Soğan ile uçan araba

Soğan 30 lira. İrisinin tanesi 8 lira. Bir kere daha olmuştu da köylü köysüz, çiftçi çiftsiz, aracı, depocu toptan terörist ilan edilmiş, depolar basılıp suç aleti soğanlar gözaltına alınmış ve malum pazarlarda müsadere edilmişti. Şimdi niye çıt yok? Ne oldu terörist köylüye, kabzımala?

O iş o zamandı. Tepe tepe kullanıp, bizim temiz kalpli (?) insanlarımızı “Dış güçler soğanla oynuyor, ülkemizi soğan yahni yapmak, soğanın cücüğünü götürmek için tezgah kurdular” hikayesine inandırdılar. Halkımız birlik oldu. Üsküdar Meydanı’nda soğan haklarını hiçe sayılıp, soğanı herkesin ortasında soyup, tam ortasından ikiye keserek cezalandırdılar. Sonra kesilen soğanı paylaşma kavgasına giriştiler. Şehir hatları vapurlarında yirmi beşinci yüzyılın buluşu, araştırma geliştirmesinde mühendislerin çalıştığı soğan soyma makinelerini denize atıp, hıyar soyma makinelerine ağırlık verdiler. 

İş soğanla bitse iyi. İş birlikçi, dış güç oyunu çoğaldı. Başta “et”. Güzel ülkemin bütün sığırları, danaları, koyunları, “Bu ne biçim ülke. Orada insan pahalı, hayvan ucuz, burada insan ucuz, hayvan ucuz. Haksızlık bu. Bundan sonra etimizin son tikesine kadar mücadeleye devam” diye kazan kaldırınca haklı mücadelelerini kazandılar. Dananın kilosu insanın kilosundan pahalı oldu. Bu arada necip halkımızın damak tadı değişmiş, önceleri acayip çok koyun eti tüketen, küşleme meraklısı teyzem birden “Koyun çok yağlı. Sağlığa zararlı diyerek, trança, antrikota geçiş yapıp dana fiyatlarını coşturmuştu. Yani sorun yem pahalı olduğu için azalan hayvan sayısında değil, daha fazla et tüketen Ökkeş Amca’da, Vakkas Ağabey’deydi.

Son anda ilgililer, ilgisizler, bilgililer, bilgisizler duruma el koydular da et fiyatlarına, soğan cücüklerine, 5’e katlanan kiralara, öğretimsiz, eğitimsiz okullara, çadırsız depremzedelere müdahale edip, “Takmayın oğlum bunları. Hayat dediğiniz ne ki? Gelip geçecek. Dişinizi sıkın. Bu yokluk sınavını geçerseniz öte tarafta soğan tarlalarından istediğiniz kadar soğanı torbanıza doldurduğunuz, dana bonfileleri lahmacuna sarıp yediğiniz sofralar, çeşmelerinden ejder meyvesi el sıkması sularının aktığı çeşmeler müjdeleniyor” masalları anlatıp, “uçan araba” üretimine dikey geçiş yaptıklarını ilan ettiler.   

Bu arada içlerinden en uyanığı, iletişim feriştahı kulaklarına eğilip, “Bu ejder işini müjde paketinden çıkartsak mı? Yanlış anlayacaklar. Maazallah 14 Mayıs akşamına kadar uçan arabayı yapıp ufaktan yol alamazsak yandı keten helva” dedi.