Güvene özlem, elzem güven
Görsel: Freepik
“Zulmün artsın ki tez zeval bulasın” cümlesini sevmiyorum uzun süredir. Zulmün artabileceği son nokta sürekli yükseldiği için.
Deprem olmuş, resmi sayı elli bin ölüm. Hepimiz biliyoruz gerçek olamayacağını.
Depremden iki ay sonra enkazdan çıkan cenaze haberinin, enkaz camlarını basan sineklerden içeride ne olabileceğine dair korkuların dehşetini yaşıyoruz.
Çadırları su basıyor, hâlâ konteyner temini yetişmemiş. Yapılan ihale bedeli Çiğdem Toker’in haberine göre 150 milyarı aşmış. Meslek odaları bas bas bağırıyor, temel atmak için uygun değil ortam. Asbest yayılıyor, ses çıkarana depremde her şeylerini kaybetmemişler gibi bir de kolluk şiddeti vuruyor.
Seçime 1 ay kalmış, konuşulan konu 6284, kadınların can güvenliği. İktidarın sözcüsü muhafazakar kadınlar bile şeriatçıların cehennem soğuyana kadar tehdidi altında.
Soğan otuz lira diyorsun, ürettikleri otomobille seçim turuna çıkıyorlar, biz yarım soğanı folyoya sarıp dolaba kaldırırken. Folyo da az para değil hani.
Bir de sitem “Takdir etmeyi bilmiyorsunuz, bak otomobilimiz ne güzel, otomobilimiz uçar gider.”
Sonu yok.
Zeval bulasın edilgen geliyor, kimden bulacak zalim zevali? Bana sosyal medyanın meşhur görseli bile daha mantıklı geliyor. Hani altında “Baktık Allah belasını vermiyor, mecbur biz bir şey yapacağız.” yazan. En azından kader kısmetçilikten ve gizli özneden çıkarıyor herhangi bir durumu.
Nasıl görmüyorlar, nasıl duymuyorlar şu çektiklerimizi insanın aklı almıyor. Deprem neredeyse düştü gündemden, insanlığa sığmayan dram doldurmadı haber akışlarını.
Burada yine en doğrusunu Marx söylüyor:
“Tarih öldüreceklerinin önce gözlerini kör eder!”
Bu cümle bir mıh gibi dursun burada, olur mu?
Bazen her insan bakar görmez olabiliyor, o sırada hatırlanmalı.
Edilgen cümle yapısı zaten iktidarın diliydi, hep bir gizli öznede saklı kıskançlar yüzündendi çektiklerimiz. Siyasi muhalefet söylemde etken olasıya bizi de edilgen kıldı bu uzun süreç. Biz neredeyiz halk olarak?
Bugün hangi umudumuzu hangi açıklama bakalım neresinden kıracak, aday listelerinden mi budayalım coşkumuzu, seçimin ikinci tura kalma ihtimalinden mi?
“İktidara sözümüz çok, bitecek gibi değil, hep aynı terane, o zaman biraz da kendi içimizde didişelim ki kırılmasın karamsarlık döngümüz” der gibiyiz. Bizim ana gıdamız öfke olmuş, gırtlağımıza kadar dolmuş. Haydi bugün de kusalım bakalım birazını. Rahatlatıyor değil mi?
Bizim gibi böyle öfkesinde boğulayazan Solanas’ın bir sözüydü:
“İnsanın isteğinin hiçbir zaman gerçekleşmemesi, dünyayla baş etme kabiliyeti konusunda öz güveninde bir azalmaya ve statükonun edilgen bir biçimde kabulüne yol açar.”
Bizim isteklerimiz gerçekleşmedi. Hayallerimiz tükendi, zafer inancımız gevşedi, öz güven yerini kaygıya bıraktı, beklentilerimizin adresini değiştirip havale ediyoruz sitemleri. Şimdi de sanki iki senedir seçim konuşmuyormuş gibi, birden başımıza gelmiş gibi öyle bir hazırlıksızlık hissi.
Bakıyorsun araştırma sonuçlarına; en çok güvene ihtiyacımız varmış. Öz kısmı gitmiş, güven bari kalsın diye.
Sorsan, muhalif olan herkes seviyor halkı da memleketi de. İnsan seviyoruz insan diye bağırıyoruz dört koldan, sevgi böyle bir şey miydi bir kalemde harcamalık?
Yine kulak kabartalım Marx’a, 1844 El Yazmaları’na;
“İnsanı insan olarak, dünyayla ilişkilerini de insani ilişkiler olarak kabul ederseniz, sevgiyi yalnız sevgiyle, güveni yalnız güvenle değiştirebilirsiniz. Sanatın tadına varmak istiyorsanız, sanat kültürü almış biri olmalısınız; başkaları üzerinde etkili olmak istiyorsanız, başkalarını gerçekten canlandıran ve yüreklendiren biri olmalısınız. İnsanla -ve doğayla- ilişkilerinizin her biri, gerçek bireysel hayatınızın belirli bir şekilde kendini gösterişi olmalı, isteminizin nesnesine uymalıdır. Karşılığında sevgi uyandırmadan seviyorsanız; yani sevgi olarak, sevginiz karşılığında sevgi yaratmıyorsa; seven bir kişi olarak, dışa vurumunuzla kendinizi sevilen bir kişi yapamıyorsanız: O zaman sevginiz güçsüzdür. Bir talihsizlik!”
Seçim listeleri açıklandı, ittifakların seçime nasıl gireceği belli oldu.
Tek listeden girenlerin listesi, ayrı logoyla girenin ayrı girmesi dert oldu.
Tartışma aldı başını gitti, herkes herkese bir yerden öfke kusuyor. Arkadaşlar ne oluyor?
Güven gidiyor elden, güven?
Etken olasımız iş işten geçtiğinde laf etmek için mi geliyor?
Bu topraklarda iyi bir tecrübeyi, düşünceyi sadece bir kişiyle, olumsuz fikri ise 27 kişiyle paylaşıyoruz istatistik olarak. Sosyal medya da çatışmadan besleniyor, coşuyor etkileşimler.
Ölü toprağı döküyoruz kendi kafamızdan aşağıya.
Şimdi bardağın dolu tarafına bir bakalım.
Emek ve Özgürlük İttifakı kadın yüzdesinde rekoru elinde tutuyor. Kadınların hayatını tehdit eden bir iktidara karşı sokaklardaki, alanlardaki kadınlar mücadelenin tecrübesiyle Meclise yürüyor. Gidip bölgelerde çalışmalara başladılar bile.
Can Atalay Hatay 1. sırada aday. Bu ittifak, Gezi davasının hesabını sormaya daha seçim listesinden başlıyor.
İttifak içi tüm devrimci yapıların temsilcileri, ekoloji aktivistleri, Çerkesler, Ezidiler, Süryaniler listelerde, ayrımcılığa karşı geniş bir duvar örülüyor, halklar yan yana duruyor.
Sırrı Süreyya da Meclise dönüyor. O zeki mizahını duyma ihtimali beni heyecanlandırıyor.
Antep’in birinci sıradaki tek kadın adayı Sevda Karaca, bu gurur ittifakın. Şenyaşar ailesinin davası, Çorlu tren kazasının hesabı Meclise taşınıyor.
LGBTİ+lar var, kendilerine yaşam hakkı tanımayanların yüzüne konuşmaya geliyorlar, yıkamadıkları kültürel hegemonya başlarına dert olmaya Meclise giriyor.
Bak saymaya yetişemiyorum Ankara Garı Katliamı’nda kaybettiğimiz Korkmaz Tedik’in annesi, Soma Maden kazasında ölen Uğur Çolak’ın annesi aday.
Hak savunulan her alandan biri var listelerde, halkın ise hakkını alabilmek için önünde bir ayı var.
Günler su gibi akıp giderken biz neyin nasıl kaybedilebileceği hesabını yapıyoruz ulu orta hâlâ.
Arkadaş, bir vekil çıkan yere yüklenelim iki gelsin, üç çıkana yüklenelim beş gelsin. Matematiği boşa düşürmek hep olumsuzdan yana bir ihtimal mi?
Bekliyoruz ki yine partiler yapsın bizi tatmin eden açıklamayı, çıksınlar ekranlarda bir daha baştan anlatsınlar, ikna etsinler bizi, neye ikna olacağız daha, hayat memat bu seçim işte bilmiyormuşuz gibi?
Hep bir ağızdan “Hallederiz, buradayız” diyebilseydik, rüzgarın saçlarımıza değmesini beklemeden, fırtınayı biz estirebilirdik. Estirebiliriz.
Güven, dürüstlük ağacının meyvesidir der Cüceloğlu. Hiç mi meyvesi yok bu ağacımızın?
Biz de dalı değil miyiz?
Birbirimize güvenerek giremez miyiz şu son düzlüğe?
“Sevmek bir eylemdir; edilgen bir duygu değil. Bir şeyin ‘İçinde olmaktır’ bir şeye ‘kapılmak’ değil. En genel biçimiyle sevmenin etken yapısı sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçimde tanımlanabilir” der Fromm.
Rüzgara kapılmak değildi ki bizim içinde durduğumuz yer, biz burada olmayı tercih ettik. Bedelini çatır çatır ödeyerek dikildik burada. Başka memleket, başka hayat yok bize, kökümüzü sökecekler, ellerinden almaya çalışıyoruz. Memleket sevgimize, insan sevgimiz dahil değil midir? Sevgide alma-verme çetelesi tutulur mu?
Onca Güven demişken,
“Olanları görüp de hiç mi acı duymadınız yüreğinizde? Değiştirme istediğiniz var demektir; gücünüz niye olmasın? Anahtarı sizde bu işin! Güvenin kendinize! “sözleriyle analım Vedat Türkali’yi de.
”Savaş var şimdi, kitap nemize? Saçmalama ulan, kitapsız yürür mü bizim savaşımız?” da der aynı kitapta, iki koca tuğladan hallice cildiyle gerçek bir savaş silahıdır Güven.
Güveneceğiz, karşılıklı güven.
Kaybettiyseniz bakın duruyordur en azından şu kitap raflarınızda. Göz önünde olsun kelime bari.
Güven...
Son sözü buraya Pyotr Kropotkin’e bırakıyorum:
“Karşılıklı güven olmadan hiçbir mücadele olanaklı değildir; hiçbir cesaret, hiçbir inisiyatif, hiçbir dayanışma ve hiçbir zafer mümkün değildir! Bu kesin yenilgidir.”
Yenilgiyi kabul etmiyorum.
Haklılığımıza ve gücümüze güveniyorum.
Seçimi biz alacağız.
Güvenelim!
- Merhaba yeni sene, mutluluk hangi seneye? 04 Ocak 2025 06:30
- Öngörü, strateji ve bir film üzerine 28 Aralık 2024 04:50
- Uyanık tutan sorular 21 Aralık 2024 05:15
- Kara kış 14 Aralık 2024 04:45
- Karar üzerine tartışma 07 Aralık 2024 06:25
- İçimdeki taziye çadırı 30 Kasım 2024 06:10
- Had aşımı 23 Kasım 2024 05:04
- Kitap-defter açık sınav 16 Kasım 2024 04:47
- Soru 09 Kasım 2024 04:19
- Bi'şey 02 Kasım 2024 04:47
- Bazı huylarımız iyi değil... 26 Ekim 2024 04:25
- El artırmak üzerine 19 Ekim 2024 04:24