kürt sorunu. Kürt burjuvazisinin, orta sınıflarının ve Türk sağıyla ittifaka yakın kesimlerinin desteğini almadan Türkiye’de merkez sağ olmayı hayal etmek abesle iştigaldir. Hiçbir vekillik, bakanlık, müsteşarlık pazarlığı bu toplumsal gerçeğin hükmünü geçersiz kılamaz. Bu bakımından İYİP’in önünde çok çetrefilli bir yol var.
Seçim sürecinde siyasal sistemde yeni bir yer edinme sorunu sadece sağda değil, solda da görülüyor. Bir süredir görünülürlüğünü attıran TİP’in de önündeki en büyük sınav pragmatik seçmen davranışının hakim olacağı bir seçimde ideolojik bir kimlik kurgulamak. Bunu yaparken diğer müttefikleriyle ayrıştığı noktalar ister istemez öne çıkıyor. TİP, Gezi söylemine en sık ve en açık şekilde başvuran parti. Trans bir vekil adayını başörtülü bir vekil adayıyla yan yana getirerek tam da Gezi Parkı’nda ve yeryüzü sofralarında ortaya çıkan manzaranın Parlamentoda temsilini ifade ediyor. Gezi’den sonra kendine adres bulamayan kitleleri buluşturması açısından bu olumlu bir gelişme ancak Gezi’ye ilişkin hata ve noksanları nasıl aşacağı, forum ve benzeri kurumları tekrar işletip işletemeyeceği henüz belirsiz.
Hem İYİP hem TİP’in geçtiğimiz birkaç hafta içinde ittifaklar içinde tartışılır hale gelmesi bir tesadüf değil. Yanlış anlamaya mahal vermemek adına: Bu iki partinin izlediğin siyasetin denk olduğunu iddia etmiyorum. Lakin, her ikisi de mevcut rejimin siyasi sonuçlarının bir ürünüdür ve mevcut ittifak siyaseti içinde ideolojik bir kimlik oturtmaya çalışmaktadır. Her ikisi de ideolojik kimliği tamamen boşlayan Memleket Partisi gibi bir kampanya aletinden çok farklı bir konumdadır. İnce’nin kampanyaları ciddi ideolojik öğeler içerse de bunlar genelde gelişine göre toplara vurmaktan ibaret kalıyor. Kim bilir belki de İnce, Macron gibi merkez solu tasfiye edecek yeni bir kampanya partisi kurmayı hedefledi. Ancak bu şartlar altında İnce’nin kampanyacılığının Cumhurbaşkanlığı adaylığı için bile gerekli imzayı toplamakta zorlandığı gözlemleniyor. Vakit ilerledikçe İnce’nin ideolojik boşluğunun kendisini daha fazla kişisel çıkar ve hırsların yönlendirdiği şeklinde eleştirilere açık hale getireceği aşikardır.
Mevcut rejimin gidişatı ideolojik ayrışma ve politik birleşme sanatlarına dair daha çok şey öğretecek. Bu süreçte tek tek siyasal aktörleri ele alırken sistemin bütünsel niteliklerini, sistemin bütününde gözlemlenen dinamikleri de hesaba katmakta fayda var. Ancak bunu yaparken sadece parti ve seçim sisteminin dayattığı parametrelerle düşünen bir fırsatçılığa düşmemek için somut ve net siyasal hedefler tarif etmek vazgeçilmezdir. İttifakların dayanıklılığı sadece seçim değil seçim sonrasında da belirleyici olacaktır ve bu dayanıklılığın sağlayabilecek yegane araç somut programdır.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22