01 Mayıs 2023 05:00

Bedel

Süreyya Operası önünde slogan atan öğrenciler.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Sizler bu yazıyı belki 1 Mayıs sabahı alana giderken yolda okuyacaksınız. Sonra alanda buluşacağız, birlikte “Emek bizim, gelecek bizim” diye sesleneceğiz birbirimize. Selam verip, selam alacağız yol boyu, alanda birbirimizden güç devşireceğiz. Yaprak döken yanımızdan saracağız birbirimizi, bahar bahçe kılmak için dört bir yanı.

Diyarbakır’daydık son birkaç gün. Türk Tabipleri Birliğinin Mahmut Abi’si, Mahmut Ortakaya’ya, kadim bir coğrafyadan süzülen bilgeliğini bunca yıldır bizlerle de paylaştığı için şükranlarımızı sunmak üzere Diyarbakır Tabip Odasının düzenlediği etkinlikte Sevgili Veysi Ülgen’in çektiği belgeseli izledik, Sevgili Özkan Özdemir’in kitap hazırlığında biriktirdiklerini dinledik. Mahmut Abi’mizin ağzından, çok bedel ödenmiş bir coğrafyada Yeşilyurt köylülerine yedirilen dışkının nasıl ince bir ironiyle el yıkama alışkanlığı kazandırma girişimlerine ket vurma eleştirisiyle dile geldiğini de duyduk yıllardan sonra bir kez daha.

Bedel deyince, Diyarbakır’a varışımızdan iki gün önce birkaç itirafçı, gizli tanık ya da yıllardır ifade ettiğim gibi yalancı tanık beyanlarıyla yüzlerce insanın, adı içi boş tüm dosyalarda olduğu için gizlilik kararı da verilerek gözaltına alındığı bir sabaha uyandığımızı hatırlatmakta yarar var. Gazeteciler, avukatlar, sivil toplum ve emek meslek örgütlerinin emek verenlerinin dahil edildiği bu ihbar listelerinde adı geçenlerin grup grup ev baskınlarıyla karşı karşıya kalacağını, seçime kadar yapılacak çalışmaları da kesintiye uğratmak için ellerinden geleni yapacakları anlaşılıyor. Adliyenin önünde bekleyenlerle buluşma olanağımız oldu toplantı tarihimiz denk düşünce, yapılan açıklamaya da katılabildik böylece.

Her ne kadar Türk Tabipleri Birliği içinde birlikte çalışmış olma şansı bulsak, Mahmut Abi’den yıllarca bu incelikli eleştirel söz kurma konusunda ders almış olsak da maalesef kendisi kadar zarif ve incelikli ifade edebilme becerisi kazandığımı söyleyemeyeceğim. O nedenle bu yalancı tanıklarla hazırlanan boş dosyaları ve tetikçi Sulh Ceza Mahkemelerini dümdüz söyleyiveriyorum, abim beni affetsin. İşte bunun için bu derslere daha uzun zaman ihtiyaç duyduğumuzu da kendisine hatırlatmış olayım.

Bu Diyarbakır yolculuğunda dikkatimi çeken bir gözlemimi de paylaşmak isterim sizlerle. AKP’nin siyaset yapma biçiminin yaptıklarını muhalefete yansıtma ve hakikat bükücülük üzerinden kurulduğunu, son zamanlarda seçime giderken, “terör” suçlamalarının daha bir yoğunlaştığı koşullarda bu gözlemin çarpıcı bir yönü var. Hem Diyarbakır uçuşunda yolcu özellikleri hem de indiğimde alanda daha açık görebildiğim kadarıyla ortada görülen insanların tarzı önce bende acaba Diyarbakır’a değil de IŞİD’in elinde tuttuğu bir havaalanına mı indim kuşkusu oluşturdu. Seçim öncesi Diyarbakır’a böyle IŞİD militanı izlenimi yaratan bir uçak dolusu insanın gelmesi muhalefete karşı yürüttükleri propagandanın ters yüz edilmiş haliyle mi karşı karşıyayız diye düşünmeme yol açtı. Hepimizin yüreğini dağlayan onca patlamada yüzlerce insanı yitirdiğimiz 7 Haziran seçim süreci ve sonrasının kaygısını yaşamayan yoktur sanırım. Bu gözlem bir kez daha o kaygıyı su yüzüne çıkardı.

Evimde cephanelik bulunduğu yalanını o “kutsal” saydıkları devletin savcısının ve kolluk görevlilerinin katkısı ile yayanların asıl cephaneliklere sahip olduğunu, Sevgili Eren Keskin’in Koşuyolu Parkı’ndaki açıklamada söylediği gibi bizim silahlı insanlar olmadığımızı, ancak hem bireysel silahlanmadaki artış hem de kayıp silahlar konusunun kimlerin silahlı olduğunu gösterdiğini de unutmayalım.

Kimsenin bedel ödemek zorunda bırakılmadığı günlerimiz olsun, emek bizim, söz bizim, gelecek de bizim olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa