Seçim ortamını provoke girişimlerine karşı boyun eğmeyen bir ortak mücadele!

Fotoğraf: CHP
Geleneksel olarak insanlar arasında barışmanın, hoşgörünün günü sayılan Şeker Bayramı, tek amacını iktidarda kalmaya indirgemiş bulunanlar tarafından bir provokasyon gününe dönüştürüldü.
Bayramın birinci günü, Adıyaman’da depremzedelerle bir araya gelen Millet İttifakının Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, mezarlıkta dua ettiği sırada sözlü saldırıya uğradı.
Adıyaman Belediye Mezarlığında imamın kalabalığı “Fatiha okumaya” çağırmasının arkasından mezarlığa organize olarak geldiği belirlenen 5-6 kişilik grubun içinden birisi Kılıçdaroğlu’nu kastederek “Bu Fatiha okumayı bilmiyor ki, sen buna neden Fatiha okutturuyorsun?” dedi.
Günün ilerleyen saatlerinde Kâhta’da halka hitap etmek için giderken Samsat’ta Sahabe Safvan Bin Muattal Türbesi’ne ziyaretinde Kılıçdaroğlu’nun içinde olduğu CHP’lilere 5-10 kişilik bir grup saldırmak istedi. Gruptan birisi “Kılıçdaroğlu’na burada yer yok”, “Türbeyi kirletiyorsunuz” diyerek saldırı girişiminde bulundu. Korumalarla saldırganlar arasında arbede yaşandı. Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti Kâhta programını iptal ederek Ankara’ya döndü.
Bayramın birinci günü seçim ortamını germe amaçlı girişimler Adıyaman’daki iki saldırıdan ibaret değildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir “açılış töreni”ni bahane ederek Sultanahmet Camii’nin avlusunda yaptığı seçim mitinginde muhalefeti yuhalattı!
SALDIRILAR ORGANİZE: PROVOKATÖRLER ARTIK SİYASİ KİMLİĞİNİ SAKLAMIYOR
Kılıçdaroğlu, Adıyaman Belediye Mezarlığında yapılan saldırının ardından Twitter hesabından, “Mezarlıkta acılı insan her şeyi söyleyebilir; acısına vermek gerekir…” diyerek saldırıyı “acılı depremzede tepkisi”, en azından “kendiliğinden bir tepki” gibi göstermeyi amaçladı. Ama gerek 5-10 kişilik bir grubun mezarlıktaki kalabalığın arasına özel biçimde katılarak “O Fatiha bilmez” diyerek tepki göstermeleri gerekse türbe ziyareti sırasında “Türbeyi kirletmek”le suçlamaları açıkça Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini öne çıkaran tepkiler olması bakımından saldırganların birbiriyle bağlantılı olarak harekete geçtiklerini göstermektedir. İsmail Saymaz’ın Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmede, Kılıçdaroğlu’na gelen bilginin bu kişilerin AKP Gençlik Kollarıyla bağlantılı olduğu doğrultusunda olduğu da dikkate alındığında saldırganların sadece “organize” değil aynı zamanda AKP ile “örgütsel” bağlarının olduğunu da göstermektedir. Kaldı ki saldırganların TÜGVA ve TÜRGEV’le bağlantılı oldukları da ortaya çıkmış bulunuyor.
Adıyaman’ın özellikle de Kâhta’nın Menzil Tarikatının merkezi olduğu dikkate alındığında bu tepkilerinin kendiliğinden olmuş tepkiler olamayacağı görülmektedir.
Ki, Adıyaman’da Kılıçdaroğlu ve CHP heyetine yönelik saldırıların, İyi Parti ve CHP’nin İstanbul İl Başkanlıklarına yapılan silahlı saldırıların amaçlarının bu partilere saldırmak olmayan kişilerin marifeti olarak gösterilmesinin arkasından, Yeşil Sol Partinin seçim büroları ve CHP’nin seçim bürolarına kimliği ve siyasi bağlantılarını saklamayan kişiler tarafından ama sadece binaları hedef alan saldırıların gelmesi, Adıyaman’da ise gün ışında, yüzlerce kişinin gözleri önünde, Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” kimliğini de öne çıkararak, açıkça hedefe koyarak cereyan etmesi bu provokasyonların organize oluğunu, hatta tek merkezden yönlendirildiğini göstermektedir.
PROVOKASYONLAR KÜÇÜMSENEREK BOŞA ÇIKARILAMAZ
Hiç kuşkusuz ilk bakışta kendiliğindenmiş gibi görünen bu provokasyonlar küçümsenemez.
Bu provokasyonların amaçlarını;
- Gündemi saptırarak iktidarın ekonomik, siyasi, sosyal hayatın bütün alanlarındaki politikalarının çöktüğünün tartışılmasını önlemek,
- Muhalefeti destekleyen kitleler içinde korku yayarak kamuya açık alanlarda iktidarın eleştirilmesini engellemek,
- Muhalefet partilerini sindirerek, “Bakın korktular. Bunlarda iktidarı alacak irade yok” propagandası ile muhalefeti itibarsızlaştırmak,
- Artık halka verecek bir şeyi kalmamış, ciddi bir öz güvenle sokağa çıkıp partilerinin politikalarını savunamaz hale gelen milletvekili adayları ve taraftarlarını motive etmek,
- Daha büyük provokasyonlar için ortamı adım adım hazır hale getirmek,
- Politik ortamın gerilimini artırarak polis, jandarma ve savcıları kendi yanlarında seçim kampanyasına katmayı meşrulaştırmak olarak sıralayabiliriz.
Provokasyonlara karşı mücadele provokasyonun karakteri icabı bir yandan ortamın gerilmesine karşı mücadele edip ayırımcılık, ötekileştirme… gibi kara propaganda unsurlarına karşı mücadeleyi gerektirirken öte yandan da provokatif girişimlere karşı yığınları seçim kampanyasına fiilen katmayı, dolasıyla provokatörlerin karşısına yığınları dikmeyi esas alan bir kampanya olarak sürdürmeyi gerektirmektedir.
Tabii bu provokasyonların sadece Kılıçdaroğlu’na, sadece şu ya da bu parti ya da ittifaka değil, cumhuriyet tarihinin en gerici ittifakına karşı duran tüm muhalif güçlere yönelik olduğunu, bu provokasyonlara karşı mücadelenin başarılmasının da tüm muhalif güçlerin ortak mücadelesiyle olabileceğini göz ardı etmeden!
CUMHURİYET TARİHİNDE BİR İLK: CAMİ AVLUSUNDA SEÇİM MİTİNGİ!
Bayramın birinci günü Adıyaman’da girişilen provokasyonlardan, bunların seçim sürecini tehlikeli mecraya çekme amacından söz ediyoruz. Ama aynı gün İstanbul’da Sultanahmet Camii’nin restorasyonunun tamamlanarak ibadete açılmasıyla ilgili cami avlusunda yapılan “açılış töreni”ni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim mitingine çevirmesi elbette çok daha tehlikeli bir girişimdir. Ki, bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir caminin avlusunda yapılan seçim mitingi olarak ilktir!
Evet, bugüne kadar Erdoğan’ın “cuma namazı” çıkışlarında cami önünde basın açıklaması yaptığına tanık oluyorduk. Ama cami avlusunda seçim mitingi bir ilktir!
Belki bunu, “Bu seçim mitingi değil açılış törenidir” diyerek savunacaklardır. Belki de bunu bile demeyecekler, “Biz yaptık oldu!” diyeceklerdir. Ama konuşmanın hemen tamamı muhalefeti eleştirmeye, hatta “yuhalatma”ya kadar varan bir içeriktir. Nitekim Erdoğan gerçekle hiç ilgisi olmadığı halde, Millet İttifakı için, “Muhalefet ne diyor, gelince Diyaneti kaldıracaklarmış. Yerine inanç bilmem ne başkanlığı kuracaklarmış” diyerek kalabalığın muhalefeti “yuhalaması”nı teşvik ederken sözlerine, “Yuh yetmez, 14 Mayıs’a kadar gece gündüz çalışacağız ve onları siyasi mevta haline getireceğiz. 14 Mayıs bunların sonu olmalı” diyerek seçimi kazanmak için her yolu mübah gören bir yere kadar götürmüştür.
Yani yapılan açılış töreni bir açılış töreninin çok ötesinde Erdoğan’ın ağzına gelenleri hiçbir süzgeçten geçirmeden konuştuğu bir seçim mitingidir!
Tarihe cami avlusunda yapılmış ilk seçim mitingi olarak geçecektir.
Evrensel'i Takip Et