28 Nisan 2023

Eleştirel eğitimin önemi: AKP kurmaylarının çocukları babalarını, çocuklarımız AKP’yi nasıl hatırlayacak?

AKP kurmaylarının çocukları ileride babalarını analarını nasıl ırlayacaklar acaba, nasıl bir kimlik kişilik oluşturacaklar acaba? AKP döneminin çocuk ve gençliği AKP’yi nasıl hatırlayacak? Bundan sonraki eğitim müfredatlarının ve tarih yazıcılığının bunda yeri ve rolü ne olacak acaba? Bu toplum yaşadığı dönemlerle yüzleşiyor mu, eleştirel bir süzgeçten geçirebiliyor mu, örneğin 12 Eylül döneminde babası-anası aktif darbeci olmuş çocukların bugünkü yetişkinlikleri, bugünkü kimlik-kişlikleri nasıl acaba? 12 Eylül hepimiz üzerinde nasıl bir etki bıraktı acaba? AKP bizzat kendi kurmaylarının çocukları ve bizim çocuklar üzerinde nasıl bir etki ve iz bıraktı ve bırakacak acaba?

Bu sorular Adorno ve arkadaşlarının, Ç. Kağıtçıbaşı’nın, M. Gömleksiz ile birlikte yürüttüğümüz Din, Milliyetçilik, Otoriteryenizm (1999) araştırmasının temel bir sorusunu oluşturuyordu.

Sorunun bu haliyle dillendirilişi iki kitap değerlendirmesinden çağrışımla oluştu. Dan Bar-On (1989) “Legacy of Silence: Encounters with Children of the Third Reich [Sessizliğin Mirası: Üçüncü Reich'ın Çocuklarıyla Rastlaşmalar]” adlı araştırmasında çocukluk dönemlerinde babaları Nazi olan araştırma anında artık yetişkin 13 kişinin babalarıyla ilgili hikayelerini ve hislerini dinliyor. Bu insanların tek bir tip oluşturmadığını, ancak hiçbirinin de babalarının yaptıklarıyla çok yüzleşemediğini, dolayısıyla buradan daha temel çıkarımlar yaparak bu dönemle sağlıklı bağ kurmakta zorlandıklarını ifade ediyor.

SESSİZLİĞE TERK EDİLMEMELİ, KONUŞULMALI

“Zaman her şeyin ilacıdır” diye Anadolu’da bir genel deyiş var. Acıları, zorlukları aşmak için söylendiğinde farklı olumlu bir anlam içerebilir. Ancak bağlam önemli, kötülüğe karşı dilsizliği, sessizliği önerdiğinde karşıtına dönüşüyor; törenin olumsuz yanlarının sürekliliğinin de mekanizması haline geliyor.

Nazilerin bıraktığı izleri araştıran Bar-On’un araştırmasının sentez ve önerisi, N.R. King’in (1991) değerlendirmesi ile konuşmak, dinlemek, ders çıkarmaktan yana: “Dinleme fırsatı toplum için değerlidir ve konuşma fırsatı bu insanlar için değerlidir.” Bu insanlar “Sessizlik yoluyla unutmayı seçen eski bir nesil ile sessizlik yoluyla görmezden gelmeyi seçen daha genç bir nesil arasında sıkışıp kalmış, konuşma ihtiyaçlarının gereksiz ve hoş karşılanmadığını düşünen bir toplumda izole edilmişlerdir. Nazi faillerinin çocukları, suçluluk ve kırgınlık olmadan ve gelecek için umutla Alman olmanın bir yolunu bulacaklarsa, bu sessizliğin üstesinden gelinmesi gerekiyor.”

Yahudi gruplar daha çok Holokost’un, Nazilerin yaşattığı şiddet, bağnazlık, ön yargı, ırkçılık, antisemitizm, soykırımın okul ve eğitim programlarında yer alması için “Facing History and Ourselves Foundation/ Tarihle ve Kendimizle Yüzleşme Ulusal Vakfı” gibi kuruluşlar oluşturmuş bulunuyor.  Frankfurt Okulu daha geniş bir perspektiften propagandanın ve eğitimin kültür endüstrisi ile, emperyalizmle, kapitalizmle bağlarını irdeliyordu, hepimizin sadece Nazilerle veya babalarla değil bu babaları yaratan etmen ve etkenlerle de yüzleşmemiz gerekiyor. 12 Eylül’ün de, daha eskilerin de, daha yakının da, AKP döneminin de çok ciddi araştırılması, konuşulması, yorumlanması, yeni nesillerin de sağlıklı çıkarımlar yapabilmesi ve sağlıklı bağlar kurabilmesi ve tedbirler alabilmesi gerekiyor.

EĞİTİMDE KRİTİK NİTELİK: ELEŞTİREL DÜŞÜNME BECERİSİNE, 12 EYLÜL VE AKP DÖNEMİNE YER VERİLMESİ

Otoriteryen kişilik ile aile bağı arasında birebir ilişki gösterilememekle birlikte, çok açık bir durum var ki, eğitimle doğrudan ilgilidir. Eğer ki eleştirel bir bakış, eleştirel düşünme becerisi, erken çocukluktan itibaren geliştirilememişse, özellikle ortaokul-lise yıllarında daha sistematik olarak edinilememişse, eğitim ve okullar bu eksiği ve temel beceriyi iyi bir şekilde karşılayamamışsa, insanların ne geçmişleriyle ne de şimdileriyle ilgili sağlıklı bir değerlendirme ve dolayısıyla sağlıklı bir bağ kurma olanağı maalesef çok zayıflıyor.

Eleştirel düşünmenin Ailede ve/veya Akran grubu arasında ve/veya Resmi eğitim/okul/üniversite sürecinde,

bunların en az birinde edinilmesi gerekiyor. Bir insanın eleştirel düşünmeyi besleyecek bir yaşantısı olmamışsa, resmi eğitim/okullar da bunları kazandıramamışsa, gerek kendi kimlik kişiliğini oluşturmada gerekse toplumsal ilişkilerinde sağlıklı değerlendirme yapma ve sağlıklı bağ kurma olanağı ve olasılığı maalesef çok zayıflıyor.

Okullarda, üniversitelerde, ders programlarında 12 Eylül dönemine de AKP dönemine de, afetlere ve afet yönetimlerine de çok açık bir şekilde yer verilmesi; eleştirel düşünmenin, sağlıklı değerlendirmenin ve geleceğe dair çıkarımlar yapabilmenin asgarileri arasında bulunuyor.

TARİHİYLE, ANNE BABASIYLA, DİNİYLE, DEVLETİYLE, AFETLE, AKP İLE YÜZLEŞEMEMENİN ETKİLERİ

Açık konuşmayı, yüzleşmeyi, eleştirel düşünmeyi en çok ne baskılıyor diye sorulursa, bu etkenlerin başında “törenin”, törenin esasını oluşturan “konvensiyonalizmin/ katı gelenekçiliğin”, endoksanın, etnosantrizmin, bunların timsali olan din diyanet dayatmacılığının geldiği söylenebilir. İnanma ve güveni dinlere indirgememek gerekiyor, eleştirel düşünme değişmeye, farklılıklara, başka türlü de olabileceğine, farklı düşünmelere güveni içerir, özgürlük, ölçüt ve diyaloğu içerir. Töre ve dahası törenin kurumsallaşması, siyasallaşması, dahası devletin ideolojisi, egemen grupların ideolojik aygıtı haline gelmesi, bunların çizdiği çerçeve, manipilüsyon ve baskı mekanizmaları; eğer bir toplumda hakim hale gelirlerse, eleştirel düşünmeye maalesef olanak bırakmıyorlar.

Geleceği sağlıklı kurmak istiyorsak geçmiş ve güncelle ölçütlere dayalı olarak yüzleşmemiz, dersler çıkarmamız, hesap sormamız, yenisini sağlıklı oluşturmamız gerekiyor.

Ağır bir afet süreci yaşanıyor, AKP ile de afet yönetimleriyle de ciddi olarak yüzleşmemiz gerekiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et