09 Nisan 2023 05:25

Kızılcık Şerbeti’nin ‘adaleti’ AKP’nin seçim stratejisini sarstı

Kızılcık Şerbeti dizisi tanıtım görseli

Kızılcık Şerbeti dizisi tanıtım görseli

Paylaş

Kızılcık Şerbeti dizisi ilk bölümünden itibaren gündeme bir şekilde giriyor, kimi sahneleri Twitter’da dolaşıyordu. Alkışlayanı da, abartılı bulanı da çoktu. Konu Nursema’ların isyanına gelince iktidar medyası da ilgi ve tepki göstermeye başladı. Hatta malumunuz Yusuf Kaplan “Diziler toplumu ‘kurşuna diziyor” başlıklı bir yazı yazıp, dizide “laik militanlık” yapıldığını söyledi. Başka yazarlar da ‘yani dizi iyi hoş da Müslümanlar hep kötü, laikler hep iyi’ serzenişleriyle koroya katıldı. Üstüne RTÜK de beş hafta yayın durdurma ve en üstten para cezası verince bu işte demek bir ‘hayır’ var diye düşünüp ekran başına oturdum. Baştan söylemek isterim ki, yerli diziler halâ yersiz derecede uzun, iki buçuk saatlik dizi mi olur?

Bu 22 bölümlük maratonun sonunda, bazı yazarların laik değerlerin meşruiyetinde bulduğu tatmini yaşayamadım maalesef. Nursema’nın aşkıyla başlayan kadın dayanışması da beni o kadar heyecanlandırmadı açıkcası. Hatta muhafazakar yazarlar gibi ben de “niye kardeşim hep en kötü karakterler kadın” diye isyan etmekten kendimi alamadım. Erkekler babacan, hoşgörülü, en fazla beceriksiz ya da aptal, suyuna gidersen idare edilebilir, beri yandan vicdanıyla hesaplaşabilen karakterler; kadınlarsa hep içten pazarlıklı, kötücül, en iyisi susan, olmadı arkadan iş çevirenler. Kıvılcım’ın netliği, dürüstlüğü kendi ayaklarının üzerinde durmasından mı kaynaklanıyor, maddi gücünden mi? Ayrıca ataerkil zihin yapısı yalnızca Müslümanlarda bulunmuyor ki, korumacı bir bakışla kızının başka şehirde okumasına izin vermeyen, kızlarına ve oğullarına farklı şekilde davranan, evin ve çocukların sorumluluğunu kadına yükleyen nice seküler aile var. Diziyi izlerken bu denli tetiklenmemizin çocukluğumuzdan beri yaşamış olduğumuz türlü ayrımcılığın görünür kılınmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Evet, tabi ortada bir toplumsal çelişki var lakin dizi, her popüler kültür ürününde olduğu gibi, bize bir orta yolculuk vaat ediyor. Basit bir çatışma formülüne dayanarak iki kamptan birer karakteri birbiriyle eşleştirip kimi zaman kavga ettirip kimi zaman barıştırıyor. Sakin olursak, kadınlar olarak biraz da alttan alırsak, toplumsal sorunlarımız da bir çırpıda çözülüyor.

Gelelim RTÜK’ün neden bu kadar kızdığına. Fuat Uğur da diziye bayılmamış ama verilen cezayı ağır bulmuş, RTÜK Başkan Yardımcısı İbrahim Uslu’yu aramış. Uslu, verilen cezanın nedeninin kadının aşağılanması olduğunu söylemiş, bir de alakasını kuramadığım, Red Kit çizgi filminde kahramanın ağzındaki sigaranın sonradan çiçek sapına dönüştürülmesini örnek vermiş. Uğur bile bu gerekçeye ikna olmamış. Dizide camdan atılan Nursema değil Alev olsaydı RTÜK yine ceza verecek miydi? 2018’de “Sen Anlat Karadeniz” adlı dizide iki bölüm boyunca bir kadına şiddet uygulandı, kadının parmakları kırıldı. Bu sahneler çok tepki çekince RTÜK oy çokluğu ile kanala ceza verdi. Cezaya itiraz eden tek bir üye vardı, Ebubekir Şahin. Kısa süre sonra RTÜK başkanı oldu, o zamandan beri de iktidar medyası cezadan muaf.

Show TV ve Habertük’ün sahibi Ciner Grubu bildiğiniz üzere, özellikle deprem dönemi yaptığı haberler nedeniyle, iktidarın hedefinde. Bu öfkeyi kenarda tutalım ve asıl konuya gelelim. Şimdi sizi biraz geriye götüreyim. 2003 yılında Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve Reyyan Uzuner’in düğün törenine. Görücü usulü evlendirilmelerine rağmen nasıl tanıştıkları, nelerden hoşlandıkları, birbirleriyle ne kadar uyumlu oldukları medyada günlerce konuşulmuştu. Hatta bugün Kızılcık Şerbeti’ne bayıldığını söyleyen Ayşe Arman o dönem Hürriyet’te anne Reyhan Uzuner’le “yılın röportajını” yapmıştı. Dönüp bugün tekrar okuduğunuzda Kızılcık Şerbeti’nin bir sahnesi gibi. Şimdi ne oldu da ‘Müslümanlar öyle bildiğiniz gibi değil, çok bilgili, anlayışlı hoşsohbet insanlar’dan Nursema’nın cenazeden beter düğününe geldik?

Popüler kültür doğası gereği güncel olandan besleniyor, hangi çatışmayı soluyorsa eserine de onu çatıyor.  Bu vesileyle 2003’teki hikayenin bittiğini bize gösteriyor. Dizilerde bir kısmı ne iş yaptığını öğrenemediğimiz holdinglerde, villalarda geçen ayak oyunlarına alışmıştık da zengin Müslüman bir ailedeki din, ticaret ve aile ilişkilerinin dokunduğu güncel bir sinir ağı var. İzleyicinin, AKP İstanbul Kadın Kolları yöneticisi Elif Başgöze'nin şişelerin üzerinde Erdoğan'ın imzası ve Cumhurbaşkanlığı forsunun bulunduğu mum, oda kokusu ve kolonyalarını AKP'li belediyelere ve de Kızılay'a satmasının Abdullah Bey’in zenginleşmesiyle alakasını kurması gayet mümkün.  Bir kadının gelinlikle kaldırıldığı devlet hastanesinin kapısına, polisin bile giremediği, özel koruma dikebilmesiyle de…

Tam da seçim öncesi, örneğin seccade durduk yere simgeleştirilip kutsallaştırılırken arkasında yatan kurnazlığın köpüğü bir diziyle tahta kaşıkta toplandı. Bunu Habertürk’te tahlil olarak dile getirseniz bu kadar etkili olmaz. Dizi buna niyet etmese de bir nevi “aşılama” yaparak, yani seçmeni karşısına çıkacak sembollere, mesajlara karşı uyararak AKP’nin seçim stratejisini bozdu. Üzerinde çizgi filmden esinlenmiş domuz karakteri olduğu için bebek odasının duvar kağıtlarını söken Pembe Hanım’a Abdullah Bey’in “hanım böyle mi tepki verilir, konuşur münasip bir dille anlatırsın” tepkisi; niye yerde olduğu belli olmayan seccadeye yanlışlıkla bastığını belirtip özür dileyen Kılıçdaroğlu’na gösterilmeyince kafaların karışması ihtimali doğdu. “Kötü gelin” Nilay hamile olduğunu öğrendikten sonra ejder meyvesi isteyince bu insanlara bir şeyler hatırlattı. Soğan oldu 30 lira.

Başka bir zaman olsaydı belki yalnızca para cezasıyla geçiştirilirdi, ama seçim öncesi beş hafta (seçim haftasına dek sürecek) yayın durdurmanın altındaki niyet buydu, ama o da olmadı. Sermaye reytingi tercih etti. Eh, bütün seçim stratejinizi Nursemaları feda edip evde karısına, kardeşine kaplan; muktedire el pençe Fatihlere bırakırsanız, o da en bilindik yöntemle, amcasını arar gibi RTÜK Başkanı’nı arayıp diziyi yasaklatmaya kalkar. Geçmiş olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa