Erdoğan’ın elinde kalan…

Anket üstüne anket yapılıyor. Birbirinden çok farklı sonuçlar görülüyor. Kimi anket seçimi 2. tura bırakıyor, kimisi 1. turda sonuçlanacağını söylüyor.

Anket sonuçlarının ciddi farklılıklarının olması, bir yönüyle halkın görüş farklılıklarını yansıtıyor. Belki de veri alınan beldelerdeki eğilim farklılıklarından, kimi örneğin M. İnce’yi yüzde 6, kimiyse 1 oy bandında gösteriyor. CHP’nin yaptırdığı ankette Kılıçdaroğlu önde, ancak İnce epey, Ogan da bir miktar oy alıyor ve seçim 2. tura kalıyor.

Bu tür anketleri misliyle Erdoğan’ın yaptırdığından kesinlikle kuşku duyulamaz. Günlük, belki de 3-5 saatte bir anket yaptırıyor olması hiç de şaşırtıcı olmaz. Yani? Oy dağılımını ve günden güne değişimini Erdoğan’dan daha iyi bilen kimse olmadığı tartışmasızdır. Bir yani daha: Akıbetini en iyi bilen Erdoğan’dır. Ve bu, anketlerin ortaklaştığı noktadır. Erdoğan’ın olağan koşullarda kazanma şansı olmadığını bilmeme ihtimali olamaz!

Bir diğer ihtimali olmayan şeyse, Erdoğan’ın öngörüldüğü gibi, son dakikada şapkadan bir tavşan çıkarmasıdır. Şapkadan çıkacak tavşan kalmamıştır.

Seçimden sonra evlere gelecek doğal gaz faturalarında “0” yazacağını açıkladı en son Erdoğan. Yani yurttaşlar bir aylık doğal gaz faturasını ödemeyecek. Olağan koşullarda işlevsel olabilecek bu vaadin, seçime 20 küsur gün kala yapılması kaç kişiyi etkiler ya da kandırır? Bu saatten sonra Kılıçdaroğlu’nun ardından Erdoğan da depremzedelere yeni evlerini bedelsiz teslim edeceğini söylese inandırıcı olur mu? 20 yılı geçti, aklın neredeydi derler adama! Nitekim asgari ücretin yüzde 50 artırılması da kimsenin oyunu Erdoğan lehine değiştirmesine neden olmadı. Her şey bir yana, iki aya kalmadı, enflasyon ezdi geçti asgari ücretteki artışı.

Dolayısıyla tavşan mavşan çıkmayacak Erdoğan’ın şapkasından!

Bugüne kadar çıkardığı “tavşanlar”dan çok çeken halk, bıktı. Batmasına ciddi katkıda bulunduğu ekonominin emekçilerin çoğunluğunu yoksulluk, önemli bir bölümünü de açlıkla “terbiye eder” hal almasından bıktı halk. Grevleri yasaklamakla kalmayıp yasakçılığın konserleri bile kapsamasından bıktı. Halk, hakim ve savcıları kendine bağlayarak ülkede adalet namına bir şey bırakmamasından bıktı. Yıkıntısını önlemek için de, enkaz altında kalanları kurtarmak için de parmağını oynatmadığı depremi imar aflarıyla davet etmesinden de, “kader”e bağlamasından da bıktı. Aslında bıktığı bizzat Erdoğan. Halkın bu bıkkınlığının da en çok Erdoğan farkında.

Üstelik milliyetçiliği körükleyip oy derleme amacıyla ne Yunanistan üzerine, ne de Suriye’de açacağı bir sefer kalmadı.

Bundandır ki, elinde kalan son koza yükleniyor. Geçtiğimiz cuma, bayramda, restorasyonun kurdelesini kesme bahanesiyle Sultanahmet Camii'ndeydi. Seccadeden sonra bir bu kalmıştı; Sultanahmet avlusunu miting meydanına çevirdi Erdoğan. Camiye siyaseti çoktan sokmuştu, şimdi açıktan, seçim mitingi düzenleyerek camide siyaset yaptı. Çaresizdi! Haydi yaptı, bari doğru konuşsa. Muhalefet diye başladı ve muhalefetin Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracağını iddia etti. Belki sadece EMEP böyle düşünüyor; devletin dine müdahalesinin aracı olan DİB’i kaldıracak. Ancak Erdoğan EMEP’e değil Millet İttifakı ve CHP’ye gönderme yaptı. Oysa onların böyle bir vaadi ya da taahhüdü yok! Düpedüz yalan!

Erdoğan uçan kuştan medet umuyor artık. Çünkü desteği artmadığı gibi gün geçtikçe eksiliyor. Oy artırma umuduyla almaya çalıştığı her önlem ters tepiyor çünkü. İşte HÜDA PAR ve YRP. Büyütmeyecek, küçültecekler, AKP’li kadınların bile tepkisini çektiler çünkü. “AKP antiemperyalist, Denizler de oy verirdi” yalanından medet uman tabansız DSP Başkanı mı büyütecek?! Camide açık siyaset ve yalandan başka “tavşan” kalmadı!

Belki “tavşan” sayıp, elindeki “kozları” abartarak seçim sonuçlarını kabullenmemeye kalkışabilir, ancak bu heybedeki turpun büyüğüdür ve anında olmasa bile kısa vadede altında kalır.