Seçime doğru: Temsili temel, çakma istiklal
Deprem sonrasında Erdoğan Defne’de yapılacak devlet hastanesinin temelini atmıştı. Ortaya çıktı ki aslında temel filan yoktu, küçük bir alana demirler döşenmiş ve bunlar dar açılı kamerayla görüntülenmişti. Durum sosyal medyada tiye alınınca AKP Grup Başkan Vekili Yılmaz Tunç, en az görüntülerin yarattığı kadar sansasyon etkisine sahip bir açıklama yaptı; uygulamanın temsili olduğunu söyledi. Yani çakma tören.
Kars’ta da Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi nisan ortasında 493 milyon liraya ihale edilen atık su toplama ve arıtma tesisi temel atma törenine katıldı. Alana tören için beş tane büz, bir kamyon getirildi. Ancak törenin ardından tek bir çivi bile çakılmadı. Bu da temsili temel atmalardan biri olarak kaydedildi.
Yeni değil. AKP gerçek ile temsil arasındaki ilişkiyi hep keyfi bir biçimde bozuyor, kırıyor, yeniden kurguluyor. Yöntem defalarca yinelendiği için neyin gerçek neyin imitasyon olduğu arasındaki fark en azından kendi seçmenleri ve düzenli A Haber seyircileri için bulanıklaştırıldı. Berat Albayrak’ın bakan olduğu zamanlarda “Aya otoyol döşeyeceğiz desek bize inanan çok olur” diyerek gösterdiği öz güvenin dolgusu da bu toplumsal halden taşınmıştı. Aya otoban döşemek ile temsili törenler arasındaki başlıca fark kurgunun artık daha fütursuzlaşması.
Çünkü şimdiye kadar her adımında karşısında bir düşman varmış gibi davranan, 23 Nisan töreninde temsili başkan olarak karşısına oturtulan küçüğü “Bu muhalefet dinimize saldırıyor” diye doldurmaya çalışan muktedirin başka türlü davranması mümkün değil. Toplumla ilişkisini savaş hali teyakkuzuyla kuruyor, ortağıyla birlikte. Durum böyle olunca irili ufaklı bütün kadrolar kendilerini cenkte sanıyorlar. Her aksiyon gibi temel atmak da temsili kurtuluş savaşı değerinde.
AKP iktidarları boyunca başbakanlık dahil o sırada hangi makam boşsa oraya atanabilecek biçimde joker eleman muamelesi gören ve bu pozisyonu sayesinde de oğlunun ve kendisinin ailedeki birkaç nesli geçindirecek dünyalık elde eden Binali Yıldırım da bu seçimin ‘İşgacilere karşı istiklal mücadelesi seçimi’ olduğunu buyurdu. Ciddiye alalım ya da almayalım. Yumuşak G’yi tahtaya yazamayan sahibinin sesi bürokrat, yüksek makamların temsiliyetine soyunur sık sık. Üç beş demir çatarak temsili hastane temeli atılarak güçlü Türkiye mesajı veriliyorsa sandık da bir meydan muharebesine dönüşebilir sonuçta. 14 Mayıs yerli ve milli liderin seçiminin yapılacağı; Alpaslan’ın at sırtında Anadolu’ya gireceği, Fatih’in İstanbul’u düşmandan fethedeceği tarihtir böyle bir zihinde. Giderek temsili bir Türkiye’yi yönetmekteler.
Seçim sandığındaki muharebe bilimum terör örgütünü temsil eden, Erdoğan’ın deyimiyle ‘7’li masanın’ Millet İttifakına, Emek ve Özgürlük İttifakının adaylarına, Kavala ile Demirtaş’ı içeriden çıkaramasın diye özel olarak Kılıçdaroğlu’na karşı verilecek. Bu arada Erdoğan’ın damadı, silah sanayisinin markası Baykar’ın yönetim kurulu üyesi Selçuk Bayraktar aleyhine televizyonlarda konuşan ‘komünistleri’ de unutmamak lazım.
Bu noktada durumu ciddiye almak gerekir. 2019 yerel seçimlerinde, hiçbir şey olmamışken bir şey oldurmaya çalışanların gayretlerine sahne olmuştu İstanbul. İktidarın bu başarısız tatbikatının anısı ve birikimiyle yaklaşıyoruz mayıs seçimlerine. Gerilim ve provokasyonlarla ısıtılan siyasi ortam, ortalığa fütursuzca yayılan söylentiler, korku senaryoları, aba altından gösterilen silah ve sopa ile tava getirilmeye çalışılıyor.
Malazgirt hayali içinde, sandığı kendi istiklal ve istikballerinin eşiği kabul edenlerin bildik ve tecrübe edilmiş yöntemleri yine zincirlerinden boşalabilir. Bu sebeple oyların güvenliği sandık müşahitlerine, oy çuvallarının üstüne yatarak koruyan birkaç siyasetçiye bırakılarak sağlanamaz. Bütün partilerin iş birliği, seçmenlerin seferberliği, bir tek oyun kaybolmaması için dikkatli takip… Halkın acil realitesi ‘gerçeğin kendisi’ni korumaktır.
Hal buyken seçime yetiştirilemeyen ‘hayallerin’ otomobili Togg ile; parası verildiği halde ABD’den alınamayan uçaklar ve Rus menşeli S-400’lerden fena kazıklanmışken Kızıl Elmalar, İHA, SİHA’larla Türkiye’nin dünyaya meydan okuyacağına dair bir teçhizatla gidiliyor seçimlere. Paylaşacak arazi kalmadığı için temelin de önemi kalmadı zira. Bizim tankımız tüfeğimiz var…
Buna inanmayanlar seçimlerden sonra şampanya patlatacak olan sefillerdir! Oysa zafer seccade üstünde şükür namazı kılanların olacaktır. Diyorlar!
1 Mayıs’a yaklaştık. Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü. Emekçileri; dinlerinden, milliyetlerinden ve cinsiyetlerinden bölerek hayali düşmanlıklar yaratan iktidara rağmen alanlar sınıfın birliğinin temsili mekanları olacak. ‘Ankara’dan Kırıkkale’ye Kırıkkale’den Yozgat’a, Yozgat’tan Sivas’a 2 saatte ver elini Sivas’tan Ankara’ya ver elini Yozgat’tan Ankara’ya yarım saatte Kırıkkale’ye’ diye anlatan ‘Yol yaptık, köprü yaptık’ politikacısı, bayramda bilet parası bulamadığı için bu yollardan memleketine gidemeyen, ama yolların ihalesinin verildiği yandaş şirketler zenginleşsin diye yıllarca borç ödemek zorunda bırakılmış yoksul emekçilerin hakikatini dinleyecek bu alanlardan. Temsil memsil yok; halkın kendi istiklali ve istikbali var.
1 Mayıs kutlu olsun…
Evrensel'i Takip Et