Yabancılara muhtaçlığın utancı

Büyük paralar karşılığında ve büyük beklentilerle ülkemize getirilen yabancı oyuncuların, benzerine amatör maçlarda bile zor rastlanacak türde hatalar yaptıklarına sıkça tanık oluyoruz.

Peki nasıl oluyor bu?

Parlak bir kariyere sahip bu oyuncular, oyunun temel teknik ilkelerini bilmiyor olabilirler mi? Tabii ki böyle bir şey söz konusu değil. Onlar sadece kısa sürede, futbolun memleketimizdeki, ilkelerden ve oyun disiplininden azade oynanış biçimine uyum sağlıyorlar…

Oyunu, temel ilkelerine sadık kalarak oynamak, belli bir disiplin anlayışı içinde kalmayı gerektiriyor. Temel ilkeler üzerine inşa edilmiş oyun planı, taktik ya da stratejiyi etkin ve verimli biçimde sahaya yansıtabilmek için disiplin şart. Disiplin, herkesin görevini eksiksiz ve doğru yaparak kolektif mücadeleye mümkün olan en yüksek katkıyı sağlaması ve saha içinde her ne olursa olsun oyun anlayışından kesinlikle kopmaması anlamına gelir.

Yani futbolda asıl olan, kolektif mücadeleye dayalı takım oyunudur. Takım oyununa uyum sağlama çerçevesinde oyuncuların, hem temel ilkeler bağlamında hem de taktiksel anlamda belli bir disiplin kalıbına girme zorunluluğu vardır. Dolayısıyla “yıldız” etiketli oyuncular, takım oyunu dışında değerlendirilebilecek bireysel marifetlerini/yeteneklerini doğru yerde, doğru zamanda, doğru şekilde kullanmak üzere geri planda tutmalıdır.

Zaten, bireysel yeteneğini, tribünlerden alkış almak adına şov amacıyla kullananlar değil, doğru zamanda, doğru yerde, doğru şekilde ortaya koyarak takım oyununa katkı sağlayan oyuncular “yıldız” nitelemesini hak ederler…

Tabii memleketimizde futbolun, oyunun temel ilkeleri gözetilerek ve oyun disiplinine bağlı kalınarak oynandığı pek söylenemez. Bilgi kıt olunca yapılması gerekenler bilinmiyor. Başta hakem olmak üzere, saha dışı tartışmaları aracılığıyla da cehalet gayet kullanışlı biçimde kamufle ediliyor. 

Bizim futbol anlayışımızda takım oyunundan çok bireysel performansa değer veriliyor ve takımlar genellikle yetenekli oyuncularının yapacağı özel işlerle sonuca gitmeye çalışıyor.

Yabancı oyuncu bakıyor ki, ülkede oyunun temel ilkelerini ve taktik disiplini takan yok, bireysel çaba ön planda, o da ne yapsın, bildiklerini “unutup” kısa zamanda bu ortama uyum sağlıyor. Kendisinden yüksek performans bekleyen taraftarları mutlu etmek adına, temel ilkeleri ve takım oyununun gerektirdiği disiplini bir kenara koyup bireysel marifetlerini sergilemeye çalışıyor. Disiplin gereği bir kalıba girmektense özgürce yeteneklerini sergilemek elbette ona daha cazip geliyor. Hem bu şekilde başarılı olursa, taraftarların gözünde çok özel bir yer ediniyor…

Lakin, disiplinden ve ilkelerden uzaklaşıp kendini parlatmaya çalışmanın sonu kimi zaman rakibi küçümsemeye, bencilliğe, kibirli bir öz güvene ve laubaliliğe kadar gidebiliyor. İşte o zaman kritik hatalar ve bunların sonucunda yenen goller, laubalice kullanıldığı için kaçan penaltılar gibi hayal kırıklığı yaratan gelişmeler de yaşanabiliyor…

Düşündürücü olan, memleket çapında futbola yönelik büyük ilgiye ve muazzam bir genç nüfusa sahip olmamıza karşın, ülkemize getirilen yabancı oyuncuların seviyesinde oyuncu yetiştirmekte bu denli zorlanmamız. Bu durum, doğrudan yetiştirici kademede görev yapanların bilgi yetersizliğiyle ilintili görünse de üst kademedeki çalıştırıcıların bilgi seviyeleri hakkında olumlu şeyler söylemek de çok zor. Yöneticiler ve çalıştırıcılar, yabancıya muhtaçlığın utancını duyumsamadığı sürece bir değişim beklemek boşuna.

Yeterli bilgi olmayınca, yabancı oyuncuların seviyesinin ulaşılamaz görülmesi ve bunun sonucunda da transfer odaklı bir bakış açısının içselleştirilmesi doğal.

Zamanın ve enerjinin, bilgilenme çabasından ve çalışmaktan çok, didişmeyle, hakem tartışmalarıyla, komplo kurgularıyla harcandığı bir yerde, oyunun transfere mahkum edilmesi kaçınılmazlaşır. Böyle bir ortamda gelişme kaydetmek ise olanaksızdır…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et