Borç ‘büyüğün’ kamçısı mı?
Fotoğraf: Pixabay
“Dört büyükler” olarak anılan Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor istikrarlı bir şekilde borçlarını artırmayı sürdürüyor...
KAP’ın (Kamuoyu Aydınlatma Platformu) ilk 9 aylık raporuna göre bu dört kulübün toplam borç miktarı 22.02 milyar liraya ulaşmış durumda.
Galatasaray 6.65 milyar lirayla en borçlu kulüp. Galatasaray’ı 6.18 milyar liralık borcuyla Beşiktaş izliyor. Fenerbahçe 5.99 milyar lirayla en borçlu üçüncü kulüp olurken, Trabzonspor da 3.2 milyar lirayla dördüncü sırada yer alıyor.
Bunca büyük miktarda borca batmış olmalarına karşın yeni sezon öncesinde Galatasaray 17, Beşiktaş 18, Fenerbahçe18, Trabzonspor ise 14 oyuncu transfer etti.
Borçların sürekli artmasında ve sonuçta altından kalkılamaz boyuta gelmesinde en büyük pay, kulüplerin sonu gelmez transfer aşkına ait…
Kulüplerin, mevcut gelirleriyle borçlarını ödeyebilme imkanı yok. Tek çare; yapılandırma, öteleme, af gibi geleneksel çözüm(!) yöntemlerinin bir kez daha devreye girmesi gibi görünüyor. Çözüm olarak ortaya konan bu uygulamalar aslında borçlanmayı daha fazla teşvik etmekten başka bir işe yaramıyor. Sorunlara köklü değil, geçici çözüm arama alışkanlığı sürdükçe kulüplerin başı borç belasından kurtulamaz…
Kulüpler saha dışında ekonomik anlamda olduğu gibi, saha içinde teknik anlamda da batık pozisyonda. Harcanan onca paraya karşın oyun kalitesi, hiç kimseyi tatmin edemeyecek kadar düşük seviyede. Bu gerçek, Avrupa kupalarında mücadele eden takımların suratında bir tokat gibi patlıyor. Avrupa kulvarında yıllardır hüsrandan öte yol görünmedi…
Transfer adına paraları har vurup harman savururcasına harcayan ve kulübün geleceğini ipotek altına alan yöneticilere hesap sormak bir yana böyle yöneticiler, milyonlarca taraftar tarafından el üstünde tutuluyor. Hangi yönetici, yabancı yıldız oyuncu transfer ederse en çok o seviliyor. Borç konusu taraftarların ilgi alanına girmiyor. Onların en büyük arzusu takımlarında yıldız oyuncu görmek…
Kısa vadede başarıya ulaşma hedefiyle hareket eden yöneticiler, oyun kalitesini ve istikrarlı bir başarıya ulaşabilmek için yapılması gerekenleri umursamadıkları için taraftarların sesine kulak verip panik halinde transfer üstüne transfer yapıyorlar. Büyük şamata ve yüksek beklentiyle başlayıp çoğu hayal kırıklığıyla sonuçlanan transfer maceralarından hiç ders almadıkları ortada...
Oyuna transfer odaklı bakmanın kaçınılmaz sonucu olarak, takımın eksikliklerini, zayıflıklarını giderebilmenin tek yolunun kadroyu yeni oyuncularla takviye etmek olduğu sanılıyor. Yöneticiler; taraftarların yıldız oyuncu beklentisinin ve medyadaki çok bilmiş(!) yorumcuların ısrarlı oyuncu önerilerinin yarattığı baskıya diren(e)miyor ve çareyi borçlanarak da olsa transfer yapmakta arıyor!.. Böylece transfer-hüsran-borç döngüsüne girmiş oluyorlar. Bu döngüyü kırmayı başaran yöneticiler çıkmadığı için işte bugün toplam borç 22 milyar lirayı aşmış durumda…
Hadi borç, taraftarların umurunda değil. Onların tek derdi yıldız oyuncu izlemek. Peki yorumcular? Kulüplerin ağır bir borç yükü altında olduğunu bildikleri halde neden hâlâ sürekli olarak transfer yapılmasını önerip duruyorlar. Transfer beklentisinin yarattığı büyük rantı elde etmek için elbette. Transfer haberlerinin -büyük çoğunluğu palavra da olsa- alıcısı çok ne de olsa…
Bilgiye, emeğe hak ettikleri değerin verilmediği ve “İyi futbol, iyi oyuncularla oynanır” gibi bir zırvanın motto yapıldığı bir yerde kulüplerin borç batağına saplanması hiç şaşırtıcı değil…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26