03 Mayıs 2023 04:50

1 Mayıs alanlarının enerjisiyle 14 Mayıs seçimine gitmek için

Adana'da Türk-İş mitingi

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Paylaş

İşçi sınıfı ve emekçiler, Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinden Avustralya’ya, Ortadoğu’dan Uzak Asya’ya Güney Afrika’dan Kuzey Avrupa ülkelerine dünyayı 1 Mayıs rengine boyadı.

2023 1 Mayıs’ının dünyadaki en dikkat çeken merkezi ise 250 dolayında merkezde sokağa çıkan milyonlarca işçi ve emekçinin 1 Mayıs alanlarını doldurduğu Fransa oldu!

2023 1 Mayıs’ı; pandemiyi kendileri için bir fırsata dönüştürme hesabıyla “Pandemiden sonra dünyanın eskisi gibi olmayacağı”nı iddia eden sermaye sözcülerine, işçi ve emekçilerin “Evet dünya eskisi gibi olmayacak ama sizin değil bizim istediğimiz doğrultuda” yanıtı gibiydi!

2023 1 Mayıs’ı ülkemizde, depremin yarattığı henüz çok taze olan ağır travmaya, iktidarın seçimi provoke etme girişimlerinin yarattığı dikkat dağıtıcı girişimlere karşın hiç kuşkusuz son yılların en yaygın ve kitlesel 1 Mayıs’ı olarak gerçekleşti.

Edirne’den Artvin’e, İstanbul’dan Gaziantep’e, Hatay’a, İzmir’den Dersim’e, Diyarbakır’a, Malatya’ya, Zonguldak’tan Adana’ya… Türkiye’nin işçi sınıfı ve emekçileri başlıca illerde, pek çok ilçede, emekçi semtlerinde ve kurumlarda 1 Mayıs’ı kutladılar.

Alanlarda yapılan konuşmalara, kortejlerde taşınan pankartlara ve atılan sloganlara yansıyanları şöyle iki başlık altında toplayabiliriz:

1- İşçilerin ve emekçilerin insanca yaşama ve çalışma koşulları etrafındaki talepler ile sendikal örgütlenmenin, grev hakkının önündeki engellerin kaldırılmasından işçi güvenliği ve güvencesine kadar sınıfsal talepler.

2- Tek adam rejiminin uygulamalarına yönelik tepkilerin ifade edilmesi ve iki hafta sonraki seçimin tek adam rejimine son vermenin yolunu açacak bir seçim olduğuna ve bu doğrultuda tutum alınması gerektiğine dikkat çeken, seçimde bu doğrultuda tavır alınmasına dair yapılan çağrılar.

CUMHUR VE MİLLET İTTİFAKININ VAATLERİNDE İŞÇİNİN ADI YOK!

Eğer önümüzde bir seçim olmasaydı elbette ki bu yazı “1 Mayıs’ta neler oldu, neler eksik neler fazla oldu?​” tartışmasıyla sürecekti. Ama daha mayıstan haftalar önce 1 Mayıs’la 14 Mayıs seçimi arasında bağlantı kurularak, “1 Mayıs’tan 14 Mayıs seçimi”ne gitmekten ne kastedildiği üstünde durmak gerekmektedir.

Bunun için özellikle iktidarın ve iktidara aday olan Millet İttifakının seçim kampanyalarındaki vaatlerine şöyle bir bakmak bile yetmektedir.

Bu iki ittifak ve ittifakların partileri, deyim yerindeyse “lak diyene ekmek luk diyene su” vereceğini vadetmektedir. Hatta Millet İttifakı vaatlerini, tek adam rejiminin ekonomik politikalarının orta sınıfı ortadan kaldırıldığını, dolayısıyla düzenin direğini çökerttiğini iddia ederek “Orta sınıfı yeniden yaratacağız” gibi absürt bir vaade kadar götürmektedirler.

Ama gerek Cumhur İttifakı gerekse Millet İttifakında işçilere yönelik vaatler söz konusu olduğunda; ücretler, asgari ücrette kısmi iyileştirmeler gibi seçim rüşveti sayılabilecek, dolasıyla kaşıkla verip kepçeyle geri alınabilecek vaatler dışında işçinin adı bile geçmemektedir.

Nitekim Erdoğan, 1 Mayıs mesajında, “Ben de gençliğimde İETT’de çalışan bir işçiydim. Bu yüzden 1 Mayıs benim de bayramımdır” diyerek şirinlik gösterisi yaptı.

Millet İttifakı partilerinin pek öğündükleri 2 bin 500 maddelik vaatler listesinde işçilerin taleplerinin dikkate alındığına dair bir tek madde bile yoktur!

İŞÇİLERİN TALEPLERİYLE 14 MAYIS’A GİDEBİLMELERİ İÇİN…

Nitekim bu partiler içinde sosyal demokrat olduğunu iddia eden CHP’nin seçim bildirgesinde bile;

- Sendikal mücadelenin önündeki engellerin kaldırılması, grev hakkının dayanışma grevi, genel grev, siyasi grev hakkının tanımasına kadar genişletilirken, iş kolu barajının kaldırılması, sendikal yetkinin işyerinde referandumla belirlenmesi, “lokavt”ın yasaklanması,

- TİS’lerin demokratikleştirilmesi, YHK’nin TİS sürecinin bir çözüm kurumu olmaktan çıkarılması, işçinin onayına sunulmadan TİS’lerin imzalanmaması,

- Asgari ücretin belirlenmesinde asgari ücretli işçilerin temsilcilerinin masada olduğu, asgari ücrette uyuşmazlığa gidildiğinde işçilerin grev hakkının tanındığı bir asgari ücret tespit komisyonu oluşturulması,

- Göstermelik değil gerçekten adil bir vergi düzeni oluşturulması… gibi taleplerden hiç söz edilmemektedir.

Bu kadarla da sınırlı değil işçiler, emekçiler sadece sınıfsal taleplerini değil;

- Sınıfın birliğinin şartı olan milliyetçilik, din-mezhep ayırımcılığına ve militarizme karşı tutum alma,

- “Göçmen işçiler sorunu”nun işçi sınıfı enternasyonalizmi temelinde çözümü,

- Savaş araçlarının üretimini kutsallaştıran burjuva ittifakların militarizmine karşı, barış ve işçilerin kardeşliğini esas alan bir barış politikasının savunulmasını öne çıkaran bir taraf olarak seçime müdahil olmak durumundadır.(*)

SINIFIN SORUNU SENDİKALARIN SENDİKA BÜROKRASİSİNCE GASBEDİLMİŞ OLMASIDIR!

Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı partilerini, son tahlilde birer sermaye partisi oldukları için, işçilerin taleplerini dikkate almadıkları için eleştirmek eğer sınıfın gücüyle tehdit edilmiyorsa boş bir gayrettir. Çünkü onlara göre işçiler sadece seçimde kendilerine oy vermesi için “mavi boncuk” dağıttıkları kalabalıklardır.

Yani burada asıl sorun sermaye partilerinin işçilerin, emekçilerin taleplerini ciddiye alarak vaatleri arasına almamaları değildir. Tersine burada asıl sorun işçilerin örgütü olan, olması gereken sendikaların yönetimlerini gasbetmiş olan sendikal bürokrasinin işçilerin taleplerini “at pazarlığı”na indirgemiş olmalarıdır. Ki sendikal bürokrasi böylece gücünü böldüğü işçi sınıfını sermaye partilerinin oy deposu haline getirmesine dayanak olma rolünü üstlenmiş olmaktadır.

Nitekim bu 1 Mayıs’ta ülkemizin en büyük konfederasyonu Türk-İş, sınıfın sorunlarının böylesi büyüdüğü koşullarda işçileri taleplerini haykırmak için 1 Mayıs’ta meydanlara çağırmak yerine Adana’ya kaçmıştır. Hak-İş ise hiç meydana çıkmadı! Ama Türk-İş’e bağlı bazı sendikalar ve her iş kolundan çok sayıda şube bulundukları kentlerde alanlardaydı!

En büyük sendikal konfederasyonlar böyle davranıyorsa sermaye partileri işçilerin taleplerini gündemlerine neden alsınlar ki?

Demek ki 1 Mayıs’ta alanlarda ortaya çıkan enerjiyle 14 Mayıs’a yukarıda ifade edilen taleplerle, ama sadece bu taleplerin sözünü ederek değil aynı zamanda bu taleplerin arkasında işçileri birleştiren bir mücadele çizgisinde hareket ederek 14 Mayıs’ta (elbette sonrasında da) anlamlı, sınıfın misyonuna yaraşır bir tutum alınmış olabilecektir.

Burada asıl sorumluluk da elbette en başta bu durumdan sınıf adına görev çıkaran sendikalara, her konfederasyondan mücadeleci sendikacılara ve ileri işçilere düşmektedir.

(*) Bu taleplere bu köşede önceki iki yazıda da verildi. Ama taleplerle 14 Mayıs’a ve sorasına gidileceği söz konusu olduğunda talepleri yeniden yeniden sıralamak gerekli olmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa