15 Nisan 2023

'Sol' sizin insicamınızı bozar

Destici fotoğrafı: DHA, Bahçeli fotoğrafı: TBMM

Cumhur İttifakının paydaşları genellikle sol partilerin adını anmazlar. Onları terörist, bozguncu, çapulcu, sürtük, çürük gibi sıfatlarla tanımladıkları, ucu sonu belirsiz ve şekilsiz bir kitleye dahil ederek sözle ya da güvenlik kuvvetlerine talimatla dövmeyi, dövdürmeyi tercih ederler. İşaret vermeleri yeter.

Bu hafta içinde Bahçeli, Sol Partiyi ve TİP’i Destici de doğrudan doğruya Erkan Baş’ı ve solu hedeflerine aldılar. Destici’nin tevatür üslubuyla yaptığı ithamların başlıca iki ittifakta yer alan sol partiler için hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığına göre genel başkanı asıl tedirgin eden şeyin, sağın kalelerinden kopup sola teveccüh eden oylar olduğunu düşünebiliriz. Erkan Başkan’ın Yugoslav göçmenliğinden Tito kırmalığı, Berlin doğumlu olmasından Alman ajanlığı, ailesinin Baş olarak değiştirdiği önceki soyadından Antitürk mayın çıkaran kahvehane politikacısı belden aşağı vurmuş da vurmuş!

AKP’nin ‘şahsi’ seçim beyannamesini açıkladığı günler içinde Destici’nin ‘Aynı çatı altında seçime girmek için çaba harcadık ama olmadı’ dediği tabloyla bu taarruzun bir alakası var. Destici kendi baktığı yerden 300 vekil sayısının altına düşmüş bir Cumhur İttifakı görüyor. Barajı aşmak için AKP’ye muhtaç olan cumhur partilerinin ayrı listelerle girdikleri seçimde muhtemel oy kaçakları onu doğal olarak ürkütüyor. Hiç ölmeyecekmiş gibi çıtayı yüksekte tutan AKP’nin dayattığı seçim sistemi, artık ne kendisine ne de müttefiklerine yarıyor açıkçası. Parlamento için d’Hont ve cumhurbaşkanlığı için 50 artı 1 seçim formülü muhalefeti iyice çözmek ve hatta köşeye sıkıştırmak içindi ama fırlatılan keskin bıçağın bumerang etkisi büyüyerek geri dönüyor, bu açık.

Cumhurbaşkanlığının garanti olmadığı bu koşullarda Meclis çoğunluğunun da riskte olması parlamentoyu topal ördeğe çevirip yıpratarak, mayıs seçiminden kısa bir süre sonra yeni bir seçime zorlama ihtimalini de bir kenara koymak demek. Yeni seçim beyannamesinde, önceki seçimlerde vizyon diye duyurduğu vaatlerini şimdi ancak ‘hedefler’ olarak sunabilen AKP’nin yamacında olmanın büyük bir getirisi kalmadı. Sahaya isteksiz çıkan bakanlar, vekillerin boş boş oturduğu Meclisin anlamını tartışmaya açan politikacılar var piyasada.

Oysa EMEP’in Yeşil Sol Parti listelerinden kendi adaylarıyla, TİP’in kendi listesiyle, Sol Parti ve TKP’nin Sosyalist Güçbirliği altında kendi adaylarıyla katıldığı seçimler parlamento aritmetiği hesapları içinde artık ihmal edilemez sonuçlar doğuruyor. Havanın soldan esmeye döndüğü zamanlardayız. Meclis geometrisini en güçlüden yana biçimlendirmeye yarayan iktidar partileri bu tercihin birleşmiş bir muhalefete yaradığını görüyorlar. Normalde bu aritmetiği bozamayacaklarına inandıkları sol partilerin de, ciddiye alınması gereken bir ağırlıkla, muhataplarına 3-5 oyun hesabını yaptıracak bir kemiyet kazandıkları gerçeğiyle karşı karşıyalar.

Cumhur İttifakının el birliğiyle hazırladığı seçim sistemi, yine el birliğiyle hazırlanmış tek adam sistemi Cumhur İttifakının ‘beka’sını garanti altına almaya yetmiyor. Şimdiye kadar, birkaç yıldır tepe tepe kullanılmış bu sistemin bundan sonra başkaları tarafından ‘tepe tepe kullanılacak’ olmasından ise Erdoğan rahatsız. Bu ifadeyi başkası değil, kendisi kullanıyor. Bahçeli’nin HDP’nin kayyumu diye nitelendirdiği Emek Özgürlük İttifakı bağrında seçime giren sol’dan adaylar bir kısmı 20 yıllık iktidarın içi geçmiş ögeleri olan, bir kısmı tebdili kıyafet yaparak dahil oldukları Millet İttifakından gösterilen adayların karşısında güçlü bir rüzgar oluşturdular bile.

Ama bu rüzgar ne yapılırsa yapılsın bastırılamayacak bir toplumsal beklentinin ürünü. Cumhur İttifakının bu sosyolojinin çözücü etkisini dağıtması çok zor. Asıl mesele de bu. Cumhur İttifakının örtüşemeyeceği bir rüzgar bu. Halktaki değişim arzusu bildik konsolidasyon çabalarını da hükümsüzleştiriyor. Şimdi, başarısını da başarısızlığını da iç ve dış düşman üzerinden yazdığı hikayenin satış grafiğinden ölçen egemen ittifak blokunun elinde kalan tek imkan, daha küçük hikayeler yazmaktan ibaret. Önümüzdeki günlerde bunların piyasaya daha çok sürüleceğine tanık olabiliriz.

Bu hikayeler, Erdoğan’ın havaalanı temeli atıyoruz diye başında konuşma yaptığı portatif inşaatlar kadar küçük. Numan Kurtulmuş’un ‘biz Togg diyoruz onlar soğan diyor’ buyurduğu kadar izansız ve saygısız. Yandaşların dünyalığını 14 Mayıs’a kadar nasıl yükseltiriz diye durmadan ihaleler satan, şehir hastaneleri uğruna kamu hastanelerinin hepsini yıkmaya başlayan, kamu varlıklarını konut inşaatına hızla açan iktidarın yağmasını kapatmak için tenezzül edebileceği kadar zavallı.

Yeri gelmişken Erkan Baş için istihbarat örgütlerinin, Tito’nun artığı gibi laflar eden Destici’ye gerçekte kimin kimin artığı olduğunu hatırlatan Behlül Özkan’ın Yetkin Report’taki yazısını da tavsiye ederim. Bu yazı Nazilerle iş birliği ile mesai yapan ve Destici dahil bugünkü taşıyıcı kuşakları şekillendiren ideolojinin sahibi olan sağın babalarından bahsediyor. Buyurun.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et