22 Nisan 2023

Tito, soğan, tereyağı

Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA

Günlerimiz algı yönetimi bombardımanları altında geçiyor. Geçtiğimiz günlerde bu yoğunluğun parçası olan iki ataktan biri hak ettiğinden daha az, diğeri gereğinden fazla ilgi gördü.

Bir televizyon programına konuk olan Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’ın göçmen ve gurbetçi bir aileden gelmesini gündeme getirdi. Söze şu anda dağılmış olan Yugoslavya’daki Tito rejimiyle başlayıp, “Alman istihbaratı kontrolündeki Türkiyeli sol örgütler”le devam edip, Baş’ın önceki aile adı üzerindeki “Sır perdesini kaldırdı”, “görevli” olduğunu iddia etti.

Siyasetçiler bu yaklaşımı içerdiği ırkçılık açısından eleştirirken, Balkan dernek temsilcileri on milyonlarca kişinin nasıl rencide olduğunu ifade etti. Destici gelen yoğun tepkiler üzerine özür diledi.

BBP’nin başta Milli Yol Partisi kopuşu olmak üzere istifalarla zayıfladığı, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ailesi tarafından dışlandığı biliniyor. Tito vurgusu ve izleyen sakar cümlelerin içerik ve zamanlaması, günün moda deyimiyle ‘Bir hikayesi olmayan’ Destici’nin gündeme gelme çabası olarak yorumlandı. Ancak Baş’a yönelik bu manevranın ırkçı boyutunu aşan, özür dilense de kalacak olan tortusunu bu kadar hızlı geçmemek gerekiyor.

* * *

Siyasal mesaj üretiminde kıyaslamalardan yararlanmak yaygındır. Özellikle siyasal liderleri kendinden onlarca hatta yüzlerce yıl önce yaşamış tarihsel figürlere benzeten yorumlara sıkça rastlanır. Siyasal tarihte karşılaştırmalı değerlendirmelere en çok konu olan liderlerin başında Hitler gelmiştir. 1930- 1940’larda Hitler’in yükselişini açıklayan tarihsel örnek arayışının tavan yaptığı biliniyor. Sonrasında da Nazi Almanya’sında işlenen suçları en iyi açıklayan tarihsel ve mitolojik benzerlik arayışları devam ediyor.  Tarihçi Gavriel D. Rosenfeld, Hitler’in nasıl Boulanger, Robespierre, III. Napolyon, VIII. Henry, II. Philip, Attila ve Cengiz Han ile karşılaştırılarak ‘kötülüğün en son örneği’ olarak sunulduğundan bahsediyor.

Benzetme ve karşılaştırmalar analiz gücünü artırır, karmaşık süreçlere örnek üzerinden ışık tutulmasına yardımcı olur. Bunun yanında ve belki de bundan daha önemlisi karşılaştırma yapana bir fikrin savunuculuğunu yapma, karmaşık ifadeleri basitleştirerek çubuğu dilediği yöne bükme imkanı sunar. Tarihsel benzetmede ikili bir karşılaştırma söz konusudur. İkiliden biri üzerinden diğerine yönelik fikir geliştirmek, algı üretmek de hedeflenir.

Özellikle Türkiye gibi kutuplaşmış ortamlarda benzetmelerin sunduğu ‘bilişsel kestirmeler’, tıpkı Destici’nin Tito’dan Baş’a doğru kurmayı denediği hayali köprüde olduğu gibi, adaletsiz genelleme ve pragmatik yorumlara yol açıyor. Sade ama yanıltıcı formüller bu yolla üretiliyor, hedef alınan kişinin ‘tarihsel düşman’ın devamı olduğu fikrinin zihinlere yerleşmesi amaçlanıyor.

* * *

Destici’nin Baş’a yönelik saldırgan söylemi ve bu söylemden elde etmek istediği siyasal çıkar, ne yazık ki yeterince tartışılmadı ve hak ettiği biçimde eleştirilmedi. Bu çirkin dil, yoğun gündem içerisinde deyim yerindeyse ‘arada kaynadı’.

Eş zamanlı süreçte, gıda fiyatlarındaki artışa liderlik eden soğanın muhalefet tarafından konu edilmesine siyasi iktidar teknoloji kartını oynayarak cevap verdi. Ülkede yaşanan derin yoksulluğun dile getiriliş biçimlerine karşı iktidar katından gelen ve ihtiyaçlar hiyerarşisini aşağılayan tepkilerden birinde Numan Kurtulmuş; “Biz Togg diyoruz adamlar soğan diyor. Biz TCG Anadolu diyoruz, adamlar sarımsak diyor” dedi. İktidar temsilcilerinin bu ve buna benzeyen cümleleri bu kez gereğinden fazla ciddiye alındı.

Oysa bu söylemin içinin boş olduğu ve siyaseten yaratacağı etkinin sınırlı olacağı bilgisi tarihsel bir örnekten gelmekteydi. 1936 yılının ocak ayında Nazi Almanya’sının Propaganda Bakanı Goebbels tereyağı olmadan yaşanabileceğini ancak tereyağı ile ateş açılamayacağını ifade etmişti. Aynı yılın yaz aylarında Nazi liderlerinden Göring bir konuşmasında “Silahlar bizi güçlendirir, tereyağı yalnızca şişmanlatır” diyerek ekonomideki öncelikler sırasını göstermişti. Ancak bu sözlerin söylendiği dönemde Almanya’da aynı anda hem bol miktarda tereyağı ve hem de obüs üretilebiliyordu. “Tereyağı olmasa da olur” denilen dönemin Almanya’sında tereyağının fiyatı bugünkü soğan fiyatlarına denk olmadığı için Almanlar bu karşılaştırmayı alkışlayarak desteklemişti.  

Günümüz Türkiye’sinde Togg ile TCG Anadolu ile gurur duyması istenilen açlık sınırının altında yaşayan kitleler, Togg ve TCG’nin yenmeyeceğini, ‘hamaset’in karın doyurmadığını çok uzun zaman önce öğrendi.

* Gavriel D. Rosenfeld. 2018. “Who Was ‘Hitler’ Before Hitler? Historical Analogies and the Struggle to Understand Nazism, 1930–1945.” Central European History. 51/2, 249-281.

* Richard J. Overy. 1994. War and Economy in the Third Reich. Oxford: Oxford University Press. 

Evrensel'i Takip Et