24 Nisan 2023 04:08

Negreira skandalı ve ‘Kim Francocuydu’ kavgası

Fotoğraf: Alejandro Ramos-Forcejeo/Wikimedia Commons(CC BY-SA 2.0)

Paylaş

Bizim “Ağlayarak kazanma”ya programlı “büyüklerimiz” kadar olmasın son dönemde İspanya’da da “hakem” tartışmaları gündemin zirvesinde. UEFA Başkanı Aleksander Ceferin’in “Futbolda gördüğüm en ciddi vakalardan biri” dediği “Negreira Davası” Barcelona’nın imajına ağır darbe vururken Barça ile Real Madrid arasında da bir “tarih” tartışması başlattı. Önce güncel tartışmayı özetleyelim sonra da işin tarihsel boyutuna bakalım…

Barcelona hakkında 1.5 ay önce açılan soruşturma, kulübün İspanya Hakem Komitesinin Eski Başkan Yardımcısı Jose Maria Enriquez Negreira ve oğlunun şirketlerine 2001-2018 arasında 7.3 milyon avroluk ödeme yaptığını ortaya koydu. Negreira’nın şirketi hakkında geçen yıl başlatılan vergi incelemesinin açığa çıkardığı ödemelerin başka hakemlere dağıtıldığı ya da maç sonuçlarını etkilemede kullanıldığına dair bir kanıt yok. Soruşturma başladıktan 5 ay sonra alzaymır başlangıcı gerekçesiyle savcılığa daha fazla konuşamayacağını söyleyen Negreira’nın ifadeleri ve Barcelona’nın açıklamaları, ödemelerin danışmanlık hizmeti karşılığında yapıldığını savunuyor. La Liga Başkanı Javier Tebas, son ödemenin üzerinden 5 yıldan fazla zaman geçtiği için bir ceza veremeyeceklerini açıkladı. UEFA konuya dair kendi soruşturmasını başlattı ve önümüzdeki sezon başlamadan bir karar vermesi bekleniyor. Vaka, patlak verdiğinden bu yana Real Madrid de sürecin içinde. 1990 sonrası, yani Barcelona’nın önce Cruyff sonra Guardiola ve ardıllarıyla ligde ciddi bir hakimiyet kurduğu dönemde, yerel yarışta rakibinin gerisinde kalan başkent ekibi, bu nispi başarısızlığı “açıklama”nın bir yolunu bulduğunu düşünüyor olabilir.

Barcelona Başkanı Joan Laporta’nın Real Madrid’in bu hevesli yaklaşımına tepkisi sert oldu. Franco dönemine gönderme yapan Laporta, Real’in “rejimin takımı” olduğunu ve 70 yıldır hakemler tarafından kayırıldığını söyledi. Real ise el yükseltti ve “Kim rejimin takımı” başlıklı bir video yayımlayarak Barça ile Franco’nun ilişkilerini hatırlattı. Videoda Camp Nou’nun Franco’nun bakanlarından Jose Solis Ruiz tarafından açıldığı, rejimin kulübü 3 kez batmaktan kurtardığı, Barça’nın 1965’te Franco’yu onursal üyesi yaptığı, Real’in Franco döneminde şampiyon olabilmek için 15 yıl beklediği gibi, tartışmaya aşina olanlar için tipik argümanlara yer verildi.

2 tarafın suçlamaları da yersiz ancak Real’in Barça’ya yönelttiği suçlama aynı zamanda haksız da. Faşist diktatörlüğün tesis edilmesinin ardından hiçbir kulüp, rejimin müdahalelerine direnemezdi. Bir yandan da Franco’nun Katalan ve Bask bölgelerinin simge kulüplerinin iş birliğine ihtiyacı vardı. Bu, İspanya’da “Kimsenin dışlanmadığının”, “ulusal birliğin”, “uyumun” ve genel olarak rejimin meşruiyetinin simgesiydi. Bu yüzden Franco yönetimi, gerektiğinde Barcelona’ya da destek verdi. İç Savaş sonrası kulübün başına getirilen başkanların çoğu Madrid tarafından atanmıştı, bu diğer kulüplerde de öyleydi.

İç Savaş sırasında ve öncesinde Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Real, Franco yıllarında uzun süre bir ayrıcalığa sahip olmadı. Rejimin doğrudan müdahale ettiği esas takım Atletico Aviacion (Madrid) idi. Real, ilk şampiyonluğunu 1953’te kazanabildi ve tarihi değiştiren esas hamle -o dönem böyle bir etkisi olacağını kimsenin tahmin edemeyeceği- Alfredo di Stefano transferiydi. Transfer sırasında yaşanan anlaşmazlıkta, Barça’nın Di Stefano’nun 2 takım arasında dönüşümlü oynaması teklifini kabul etmeye zorlanmasının haksızlık olduğu ileri sürülebilir. Ancak bu dayatmanın üzerine transferden tamamen vazgeçen, Di Stefano’yu ebediyen Real’e armağan eden Barcelona oldu. Real, o sezon 21 yıllık şampiyonluk hasretine son vermekle kalmadı, tüm kupalara ambargo koydu ve nihayetinde Franco rejimi tarafından “Sahip olduğumuz en iyi büyükelçilik” olarak benimsendi. Dönemin Barcelona Asbaşkanı Narcis de Carreras, sonradan yaptığı açıklamada Di Stefano’nun “Kendilerinden çalındığını” söyledi. Bu cümlede onunla birlikte “Şampiyonlukların da çalındığı” iması vardı. Laszlo Kubala ve Di Stefano, aynı anda sahada olabilseydi üst üste 5 kez Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanan Real değil Barça olabilirdi kuşkusuz…

***

Bugüne dönersek Barcelona, Negreira’ya yaptığı ödemelerle ne elde etti bilmiyoruz ama “danışmanlık” açıklaması tatmin edici değil. Bununla birlikte Guardiola ve Messi döneminin şampiyonluklar kazanmak için hakemlere ihtiyacı olmadığını gözlerimizle gördük. Benzer şekilde konuya dair El Confidencial’e röportaj veren, İspanyol spor basınının referans tarihçilerinden Julian Garcia Candau’nun teyit ettiği üzere dönemin Real’inin başarılarını da saha dışı bir güçle özdeşleştirmek haksızlık olur. Son sözü, işin ehline, Candau’ya bırakalım: “40 yılı Real’in rejimin takımı olduğu lafzıyla harcadık, şimdi bir 40 yılı da Barcelona’nın Negreira’nın takımı olduğu, şampiyonluklarını hakemlerle kazandığı hikayesiyle harcayacağız. İkisi de doğru değil.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa