13 Nisan 2023 04:01

Cumartesi Annelerinin toplanma özgürlüğü, polis ve Anayasa Mahkemesi

Cumartesi Anneleri

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Geçen hafta cumartesi günü İHD Genel Başkanı Eren Keskin’in de aralarında bulunduğu Cumartesi İnsanları gözaltına alınmıştı.

BİRAZ GEÇMİŞE DÖNELİM:

Bir insan hakları savunucusu Cumartesi İnsanı olan Maside Ocak Kışlakçı, Anayasa Mahkemesine (AYM) Av. Ahmet Cihan imzasıyla yaptığı 2019/21721 sayılı başvurusunda toplanma özgürlüğü hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunmuştur. Konu ile ilgili olarak AYM 1. Bölüm Resmi Gazete’nin 23.02.2023 tarihli sayısında yayımlanan 16.11.2022 tarihli kararında, ihlal kararı vermiştir.

PEKİ NE OLMUŞTUR DA KONU AYM ÖNÜNE GELMİŞTİR?

Cumartesi İnsanları 7 mayıs 1995 tarihinden beri Galatasaray Meydanı’nda her cumartesi günü oturma eylemi yapmakta ve basın açıklamasında bulunmaktadır.

Beyoğlu Kaymakamlığı Cumartesi İnsanlarının 700. buluşma günü olan 25 Ağustos 2018  tarihli toplantı için bildirimde bulunulmadığı için o tarihte yapılacak “Cumartesi Annelerinin 700. haftasındayız” sloganı ile yapılacak etkinliklerin yasaklanmasına karar vermiştir. Kaymakamlık, kararına  2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 10. ve 17. maddesi ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 32. maddesinin (ç ) fıkrasını dayanak göstermektedir. Kaymakamlık, yasaklama kararını kanunlara göre bir bildirimde bulunulmamış olmasına bağlamaktadır. Başvurucu ise etkinliğin 24 yıldır her hafta cumartesi günü yapıldığını, kendilerine yasaklamaya dair bir tebligatın yapılmadığını belirtmiştir.

AYM HANGİ DEĞERLENDİRMELERDE BULUNMUŞTUR:“Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. (…)

“23. somut olayda Kaymakamlık, kanunen yapılması gereken bildirimin yapılmaması nedeniyle başvuruya konu etkinliği yasaklamış; kolluk görevlileri de bu karara dayanarak toplantıya müdahale etmiştir. Yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının ve orantılı olduğunun ispatı kural olarak müdahale eden idare ve müdahaleyi denetleyen yargı merciine düşmektedir. Bu doğrultuda idarenin bildirim yükümlülüğüne uyulmaması nedeniyle verilen yasaklama kararı ve bu karara dayanılarak yapılan müdahalenin demokratik toplum düzenindeki gerekliliği hususunda değerlendirme yapılmalıdır (Bildirim usulü ve uygulanmasının amacı ile sınırlamanın niteliği ve bu yükümlülüğe aykırılık halinde sorumluluğa yönelik ilkeler için bkz. Selma Elma, B. No: 2017/24902, 4/7/2019, §§ 41-47; Gülistan Atasoy ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15845, 21/1/2021, §§ 57, 58; Dilan Ögüz Canan, § 39; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 122; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 52; bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin tek başına toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına müdahaleyi haklı kılmadığına ilişkin kararlar için bkz. Selma Elma § 47/i; Ali Orak ve İrfan Gül, B. No: 2014/10626, 18/4/2018, § 60; kanunda öngörülen koşullar tümüyle karşılanmadan yapılan toplantının tek başına toplantının barışçıllığını ortadan kaldırmadığına ve müdahale için yeterli olmadığına ilişkin kararlar için bkz. Dilan Ögüz Canan, § 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 119; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 69; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 57; barışçıl toplantıya devletin sabır ve hoşgörü göstermesine yönelik kararlar için bkz. Osman Erbil, § 54; Dilan Ögüz Canan, § 38; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017 § 81; Sevinç Hocaoğulları, § 43). (…)

SORULAR VE SORUNLAR:

“24. müdahaleye dayanak olan yasaklama kararında toplantı için bildirim yapılmamasının kamu düzenini ne şekilde bozacağına veya başkalarının hak ve özgürlüklerini nasıl zedeleyeceğine dair hiçbir açıklamada bulunulmaması nedeniyle idarenin bu kanaate nasıl ulaştığı anlaşılamamıştır.

25. öte yandan idare, bildirimin amacının anılan hakkın etkin bir şekilde kullanılması için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkanı sağlamak olduğunu da gözetmemiştir. Nitekim yapılmak istenen etkinlik, yaklaşık yirmi dört yıl boyunca belirli zaman ve yerde yapılmakta olup idarenin bu etkinliğin yapılacağına ilişkin olarak önceden bilgisi olmadığı söylenemez. Barışçıl bir eylem söz konusu olduğunda ise idarenin -somut olayın koşullarına göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımını sağlamaya yönelik pozitif yükümlülükleri gereği- toplantının gerçekleştirilmesi için tedbir alması gerekirken otomatik olarak yasaklama yoluna gittiği görülmüştür. Nitekim idare, yasaklama kararında kamu düzeni bozulması, bozulma tehlikesi veya başkalarının haklarının korunması gerekliliği gibi zorlayıcı şartlar olduğunu ortaya koymamıştır. İzah edilen sebeplerle idarenin etkinliği yasaklama kararı için dayanak gerekçelerinin haklı ve ikna edici olduğu söylenemez.”

İNSAN HAKLARINA SAYGI:

“26. diğer yandan başvurucunun da içinde yer aldığı grubun kaybolan yakınlarının bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istemesi demokratik bir toplumda saygı ile karşılanmalıdır. (…)”

İNSAN HAKLARI İHLALİ:

“27. açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

Görüldüğü gibi, AYM’nin bu kararı hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçmesi yönünde çok önemli ve değerli bir karardır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa