Aşırı sağın kıskacında Boric
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/206196.jpg)
Fotoğraf: Vanessa Rubilar Quintana / AA
Geçtiğimiz perşembe günü başkent Santiago’nun merkezinde Daniel Palma adında bir karabiner (askeri polis) güvenlik kontrolü amacı ile durdurduğu arabadaki kişiler tarafından iki kurşunla öldürüldü. Şili’de son bir ay içinde öldürülen üçüncü karabiner olan Palma’nın ardından özellikle basın ve yayın organlarında ülkenin güvensizlik sarmalı içine girdiğine yönelik yapılan haberler daha da güç kazandı. Cumartesi günü yapılan cenaze törenine Başkan Boric ve Eski Başkanlar Piñera, Bachelet ve Lagos ile birçok üst düzey yetkili katılarak devleti en yüksek seviyede temsil ettiler, 33 yaşındaki karabinerin hayatı ve kendisi gibi karabiner olan hamile eşi ile ilgili yapılan yayımlar ülke gündeminin birinci sırasına yerleşti.
Palma cinayeti, tam da polis, karabiner ve askerlerin yetkilerini, meşru müdafaa haklarını genişleten yeni bir yasal değişikliğin kabul edildiği günün ertesinde gerçekleşmişti. Boric iktidarının başından beri merkez ve aşırı sağ ile büyük basın yayın organları ülkenin bir güvenlik krizi ile karşı karşıya olduğunu, bunun da mevcut iktidarın suçu olduğunu savunan bir kampanya yürütmekteydi. Son dönemde gerçekleşen polis cinayetleri de böyle bir yasal düzenlemenin artık kaçınılmaz olduğu yönündeki talepleri güçlendirdi. Ancak bu yasal düzenleme ile zaten geniş yetkilere sahip olan kolluk kuvvetlerinin kuvvet kullanmadaki hak ve yetkileri daha da genişletiliyor ve muğlaklaştırılıyor. Bu yasal değişiklik ile polis ve askerin, kendisinin ya da üçüncü bir şahsın tehlike altında olduğu değerlendirmesini yaptığı anda silah kullanmasının önü açılıyor ve kolluk kuvvetlerine karşı işlenen suçların cezaları ağırlaştırılıyor.
Yasal değişikliğin üzerinden üç gün geçmeden, bir karabinerin, kontrol için durdurduğu arabayı tekrar çalıştırıp başka bir karabinere çarparak yaralayan bir sürücüyü silahla vurarak öldürüldüğü haberi geliyor. Arabadaki diğer kişilerin hırsızlık suçundan sabıkalarının olduğu bu haberin önemli unsurlarından biri olarak sunuluyor. Pinochet döneminin önemli bir aparatı olan, insan hakları ihlalleri, yargısız infazların, yolsuzluklar ve birçok kanunsuzluk ile adı özdeş hale gelmiş olan karabinerlerin artık eli hem bu yasal düzenleme ile hem de basın yayın organlarının yarattığı ortam ile daha güçlü.
Tüm basın yayın organları 2022 yılında ülkede 100 bin kişiye düşen ölüm oranının 4.7’ye yükselerek rekor kırdığı, bu oranın 2012’de 2.8 olduğunu yazarak neredeyse tüm farklı kategorilerdeki suçlarda bir yükselme olduğunu okuyucularına haber verirken bir ayrıntıyı unutuyorlar. 2020’de ülkede 100 bin kişiye düşen ölüm 4.87 ile 2019’daki 3.96’dan daha yüksek bir seviyeye ulaşmış, 2021’de ise 3.67 olarak gerçekleşmiş. Yani aslına bakarsanız 2022 yılı ile Boric iktidarının görev başında olmadığı 2020 yılı arasında büyük bir fark yok. Ancak kuzeyde Venezuelalı göçmenler, güneyde Mapucheler ve büyük kent merkezlerinde mafya ve organize suç örgütlerinin ülkeyi bir güvenlik krizine sürüklediği ve bu krizden de sol iktidarın sorumlu olduğu yönündeki diskur özellikle aşırı sağ için çok kullanışlı bir ideolojik aygıt. Orta ve orta üst sınıflar için Şili bugün neredeyse Mad Max filmine benzer bir ortam ifade ediyor.
Boric hükümeti ise bu diskuru dağıtmak için güvenlik yasasındaki reformu desteklemek zorunda kalmış gibi görünüyor. Hiç şüphesiz, Boric’i iktidara taşıyan çok parçalı sol ittifak içinde büyük bir kırılmanın ikincisi de bu yasal düzenleme ile gerçekleşmiş oldu. İlk kırılma eylüldeki halk oylamasında iktidarın desteklediği yeni anayasanın yüzde 62 ile reddedilmesi ve arkasından gelen kabine değişiklikleri sonucunda ortaya çıkmıştı. Şimdi ise kolluk kuvvetlerinin yetkilerini arttıran ve zaten birçok insan hakları ihlali ve yargısız infazın ana aktörü konumunda bulunan karabinerlere hem yasal hem de politik olarak aşırı güç kullanma yolunda verilen meşruiyet iktidar blokundaki çatlağı genişletmiş bulunuyor, ki bu yasanın oylamasına da yansıdı. Bunun yanında bu yasal düzenlemelerin çözüm üretmeyeceğini, ülkedeki suçla mücadeleyi güçlendirmeyeceğini tahmin etmek zor değil. Asıl mesele ise çerçevesi ve içeriğini aşırı sağın belirlediği bir politik gündemden nasıl kurtulacağı gibi gözüküyor. Boric, halk oyu yenilgisinden sonra hükümetinin yeni anayasa gündemine takılıp kalmayacağı sözünü veriyordu. Şimdi ‘güvenlik krizi’ söylemi yatıştırmaya çalışan iktidarı görünce keşke yeni anayasa gündemine takılıp kalsalarmış diye düşünmeden edemiyorum.
Evrensel'i Takip Et