Arzu Okay: ‘Keşkesiz Bir Kadın’ (3)

Arzu Okay (Beyaz Kelebekler filminden bir sahne)
Çok sevdiği, birlikte filmler izlediği anneannesiyle birlikte ilk filmini birlikte izleme olanağını da yakalar Arzu Okay, anneannesini kaybetmeden önce. Anneannesi Osmanlı’da ilk diplomasını aldığında çarşaflı fotoğrafı olan, cumhuriyet sonrası şapka giyen ilk öğretmenlerdendir. Anneannesinin adı Gülsün’dür fakat öyle nazlıdır ki ailesinden başlayarak herkes ona Eda dediğinden Eda olarak tanınır, bilinir. Arzu Okay da bu nedenle kızına Eda adını koyar çünkü “Ona aşıktım” dediği anneannesine hayrandır. Arzu Okay’ın Adanalı olan babası Orhan Kemal’le kardeş çocuklarıdır.
Arzu Okay filmlerde oynamaya başladığı, para kazanmaya başladığı günlerde annesiyle yaşadığı bir tartışma sonrası evden ayrılır. Ayrılış o ayrılıştır bir daha da dönmez eve. İlk geceyi toplumcu filmler çeken Bilge Olgaç’ın evinde geçirir. Birlikte film çekmişlerdir, Arzu Okay’ı çok sevmiştir Bilge Olgaç. Fakat 12 Mart’ın sıcak günleridir, her yer aranıyor, ev baskınları yapılıyordur. Bilge Olgaç “Bu gece kal ama bu ev her an basılabilir, yarın başka bir çözüm ararsın” der. Ertesi gün Yapımcı Abdurrahman Keskiner’le buluşur. Arzu Okay’ın “Apo” dediği Keskiner, kalması için Kink Otel’de yer ayırtır ve 1500 lira da para vererek yardımcı olur. Bilge Olgaç da Abdurrahman Keskiner de Yılmaz Güney’in arkadaşlarıdır ve Arzu Okay Yılmaz Güney’le Keskiner’in yazıhanesinde bir kez karşılaşabilir ancak.
Annesinin evden çıktığı, evde olmadığı bir zamanda da gidip giysilerini alır evden.
Otelde kalmaya alışkın olmadığı için Cihangir Akyol’da küçük bir ev tutar, aile dostu bir tanıdık mobilyacıdan da ev eşyalarını alır. İlk flörtü, birlikte amatör fotoroman çektikleri Acar Film’in sahibinin oğlu Gürcan olsa da o günlerde “Hayatımın en büyük aşkı” dediği Beşiktaşlı Yusuf Tunaoğlu vardır hayatında ve sinemadan da yeni arkadaşlar edinmeye, dostluklar kurmaya başlamıştır.(1) Yine Akyol Sokak’ta oturan Feri Cansel sık görüştüğü, sevdiği arkadaşlarındandır.
SİNEMA SERÜVENİ
Arzu Okay’ın sinema yıldızlığını herkes bilir fakat yaşadığı süreçleri, yaşadıklarını herkes bilemez. Bir söyleşisinde şöyle söyler Arzu Okay: “Beni tanımak için bana zaman ayıranlar bilir benim nasıl olduğumu. Herkes için geçerli bu. Birisini tanımak için ona zaman ayırman lazım. Onun için de emek vermen lazım.”(2)
Oyunculuk hiç aklında yoktur, okuyorken fizikçi olmak istiyordur fakat hayatı annesinin Zeki Müren’le çekilecek fotoroman için seçmelere fotoğrafını göndermesiyle değişir. Oyunculuk kariyerine şanslı başlar. Fotoromanda Zeki Müren, sinemada ilk filminde Ayhan Işık gibi iki büyük yıldızla oynar.
“Aç kaldım, yapmak zorundaydım, yaptım” dediği ‘erotik filmler furyası’ başlamadan önce oynadığı 30’un üstünde filmde “Yeşilçam’ın masum kızı” olarak ünlenir Arzu Okay. Bunların arasında Ayhan Işıklı filmler dışında fotoroman döneminden tanıştığı Kadir İnanır’la başrol oynadığı “Sırada Bu Yoktu” (1972) ve İrfan Atasoy, Yıldıray Çınar, Hakan Balamir’, Sadri Alışık’, Yılmaz Köksal, Tugay Toksöz, Zeki Müren, Murat Soydan, İzzet Günay, Cihangir Gaffari gibi oyuncularla oynadığı filmler vardır. Bu filmlerde soyunmayan masum, güzel genç kadındır; olsa olsa bikinili görünür.
HAYATIN DEĞİŞİMLERİ SİNEMAYI DA ETKİLER
Fakat hayat farklı akmaya başlar, bu sinemayı da etkiler. Birkaç koldan yaşanan köklü dönüşümler sinema sektörünü de sarsar, derinden etkiler. Yeşilçam sineması yapımcıları “altın çağı” denilen ’60’lı yıllarda kazandıklarını sinemaya aktarıp, sinemanın, sektörün gelişip dönüşmesini sağlamak yerine çokça söylendiği gibi “han-hamam” yapmaya, kişisel mal varlıklarını çoğaltmaya harcamış olması, “Sektör olamamış sektörün” birbirinin tekrarı tecimsel filmler üretir konuma gelmesi bir tıkanmaya dönüşür. Bu süreçte radyonun artık evdeki insana yetmemeye başlaması, dışarıdaki en önemli “eğlencesi” sinemanın artık yeni bir şey veremiyor olması ve “Radyo görüntülü olacakmış” söylentilerinin gerçeğe dönüşüp televizyonun evlere girmeye başlaması insanların, ailelerin sinema salonlarından çekilip eve kapanmalarına yol açar.
Tam da o günlerde inşaat sektörünün gelişip para kazandırıyor olmasıyla, il ve ilçelerde, mahallelerde rantsal dönüşümlerin başlaması, bahçe içindeki evlerin yerine apartmanların yükseliyor olması sinema salonlarının da yerini iş hanlarına çok katlı apartman bloklarına bırakır olmuştu.
Yeşilçam’ı yaşatan ‘aile’ salonlardan çekilip eve kapanınca seyircisiz kalan krizdeki “sektör” bu kez İtalya’da başlayan erotik komediler furyasını örnek alarak ‘sokaktaki adam’ için filmler üretmeye başlar. Bir süre sonra yaşanan toplumsal sokak çatışmaları nedeniyle güvensizleşen sokaklardan, çay bahçelerinden ailelerin tamamen çekilip eve kapanmasıyla kalan sinema salonlarını işsiz güçsüz, taşradan gelen, cinsellik yaşayamayan erkekler için yapılan aralarına yapancı filmlerden alınan porno parçaların eklendiği ve zamanla çekilen yerli porno filmler doldurur. Sabah başlayıp geç saatlere kadar süren arka arkaya devamlı matinelerle gösterilen bu filmler kendi yıldızlarını da yaratır. ‘Öncüler her zaman ağır bedel öder’ gerçeği bu kez yüzünü sinemanın bu dönemi ve ilk soyunan fakat bu dönemin seks-porno filmlerinde oynamayan sadece soyunup vücudu görünen kadın oyuncular acımasız biçimde gösterir. Bu kadın oyuncuların başında da toplumsal ikiyüzlülüğün “seks yıldızı” olarak simgeleştirip ötekileştirdiği Arzu Okay geliyordur. Arzu Okay için izini hayatı boyunca taşıyacağı, bedelini ödeyip hesaplaşacağı yeni bir süreç başlar sinemada. O güne dek yaşadığından farklı bir süreçtir bu; farklı ikinci bir kimlik gibi, ikinci bir hayat… Sonrasında bu defteri de kapatıp bambaşka yeni bir hayat, yeni bir Arzu Okay yaratmayı da başaracaktır Arzu Okay
Not: Haftaya Arzu Okay’ın erotik filmler dönemiyle sürdüreceğiz yazımızı.
(1) Mesut Kara Arzu Okay nehir söyleşiler, 2004
(2) Arzu Okay ile Dobra Dobra, Bursa’da Bugün 21. 07. 2013
Evrensel'i Takip Et