Seçimin belirsizliği egemen sınıfın krizidir
Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA
Yarış halindeki iki egemen sınıf kampı tarafından da “tarihin en önemli seçimi” olarak işaretlenen 14 Mayıs seçimlerine iki haftadan biraz fazla bir süre kaldı. Uzun zamandır Türkiye’nin seçim siyasetinde bu denli baskın olmamış bir belirsizlik durumunun atmosfere hakim olduğu söylenebilir. Bu belirsizlik, esasen Türkiye kapitalizminin yönüne dair bir süredir devam eden farklı stratejiler arası çekişmenin, özellikle halk sınıfları üzerinde hegemonik bir etki kuramamasından kaynaklanıyor.
Çekişme, 2019 mayıs ayındaki TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında büyük sermayenin neredeyse bayrak açan tutumuyla gün yüzüne çıkmıştı. Yine TÜSİAD’ın 2021 ekim ayındaki “geleceği inşa” raporuyla ekonomi-politik çerçevesini netleştiren ve bugünkü resmi muhalefetin de rotasını çizen strateji açık bir toplumsal destek sağlayamadı. Yeşil ve dijital dönüşüm eksenli, uluslararası kapitalist sistemle tepeden birleşmeyi hedefleyen bu yönelimin, özellikle emekçi sınıfların ağır güncel sorunları karşısında söylem düzeyinde bile çözümleri yok. “Bağımsız Merkez Bankası” ve “Hukuk-demokrasi gelince yatırım da gelecek” terennümü, temel gıda ve barınma başta olmak üzere ağır pahalılık yükü altındaki halkta bir karşılık uyandırmıyor.
Buna karşın Erdoğan’ın, “yeni Rabia: Yatırım, üretim, ihracat ve istihdam” diye sloganlaştırdığı, ucuz emeğe ve dış pazarlar için üretime dayalı birikim stratejisi de hem nesnel koşulların acımasız engellerine tosladı hem de aynı gerekçelerle halk sınıflarında bir heyecan uyandırmadı.
Şimdi popüler gündemde “seçimin bıçak sırtında” olduğu, yarışanların “kafa kafaya olduğu” yönündeki yaygın kanaat, gerçekte egemen sınıfların güçlü bir yön tayinine sahip olmadığını gizlemeye yarıyor. Açık bir çözümsüzlüğe işaret eden bu durum, emeğin politik zayıflığı nedeniyle bir ‘pat’ hali gibi görünüyor. Emeğin politik zayıflığını cebren yaratan koşulların yaratılmasında ve sürdürülmesinde ise her iki kamp 40 yıllık bir ortaklığa sahip.
2023 seçimleri, Türkiye kapitalizminin iktisadi açmazlarının yanı sıra bu politik ve hatta ideolojik krizinin zemininde gerçekleşiyor. Onu, özellikle rekabet halindeki egemen sınıf bloklaşmaları açısından ‘hayati’ hale getiren de bu. Her iki tarafın da politik meşruiyet için Türk ve Kürt emekçilerin, yoksulların oylarına ihtiyacı var. Zira henüz kendi politik odağına sahip olmasa da ülkenin en büyük siyasi havuzu ücretli emek ve onunla müttefik olmaya açık küçük üreticiler, köylüler, memurlardan oluşuyor. Seçime yönelik ‘hayati önem’ atfı da yalnızca bu seçimde halk sınıflarının oylarını kazanmak için üretilen bir propaganda malzemesi değil. Bunun yanı sıra, kim kazanırsa kazansın, seçim sonrasına tevarüs edecek olan yapısal ve ağır sorunların yönetilebilmesi için de bir ön alma gayreti.
6 Şubat depremlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar, yıllardır süren ekonomik sorunlarla birleştiğinde, 2023 seçimlerini, söz gelimi 2002 seçimleri gibi, öngörülmesi son derece güç ve ‘sürpriz’lere açık bir zemine taşıyor.
Aslında hemen her seçim, içinde bulunduğu maddi koşulların az çok bir görüntüsü ve bu maddi koşulların egemen sınıf(lar) çerçevesinden yontulmuş bir temsilidir. Bu temsili görüntü, Türkiye’nin ezilen sınıfları ve ezilen halklarının uzun vadeli mücadelesine dair bir imkan taşıdığı ölçüde anlam kazanıyor. Sermaye ve devlet sınıflarının istikrarsızlığı, iktidar ve hegemonya projelerinin stabil kalamayarak yer değiştirmesi, ezilen sınıflar için politik olarak daha elverişlidir. Bu açıdan faşist bir kurumsallaşma arayışındaki AKP (ve ortakları) iktidarının yenilgisi ve dağılması bazı imkanlar yaratacaktır. Ama seçim sonrasının da (her koşulda) son derece zorlu ekonomik ve politik baskıları getireceğini hesap eden, seçim ölçeğini aşarak işçi sınıfının politik örgütlenmesine, Kürt sorunu başta olmak üzere demokratik sorunların çözümü için gerekli maddi araçların halk sınıfları içinden yaratılmasına odaklanan bir mücadele ihtiyacının ortaya çıkacağı açık. Eğer bir ‘Bahar gelecek’ ise bunun sandıktan çıkmayacağı çok açık.
- 101. yıl: Saray siyaseti ve cumhuriyet 29 Ekim 2024 12:35
- ‘Limit vergisi’ öldü, yerli milli sanayi balonu yaralı 17 Ekim 2024 05:48
- Erdoğan ‘içeri’ dönüyor: Hayal kırıklığı ve ‘ideolojik sis’le 28 Eylül 2024 05:59
- "Yol yaptı, köprü yaptı"; şimdi de demir yolu yapacak 22 Eylül 2024 04:37
- İstikrar programının ‘koalisyon’ fotoğrafı 27 Ağustos 2024 05:09
- Hem vergi, hem teşvik cenneti 08 Ağustos 2024 05:56
- OSB’ler, limanlar, demiryolları ve ‘nitelikli’ işgücü 15 Temmuz 2024 05:05
- Emekçilerin gazetesi 29 yaşında 07 Haziran 2024 03:00
- Kötü günler geride kaldı, daha kötüleri geliyor! 30 Mayıs 2024 05:55
- Sermaye ve siyasetçilerinin cephe düzeni 20 Mayıs 2024 04:26
- Erdoğan’ın mesajı: ‘Birbirimize karşı yumuşak, halka karşı sert’ 06 Mayıs 2024 09:25
- Bir başlangıç sorusu: Emekçiler kime ve niye oy verdi? 07 Nisan 2024 08:04