Arzu Okay: Keşkesiz Bir Kadın (2)
Görseller: Film afişi ve gazete kupürü
Mecidiyeköy’ün dut bahçelerinde çocukluk günlerini geçirirken, çocukluğunu yaşayamadan geçinmekte zorlanan ailesine destek olmak için çalışmak zorunda hisseder kendini Arzu Okay.
Arzu Okay’ın gerçek doğum tarihi 1 Ekim’dir, nüfusa 23 Nisan olarak kaydedilir. Anne anneanne ve Arzu Okay’dan oluşan, çok fazla eşi dostu, akrabası olmayan üç kişilik bir ailedir ailesi. Zamanının çoğunu birlikte sinemaya, at yarışlarına gittiği, toto oynayan, mahallelinin göz bebeği olan ve “totocu anne” dediği anneannesiyle geçirir.
2000’lerin başında yaptığımız söyleşilerin kayıtlarından,(1), Türey Köse’yle hazırladıkları “Keşkesiz Bir Kadın”(2) kitabından yararlanarak Arzu Okay’ın yaşam öyküsünü, sinema serüvenini yazmayı sürdürelim.
Hayatındaki en önemli insan öğretmen olan, ilk eğitimini aldığı ve elinde büyüdüğü anneannesidir. 4-4.5 yaşında okumaya yazmaya başlar Arzu Okay.
Okulda çok çalışkan ve okul birincisi olacak kadar başarılıdır. Okumaktan başka seçeneği olmadığını, kurtuluşunun buna bağlı olduğunu düşünüyordur. Fakat hayat ona başka bir gelecek hazırlıyordur.
Saklambaç için Zeki Müren’le bir fotoroman çekilecektir, birlikte oynayacağı kadın oyuncu aranıyordur. Annesi isteklidir Arzu Okay’ın resmini gönderirler. Okulda çevrede çok bilinmesin diye Gaye Oktay adını kullanırlar. Seçilir ve ilk fotoromanında da Zeki Müren gibi bir yıldızla oynar. Gazetede de çok sevmişlerdir Arzu Okay’ı, Günaydın’ın reklamlarında da modellik yaptırırlar. Kadir İnanır da fotoromanlarda oynuyordur o sıralar. Maaşlı elemanlarla sıraya girip gişeden oynadıkları fotoromanların parasını alıyorlardır.
Kışın anneannesiyle birlikte Pangaltı’da İnci Sinemasına gidiyorlardır. Belgin Doruk’lu, Ayhan Işık’lı “Küçük Hanımefendi” günleridir. O günlerde hayal bile edemeyeceği, kısa bir süre sonra birlikte daha ilk filmde başrolde oynayacağı Ayhan Işık’lı filmleri izliyordur.
Geçimlerine katkı sağlamak için fotoromanlarda oynamaya başladığında hayatındaki köklü değişimin kapılarını araladığının da farkında değildir.
Sinemaya yeni yüzler kazandırmak için yapılan “Sinema Güzeli” yarışmasında15 yaşında “Sinema Güzeli” seçilince İtalya’daki yarışmaya da gönderilir, orada da dünya dördüncüsü olur Arzu Okay.
Döndüğünde hemen 10 filmlik kontrat yapılır, böylece daha önce filmlerde izlediği Ayhan Işık’la başrolde oynadığı ilk filmi “Ölünceye Kadar”la sinema serüveni başlar. “Yeterli bir oyunculuk altyapısı yokken zor bir iş” diyen Fatih Türkmenoğlu’nu şöyle yanıtlar; “Vardı… Babam şoför, annem ev kadınıdır, bu durumda ‘Sanatçı bir aileden geliyorum’ deme şansım yok ya! Lisede tiyatroyla çok ilgiliydim. Ruhumuzda vardı hayatım… Hah hah! Mecidiyeköy Lisesinin o zamanlar çok iyi bir tiyatro grubu vardı. Profesyonel oyuncular çalıştırırdı. Turnelere falan bile gittik, yarışmalara katıldık.”(*)
Bütün amacı hedefi okuyup, başarılı olup kariyer yapmak olsa da sinema oyunculuğuna başlayınca başarılı olduğu okulunu bırakmak zorunda kalır. Sonraki yıllarda tam bir kitap kurdu olan Arzu Okay’ın İlk okuduğu kitaplardan biri Ergin Konuksever’in hediye ettiği “Demir Ökçe”dir. (Jack London) ’70’li yıllarda politik yaşam içinde solda duruyor, sol-devrimci bir yapıya sempati duyuyordur Arzu Okay. Kendini geliştirmek için sürekli kitap okuyordur.
Travmalara maruz kalmayı çok küçük yaşlarda yaşamaya başlamış Arzu Okay; annesiyle babası o henüz on aylıkken ayrılmışlar. Taksi şoförü babası kızını arayıp sormuyordur.
Oyuncu olduktan sonra bindiği taksilerde bazen “Arzu Hanım, bu sizin babanızın arabası, sizden para alamayız” diyen şoförlere denk gelir.
“Seni çalıştırmam” diyen annesiyle tartışıp babasının peşine düşer. 17 yaşındadır ve çalışabilmek için bir veliye ihtiyacı vardır. Mis Sokağı’nda çalıştığı taksi durağında bulur babasını, konuşurlar, buluşup birlikte yemek yerler fakat baba sonra “Onu evlatlıktan reddediyorum” diye gazetelere açıklamalar yapar.
Yıllar sonra sinemayı, sahneyi bırakıp, İngiltere’ye gitmiş, ticaret hayatı başlamıştır Arzu Okay’ın. İstanbul’a geldiği bir gün Sıraselviler’de denk geldiği babasının arabasının önünü keser. 27 yaşındadır artık;” “İstersen görüşelim” diyerek evine yemeğe davet eder.
Güzel bir rakı sofrası kurmuştur baş başa içip konuşup güzel bir gün geçirirler, iyi bir dostluk yakalarlar. Sonrasında iyi arkadaş olurlar, annesiyle de barıştırmıştır. Üç sene sonra da kaybeder babasını.
Babasıyla yüzleşmesini şöyle anlatır Arzu Okay kitabında Türey Köse’ye: “Suçlamanın anlamı yok ya olduğu gibi kabul edeceksin ya da görüşmeyeceksin. ‘Sen bana bunu yaptın, ben sana bunu yaptım’la başlarsan yürütemezsin. Babam, ‘Bunları seninle konuşmak istiyorum’ dedi. ‘Ben istemiyorum’ dedim. Ne konuşacağım, bir çocuğu on aylıkken bırakıp gidip onca sene aramamanın nasıl bir açıklaması olabilir ki? Hiçbir mazereti olamaz. İlişkimizi devam ettirmek istiyorsak, bugünden başlayacağız. Geriye dönmeyeceğiz. O hesap kapanmaz!” (Keşkesiz Bir Kadın s.20)
Henüz genç sayılacağı bir yaşta babası ve onun yaşattığı travmayla böylesine olgun ve örnek bir tavırla hesaplaşmıştır Arzu Okay.
SİNEMANIN MASUM KIZI
Ayhan Işık’la başrolde oynadığı ilk filmi “Ölünceye Kadar”ın (1970) yönetmeni, senaryosunu da yazan Safa Önal, yapımcı Berker İnanoğlu’dur. Filmde Ayhan Işık ve Arzu Okay’a Salih Güney, Hayal Sirer’in yanı sıra Yılmaz Gruda, Feridun Çölgeçen, Nevzat Okçugil, Özcan Özgür, Muammer Gözalan, Mahmure Handan, Müşerref Çapın gibi oyuncular eşlik eder. İlk filminde Nesrin rolüyle oldukça başarılıdır Arzu Okay, devamı da gelir…
Not: Haftaya Arzu Okay’ın sinema serüveniyle sürdüreceğiz yazımızı
(1) Mesut Kara Arzu Okay nehir söyleşiler, 2004
(2) Arzu Okay- Keşkesiz Bir Kadın, Söyleşi Türey Köse, İletişim Yayınları
(*) Fatih Türkmenoğlu söyleşisi, 15 Nisan 2007
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04