03 Mayıs 2023 04:09

Çalışan yoksulluğu ve sosyal iyilik hali

İstanbul 1 Mayıs'ı

Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel

Paylaş

Yoksulluk birçok açıdan tanımlanabilen, birden fazla nedene bağlı olarak ortaya çıkan, insanın insani gereksinimlerine ulaşmaması halidir. Yoksulluğun belki de en acı çeşidi çalışan yoksulluğudur. Çalışan yoksulluğunda bir insan çalışma yetenek ve becerilerini sonuna kadar tüketmesine karşın hem çalışma hem yoksulluk nedeniyle erimekte, yoksulluktan kurtulamadığı gibi sağlığından da olmaktadır.

Sağlık ise sadece fiziksel olarak iyi olmak anlamına gelmemektedir. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı fiziksel, sosyal, ruhsal, iyilik hali olarak tanımlamıştır. Günlük iaşesini karşılamakta zorlanan, evin geçimi için sürekli çalışmak zorunda olanların çoğunluğu oluşturduğu bir toplumda sosyal iyilik halinin gerçekleşmesini beklemek asla gerçekçi değildir.

Sosyal iyilik hali için kendisi de sosyal bir canlı olan insanın sosyal kimliklerinin gereklerini yerine getirecek zamana gereksinimi vardır. İnsanların tek bir sosyal kimlikleri yoktur. Bir insan yaşı ve konumuna göre değişen, farklılaşan sosyal kimliklere sahiptir. Çalışma dönemini 18 yaş sonrası olarak kabul ettiğimizde ergen olmak bir sosyal kimliktir. Genellikle bu yaşta anne baba yaşıyor olduğu için iyi bir evlat olmak bir diğer sosyal kimliktir. Aşk sevda olmadan, sevgili sıfatı dillendirilmeden gençlikten söz etmek olanaklı olmayacağı en azından eksik olacağı için sevgili olmak da bir sosyal kimliktir. Bir siyasi partiye kendini ait hissetmek, bir derneğe üye olmak, anne baba, arkadaş, eş olmak da bir sosyal kimliktir. Tüm bu sosyal kimlikler yaşanılmak, emek verilmek ister. Bu kimlikleri yaşamak için ayrılan zamanda gelir kaybı olmamalı, insan sosyal kimliklerinin gereklerini yerine getirdiği için gelir yoksunluğu yaşamamalıdır.

İnsanı sadece çalışan bir makineye dönüştürmeyi başaramayan, insanı sosyal kimliklerinden sıyırıp sadece çalışan bir canlı haline getiremeyen kapitalist sistem, insanın sosyal kimliklerini yaşama olanağını yılın belirli günlerine hasrederek sorunu üretimi aksatmadan çözme yoluna gitmiştir. Genel tatil, hafta tatili denilen ücretli dinlenme izinlerini işverenlerin kabul etmek zorunda kalmaları insanların sosyal iyilik hali için vermiş oldukları mücadeleyle açıklanabilir.

Adına çağdaş yaşam denilen bağımlı çalışma bize hangi sosyal kimliği ne zaman ne ölçüde yaşayacağımızı dayatmıştır. Genç misin, gençliğini hafta tatilinden önceki iş günün sonunda yaşamaya başla haftada beş gün çalışıyorsan cuma akşamı, haftada altı gün çalışıyorsan cumartesi akşamı gençliğini yaşa ama pazartesi çalışabilir bir şekilde işinin başında ol. Anne baba mısın, çocuklarına hafta tatillerinde zaman ayır, önemli olan geçirdiğin zamanın uzunluğu değil kaliteli olmasıdır. Kaliteli zaman geçir. Eş dostla sohbet, ana babayı ziyaret, düğün cenaze gibi sosyal etkinlikleri ise genel tatillere bayramlara bırak. Böylece işveren üretim planlamasını yapsın, işler aksamasın. Bu zamanlar yeterli mi yetersiz mi tartışmasına hiç girme, herkesin haftanın altı günü çalıştığı yerde zaten sohbet edecek eş dost bulman da olanaklı değildir. İşin ve mesleğin senin asıl sosyal kimliğindir öncelikle onun hakkını ver.

Özetleyerek eleştirdiğimiz, genel tatilleri kullananlar için dahi insan doğasına aykırı olan eleştirdiğimiz bu sistem çalışan yoksullar için ulaşılmayacak bir lükstür. Çalışan yoksul için genel tatil demek bir çalışması karşılığı bir de çalışmasa da alacağı genel tatil ücreti demektir. Fazladan alacağı bir yevmiye bir eksiğin gediğin kapatılması demektir. Bu nedenle çalışan yoksullar genel tatillerde çalışırlar. Çalışmak zorundadırlar. Kestirmeden söyleyelim çalışan yoksulsan senin sosyal iyilik halinde olma hakkın yoktur. Tersi de doğrudur; bir ülkede çalışanlar genel tatilleri kullanmıyor bu tatillerde çalışmak zorunda hissediyorlarsa orada çalışan yoksulluğu vardır.

Pazartesi günü 1 Mayıs’tı. Emeğin bayramı, dini, dili, ırkı ne olursa olsun tüm emekçilerin meydanlarda birbirinden güç alacağı, dünya emekçileriyle hep birlikte sorunlarını, güçlerini ortaya koyacakları emekçi bayramıydı. Üstelik artık yasaklanan, marjinalleştirilen bir gün olmaktan da çıkmıştı. Ben de bu 1 Mayıs’ta İzmir/Karaburun’daydım. Komşu 1 Mayıs’ın Karaburun meydanda da kutlanacağını söyleyince gitmeye karar verdim. Mevsim inşaat mevsimi olduğu için, Karaburun’da her adımda bir inşaat yapıldığı için giderken bu inşaatlarda işlerin sürüp sürmediğine baktım. Yol boyunca tüm inşaatlarda işçiler harıl harıl çalışıyordu. Büyük bir olasılıkla yevmiye usulü çalışıyorlar ve birçoğu bugün çalışmasalar da ücret alma haklarının varlığından habersizdi. Meydanda ise DİSK-Genel İş Sendikası, belediye işçileri ve birkaç yaş almış, benim gibi saçları beyazlamış ihtiyar vardı.

Manzarayı site çalışanı özetledi: “Abi geçinemiyoruz ne bayram tatili, burada işim bitince koştur koştur ek iş yapmaya gidiyorum, ufak tefek tamirat işleri. Hafta tatilinde ise zeytinliklerde ot biçme, zeytin altlarını sürme işi yapıyorum. On yedi senedir bu şekilde çalışıyorum.” Ben de mahcup “1 Mayıs emekçi bayramın kutlu olsun” dedim. Gülerek sağ ol deyip bahçe bellemeye devam etti.

Asgari ücretin ortalama ücrete dönüştüğü bir ülkede işsizlik yüzde on bandının üzerinde geziyorsa, sosyal iyilik hakkı çalışanlar için lükse dönüşmüş, çalışan yoksulluğu genelleşmiş demektir. Bu durumu kanıtlamak için sayısal verilere bakmaya gerek yok, genel tatillerde çalışanlara bakın çalışan yoksulluğunu görün. Genel tatillerde çalışanların gözlerine bakın sosyal iyilik hallerinin düzeyine siz karar verin.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa