Siyasal tercihler

Fotoğraf: DHA
Bir partinin iktidar olabilmesinin ve iktidarda kalabilmesinin temel koşulu, neyi ne kadar doğru yaptığından çok, toplumun ya da seçmenlerin büyük bölümünü yaptıklarının doğru olduğuna inandırması ya da ikna edebilmesidir. Bir iktidarın sandıktan istediği sonucu çıkarabilmesi için halkın o zamana kadar uygulanan politikalara onay vermesi ya da en azından ‘rıza’ göstermesi, günlük yaşamının gelecekte daha iyi olacağına inandırılması gerekir.
Tek adam rejiminin ekonomi başta olmak üzere, toplumsal yaşamın farklı alanlarıyla ilgili olarak benimsediği politikalar ve aldığı kararlar toplumun geniş kesimleri tarafından uzun süredir tepkiyle karşılanıyor. Özellikle son yıllarda etkisini arttıran yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve son olarak iki ay önce yaşanan büyük deprem sonrasında yaşananlar halkın siyasal tercihlerini doğrudan etkiliyor.
21 yıldır tek başına iktidar olan AKP’nin, Türkiye’nin en temel ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlarını çözme olanağını büyük ölçüde yitirdiği toplumun geniş kesimleri tarafından görülmeye başlandı. Hatta öncesi bir tarafa, sadece son birkaç yıl içinde yaşananlar bile, mevcut iktidarın halkın en temel ekonomik-demokratik taleplerini karşılamak bir yana, bu taleplerin önündeki en büyük engel olduğunu gösteriyor.
Erdoğan’ın seçim vaatlerini açıklarken kendi seçmenlerine bile umut vermeyen, eski ezberleri tekrarlayan ve muhalefetin vaatlerini kopyalamaktan öte gitmeyen sözleri, seçimi kazanma iddialarının olmadığını ortaya koyuyor. Yıllar önce büyük umutlarla açıkladıkları 2023 hedefleri içinde gerçekleşen tek bir hedefin olmaması iktidarın inandırıcılığını büyük ölçüde yitirmesine neden olurken, yıllardır AKP’ye oy veren sadık seçmenini bile ikna etmekte zorlanıyor.
Erdoğan ve destekçileri her seçim döneminde ekonomi başta olmak üzere, ülkede yaşanan sorunların geçici olduğunu kısa sürede her şeyin düzeleceğini iddia ediyorlardı. Ancak her seferinde bırakalım düzelmeyi, yaşanan sorunlar her geçen gün daha da ağırlaştı. Başka ekonomi politikaları olmak üzere, hangi konuya el atsalar eskisinden daha kötü hale getirdiler. Temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamayan, kirasını, faturasını, borçlarını ödeyemeyen milyonlarca insanı yoksullukla, hatta açlık riskiyle karşı karşıya bıraktılar.
Ağır ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan, yaşam koşulları giderek kötüleşen geniş toplum kesimleri, günlük yaşamlarını adeta kabusa çeviren iktidarı daha önce hiç olmadığı kadar çok sorgulamaya, eleştirmeye başladı. İktidar ise halkın yaşadığı geçim krizine çözüm üretmek, en azından halkın yaşadığı sorunları hafifletmek için adım atmak yerine, ‘İnce’ hesaplar üzerinden seçim sonuçlarını kendi lehine çevirmek için seferber olmuş durumda.
Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu ağır koşullar nedeniyle insanlar seçimde hangi parti ya da ittifaka oy verirse versin, ülkenin gidişatının hiç iyi olmadığını, seçim sonrasında bir iktidar değişikliği yaşansa bile, her şeyin birdenbire düzelmeyeceğini çok iyi biliyor ve görüyor. 14 Mayıs’ta sandıktan çıkacak sonucun tek başına ülkede yaşanan temel sorunları çözmek adına herkesi rahatlatacak bir tabloyu ortaya çıkması konusunda hiç kimsenin içi rahat değil.
14 Mayıs seçimlerinin sonucunu sadece seçim kazanmak için oluşturulan ittifaklara oy verip kenara çekilenler mi belirleyecek yoksa emekçi, yoksul, ezilen halkların taleplerini sadece oy kullanarak değil, seçim öncesinde ve sonrasında birlikte mücadele ederek kazanılabileceğini savunanların siyasal tercihleri mi belirleyecek göreceğiz.
Evrensel'i Takip Et