Kızılay, kan stoku ve şirketleşme meseleleri…
Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB
Kızılay depremde çadır ve bağışlanan yiyecek-giyecek maddelerinin satışıyla gündem olmuştu. Başkanı, bir de utanmadan istifasını isteyenlerle tartışmaya girip “İstifa etmem de etmem” diye tutturmuştu! Çok çalıştım diyordu depremde. Evet, iyi satış yapmıştı!
Sonradan Kerem Bey, hizmet ettiği AKP’den milletvekili adayı gösterilmeyi ummuş, ancak “safra” oluşturacağı düşüncesiyle olsa gerek, yapılmamıştı. Sadece oy kaybettirirdi. Nitekim AKP Hatay valisini de aday yapmadı!
Gerçi, deprem sınavında tek “sıfır” alan Kızılay olmadı. Sorun AFAD’la da sınırlı değil. Asıl, her atamayı yapıp her konuda emir veren ya da vermeyen “tek adam” Erdoğan ve AKP ile Cumhur İttifakı rejimleriyle birlikte sınıfta kaldı. Erdoğan “Git” demediği için Kızılay ve AFAD bölgeye gitmemiş, “Müdahale et” emri vermediği için Ordu kurtarma çalışmalarına ilk günlerde katılmamıştı.
Ama Kızılay bir başkaydı. Depremzedelerin sırtından kâr etmiş, yurt içi ve dışından bağışlanan giysileri ikinci el ihracatçısı şirketlere pazarlamıştı. Yiyecekleri de. Depremzedelere ise tarihi geçmiş yiyecekler kalmış, birçok kişiyi hasta etmişti. Oysa Kızılay özellikle afetlerde halka yardım etsin diye kurulmuş ve 150 yıl halka hizmet eden kamusal dernek olarak çalışmıştı.
2019’da Kızılay Yatırım Holdinge dönüştürülen dernek, 11 ayrı şirket olarak örgütlendi. Bütün taşınmazları, binalar, arsalar vb. vb. holdinge devredildi. Örneğin Kızılay maden suyu, Kızılay İçecek Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından üretilip satıldı. Çadır üretim ve pazarlamasını da Çadır ve Tekstil AŞ yapıyordu. Kerem Kınık başkan ve tabii ki bağışları satması nedeniyle suçlu. Ancak suçun büyüğü, onu sadece başkan yapmakla kalmayıp Kızılay’ı holdingleştirerek piyasaya açanındır. Bu, biliniyor; AKP ve Erdoğan’dır!
Şimdi ise, Kızılay depremde yaptıkları ve yapmadıklarıyla halkın güvenini kaybettiği için, bu kuruma kan bağışı yapılmaz ve hastaneler ihtiyaç duydukları kanı bulamaz oldu. Kan, sadece Kızılay’a bağışlanabiliyor ve bağışların akıbetini bilenler Kızılay’a kan vermedi. Ameliyatların bir bölümü yapılamayıp ertelendi, böyle giderse daha pek çoğu yapılamayacaktı. Eldeki kan stoku bitmek üzereydi. Muhalefet, doğal olarak kan bağışı çağrısı yaptı. Aracının Kızılay olduğuna bakılmaması istendi, doğruydu.
Ancak önemli bir konu atlandı. Kızılay’ın bugünkü pespayeliği özelleştirilip şirketleştirilmesinin doğrudan sonucudur. Şirketlerin kâr zarar hesabı yapması anormal değil. Kapitalizme karşı olanlar da, Koç’u örneğin, kâr ettiği için ayıplamıyor. Asıl sorun, bir kamusal hizmetin özelleştirilerek şirketleştirilmesi.
Ancak Kızılay özelleştirilen tek kamu hizmeti veren kurum değil. Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Sümerbank vb.nin yanı sıra okulların da özelleştirildiğini, ortalığı özel eğitim şirketlerinin kapladığını biliyoruz. Hastanelerle belediye hizmetleri de özelleştirildi. Her belediyenin onlarca “nurtopu” gibi bağlı şirketi var şimdi ve tüm kamusal hizmetlerini artık kâr getirecek “işler” olarak yapıyorlar. Elektrik, su, gaz vb. dağıtımı da artık kamu hizmeti değil ve çoğu “yandaş” özel şirketlere peşkeş çekildi. Bu nedenle faturalar “atık su bedeli”, “kaçak elektrik bedeli” vb. eklenerek ve hiçbir şey eklenmeden düpedüz şişiriliyor uzun süredir!
Haydi tek adam, AKP ve Cumhur İttifakı kamusal hizmetlerini şirketleştirdi. Peki, yüzlerce maddelik “mutabakat belgesi” açıklayan Milletçiler, CHP örneğin kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine ne diyor? İktidar olurlarsa Kızılay dahil tüm kamu hizmetleri yeniden kamu hizmeti olacak mı? Ne gezer! Kızılay’ı eleştiriyor, ama suçun asıl unsurunu, özelleştirmeyi es geçiyorlar. Hiç değilse kamu hizmetleri tekrar kamu hizmeti olmayacaksa, hükümet ve başkanlık sistemi değişse ne olur ki!
*
Bir Perinçek yetiştirmesi olan, sırasıyla Özal, Gülen ve Erdoğan destekçiliği yapan, “Yetmez ama evet”çi Cengiz Çandar, devrimcilere ağzına geleni söylüyor. Son olarak, milliyetçilik yakıştırmasıyla “Türk örgütü” saydığı, HDP ile ittifak yapan devrimci ve sosyalist örgütlere “dekoratif unsur” diyerek hakaret etti. Bu haddini bilmez kişinin uyarılması ve hiç değilse ağzını toplaması şart olmuştur.
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02