15 Nisan 2023 04:50

Emek ve Özgürlük İttifakı aday listeleri

Emek ve Özgürlük İttifakı

Fotoğraf: MA

Paylaş

Türkiye’de siyaset yapmak zor iştir. Sevdiklerinizle bir pazar kahvaltısı yerine, soğuk bir parti binasında ya da yüzlerce benzerini yaptığınız uzun bir telefon konuşmasıyla güne başlarsınız. Tanımadığınız insanların düğününe, cenaze törenine katılmanız gerekir. Partinizin eksikleri, hataları üzerinize kalır. Karar sürecinde olmadığınız tercihlerin hesabını verirken bulursunuz kendinizi. Uzun toplantılarda saatler, günler geçer gider. Saat kurmadan uyumak, bölünmeden bir kitabı okuyup tamamlamak hayaldir. Ameliyat olmanız gerektiğinde doktorunuzla erteleme pazarlığı yapmanız, soğuk algınlığını yatakta geçirmeyi çoktan unutmuş olmanız gerekir. Yolculuklar, kongreler, toplantılar aman vermez, dinlenemezsiniz. Bedeniniz yorulur, hayat arkadaşınız gerilir, gençlik arkadaşlarınız kibirlendiğinizi düşünür. Çocuklarınız “Ama söz vermiştin” deyip sitem eder. Mesleğinizi yapmayı, hobinize dönmeyi özlersiniz.

Eğer Kürt özgürlük mücadelesi alanında ya da yakınında siyaset yapıyorsanız işiniz çok daha zordur. Bu kulvarda siyaset yaparken yukarıdaki güçlükler katmerlenir; tehditler, hakaretler eklenir. Vatanseverlik algısı partinizi/sizi tahrip etmek olarak kodlanmış olandan, bürokratik yükselişi size ve temsil ettiğiniz herkese cefa çektirmeye bağlanmış olana kadar amansız bir mekanizma işbaşındadır. Devlet pratiğinde ‘iğrenme nesnesi’, kamu yönetiminin yazıya geçirilmemiş sözlüğünde ‘ihanet’in karşılığısınızdır. Partinizin yasallığının, aldığınız oyun, seçilmiş ve hatta seviliyor olmanızın önemi yoktur. İlçe teşkilatından Ankara’daki merkezinize kadar parti binalarınız çoktan birer korku mekanı haline getirilmiştir. Annenizi yerleştirdiğiniz mezardan çıkarıp, başka bir şehre taşımanız gerekir. Yıllar önce çektirdiğiniz bir fotoğraf nedeniyle hayatınız karartılır. Bir gece ansızın, kapıları kırarak, komşuları uyandırmaya özen göstererek gelirler. Tutuklanma kararı istisna değil kuraldır. Kapısı kilitli ringlerde kelepçeniz saatler boyunca çıkarılmaz. “Sen” derler, siz “siz”de ısrar etseniz de. İddianameniz ay değil yıl hesabı geciktirilir. Soyadından dolayı hayat boyu engellerle karşılaşacak olan çocuklarınız uzağınızda büyür.

* * *

Son yıllarda siyaset, ‘sınıfsal ayrımlar üzerinden şekillenen mücadele’ye dayalı özünden soyutlandı. Tematik alanlara, küçük fotoğraflara odaklanan yaklaşımlar geniş ve uzun erimli dönüştürme çabalarının yerini aldı. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de siyasal çözümleme çerçeveleri çok daraldı. Verilen referans süreleri kısaldı, ‘bugünün tahakkümü’ üzerimize çöktü. Tarih bilgisi zayıfladı; ‘arşiv’, dileyenin o andaki ihtiyacına göre talan ettiği bir kaynak oldu.   

Eş zamanlı süreçte siyasal öznenin iradesi ağır ağır buharlaştı. Kaderine sahip çıkma cesareti olanlara karşı faşist terörün hiç dinmeyen kırımı, kitlelerde yaratılan bir suçluluk ve teslimiyet psikolojisi üretimi ile tamamlandı. Feda edilmiş hayatlardan süzülen değerler, hoyrat ve arsız yorumların konusu oldu. “Devrim!” demek unutuldu, ‘sınıf’ın modası geçtiği tekrarlandı durdu. “Sınıf ve sınıfın mücadelesi…” diyenlere yönelik bir azarlama dili icat edildi. İtiraz edenlere kaç üyeleri, kaç oyları olduğu sorulur oldu. Kitlesel olmamak, olamamak suç sayıldı. Başları sıkıştığında güzel gülüşlü genç ölülerimizin gölgesine sığınanlar, onların resimlerini hâlâ koynumuzda saklamamıza neden olan işleri yaparken ne kadar az ve ne kadar yalnız olduklarını, bulantı veren bir hızla unuttu. Bugün kitlesel olan ile “marjinal olan”ın arasındaki devrimci dayanışmanın başlangıç yılları, bu oranın tam tersi olduğu koşullar unutuldu.

Hızla değişen gündemin her bir başlığı için açılan “taze” ve parçalı başlıklar arasında köprülerin kurulamaması, solun sadece kızılını soldurmakla kalmadı, enerjisini de eksiltti. Konu/gündem eksenli hareketlerin belirlediği süreçte çare, zor günlerde hızla kaybolan liberallere alan açmakta arandı. “Önce mücadele, sonra müzakere” formülünden eksiltilen mücadele ayağı, siyasal müzakereyi teatral bir alan, bir algı yönetimi bahçesi haline getirdi. Melez yol ve yordamların kanıksanışı, hedefleri/iktidar perspektifini unutturdu, dost-düşman birbirine karıştı. “Yeni sol” tezler sosyalist sanılmaya başlandı, karşı çıkanların ‘marjinallik’ suçuna bir de ‘mutaassıplık’ yaftası eklendi. Süreç siyasal öznenin bizatihi kendisini dönüştürdü, bir kırılma yaşandı. Solun büyük bir kesimi dilini, iddialarını ve belki de en önemlisi öz güvenini yitirdi. 

* * *

Emek ve Özgürlük İttifakının aday listeleri geçen hafta açıklandı. Listelerde Türkiye’nin toplumsal ve siyasal zenginliklerini içeren, dantel gibi işlenmiş mücadele dolu geçmişleri olan değerli isimler yanında, gelecekte bayrağı taşımaya devam edecek pırıl pırıl gençler yer alıyor. Böyle olmayan, büyük hayal kırıklığı yaratıp, ciddi yol ayrımlarının işaret fişeği olanlar da herkesin malumu…

Aday listeleri birer manifesto, geleceğe yönelik mesajlar gibidir. Geçen parlamento döneminde yüz akı bir performans sergileyip bu kez liste dışı bırakılanların hüznü, tutarlı bir mantık çerçevesine sığması mümkün olmayan vekillik davetlerinin yarattığı öfke ve huzursuzluk bir tarafa bırakılarak yazılan manifestoya bakıldığında görülen manzara iç açıcı değil. Sürece hakim olan “büyük siyaset” dilinde içinde yaşanan cehennemden kurtulalım derken geleceğe hazırlık yapmayan bir ‘bugüncülük’, tehlikeli bir unutkanlık ve siyasetler üstü olunduğu yanılsaması öne çıkmış görünüyor.

Oysa Kürt özgürlük mücadelesi alanında ve yakınında siyaset yapmanın bu yazının başında değinilen güçlükleri, bu konuda yapılan yanlışları görünmez kılmayacağı gibi, karar verenlerin eldeki birikimi koruma yolunda daha da dikkatli olmasını gerektirirdi.

Sürahi dolusu içme suyuna “Yetmez ama evet” mürekkebini damlatan yöneticilerle bu satırları yazan sıradan HDP üyesi için pusulanın aynı yönü göstermediği aşikar ve bu durumun tarih önünde not edilmesi gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa