10 Nisan 2023 03:45

Air Jordan cinayetleri

Jordan forma

fotoğraf: First United 1976/Wikimedia Commons

Paylaş

'Ya ayakkabın ya canın'

Sports Illustrated’ın tarihe kazınan mayıs 1990 kapağı bu başlığı taşıyordu. Kapakta siyah bir erkeğin ellerinde bir tabanca ve bir Nike Air Jordan 5 vardı. 17 yaşındaki James David Martin’in, kendinden 2 yaş küçük Michael Eugene Thomas’ı öldürmesinin üzerinden 1 yıl geçmişti. Martin, Thomas’ı ormanlık alana götürdükten sonra öldürmüş ve 2 haftalık Air Jordan’larını çalarak kaçmıştı. Rick Telander’ın büyük ses getiren makalesi bu cinayetin “Yalnız olmadığına” vurgu yapıyordu. ABD genelinde erkek çocuklar, son yıllarda popülaritesi ve fiyatı hızla artan spor ayakkabıları satın alabilmek için her şeyi yapıyordu. Satın alamayanlar ise bu statü simgesini sokakta taşıyan akranlarının ayağından kimi zaman cinayete varan şiddet yöntemleriyle çalıyordu. 1990’da ABD’de spor malzemeleri endüstrisi sadece ayakkabılar üzerinden 5.5 milyar dolarlık satış yapıyordu. Satışların merkezinde Michael Jordan’ın başını çektiği yıldız oyuncuların ayakkabıları vardı ve yılda 200 milyon doları aşan agresif bir reklamcılık stratejisi izleniyordu. Firmaların ayakkabıları piyasaya sınırlı sayıda sürmesi ve yapay bir “Nadir bulunan, değerli taş” imajı yaratması da bu kitlesel psikolojiyi güçlendiren bir stratejiydi. Nihayetinde bu ayakkabılar, berbat koşullarda çalıştırılan, çoğu Güney Asyalı işçiler tarafından inanılmaz ucuza mal ediliyordu.

“Gelin, bu çocukların bir çift ayakkabıya bu kadar önem atfetmesinin arkasında yatan koşullarla ciddi şekilde ilgilenelim. Bu çocuklar hayatta bir seçenekleri, fırsatları olmadığını hissediyor.”

Bu sözlerin sahibi Yönetmen Spike Lee, Nike’ın meşhur Air Jordan reklamlarının yaratıcısıydı. Lee, ABD’de o dönem farklılaşan siyah kültürünü sahnelere ve popüler kültüre en iyi yansıtan isimlerin başında geliyordu, New York’ta yaşıyordu ve Knicks taraftarıydı. Normalde Jordan, pek de onun kalemi değildi ama Nike’ın onu tercih etmesi manidardı. Mars Blackmon karakterinin Jordan’ın başarısının sırrını ayakkabılarında araması gibi, ABD medyasının da yükselen suç oranlarının ardında “spor ayakkabıları” araması meseleyi tam olarak aydınlatmıyordu. “Spor ayakkabı” cinayetleri bir semptomdan fazlası değildi. Cinayetler sadece ayakkabılar için değil aynı markaların eşofmanları, montları için de işleniyordu. Ha bu arada Sports Illustrated makalesinin öznesi James David Martin’in cinayetinde temel motivasyonun hırsızlık olmadığı da ortaya çıkmıştı. 6 yaşındayken annesinin kız kardeşini döverek öldürmesine tanık olan Martin, Thomas’a tecavüz etmişti. Cezaevinden çıktıktan sonra cinayet ve cinsel saldırılarına devam etti. Aslında o bir seri katildi.

“Eskiden üst baş çalardım, bana hırsız derlerdi, ta ki Fulton Caddesi’nde gayrimeşru kovalayana dek” 

Hip-hop efsanesi Biggie Smalls’un 17 yaşında (1989) Brooklyn’de kaydedilen freestyle performansında sarf ettiği bu sözler dönemin siyah gençliğinin içinde bulunduğu vaziyeti güzel özetliyor. Pek çok akranı gibi doğru dürüst bir eğitim alamamış, öğretmenleri tarafından hor görülmüş, “Ümit kesilmiş” milyonlarca gençten biri olarak basit hırsızlıktan Fulton Caddesi’nde uyuşturucu satıcılığına “yükselmişti”. Elbette “akran baskısı”nın ve agresif reklamların etkisiyle Air Jordan hevesine tutulan ve bunun için kimi zaman şiddete başvuran çocuklar vardı ama onları “gayrimeşru”ya düşüren esas neden yoksulluktu ve yapabilecekleri “kariyer” de sokaklarla sınırlıydı.

“Reklamlar ve televizyon, ihtiyaç olmayan bir ürüne talep yaratıyor. Kolay etki altına girebilen ergenlerle, ayakkabılarını Spike Lee gibi birine televizyonda sattıran reklamcılar arasında adil bir mücadele yok. Ve bu kombinasyon, kayıp babası ve çalışmak zorunda olan annesiyle parçalanmış ailelerin 14 yaşındaki çocuklarının baş edebileceğinin ötesinde bir güce sahip.”

Heyhat, Rick Telander bu sözlerinde haklı. Evet, ayakkabı cinayetleri bir semptom, sorun çok daha derinde ama bununla mücadelede birilerinin sorumluluk üstlenmesi gerekmez mi? Spike Lee, Michael Jordan, Nike… Hatta o dönemin meşhur ama aynı zamanda başarısız Nike boykotunu tüm bu sosyal gerçeklerin üzerinden atlayıp sadece “Nike’ın daha çok siyah çalışanı/dükkan sahibi olması gerektiğine” fiksleyen PUSH hareketi… “Air Jordan”ın spor malzemeleri endüstrisini değiştiren hikayesi sinemaya bu tartışmayı es geçerek aktarıldı. Geçen hafta vizyona giren ve Matt Damon, Ben Affleck, Viola Davis, Chris Tucker gibi isimlerin rol aldığı “Air” filmi tıpkı Jordan’ın kendisi gibi bu meseleye ilgisiz kaldı. Günümüzde “spor ayakkabı cinayetleri”, sayısı azalsa da devam ediyor. Semptomların biçimi değişti ama yoksul gençliğin dertlerinin kaynağı yoksulluk ve eşitsizlik olmayı sürdürüyor. Artık Biggie Smalls gibi ozanlar da yok ama gençler hâlâ onun deyimiyle “günahkar ve kaybetmeye mahkum doğuyor.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa