1 Mayıs ve sonrası
Fotoğraf: Aliye Ceylan/Evrensel
Fransa ve İngiltere başta olmak üzere ağır çalışma ve yaşam koşullarına karşı son aylarda yüz binlerin katıldığı grev ve protestoların gerçekleştiği ülkelerde 2023 1 Mayıs gösteri ve mitingleri, önceki yıllara kıyasla daha çok sayıdaki yerleşim alanında ve daha güçlü katılımla gerçekleşti.
Türkiye’de de 1 Mayıs yaygın şekilde kutlandı. 1 Mayıs kampanyasıyla 14 Mayıs seçimleri dolayısıyla devrimci saflardan yürütülen çalışma birçok kentte iç içe geçti. 1 Mayıs günü ise bu iç içe geçiş bazı kentlerde daha belirgin, bazısında 1 Mayıs daha ön plandaydı. Madenci kenti Zonguldak ve Bartın’da burjuva muhalefet partilerinin düzenlediği mitinglerde seçim vaatleri sıralanırken Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde 1 Mayıs’ın emekçi karakterine uygun mücadele ve dayanışma çağrısı belirgin biçimde öne çıktı. Antep, Adana, Dersim ve Gebze’de düzenlenen yürüyüş ve mitinglerde de işçi-emekçi talepleri dile getirilerek Erdoğan iktidarının 14 Mayıs seçimlerinde yenilgiye uğratılması çağrısı yapıldı.
Bu “iç içe geçiş” bir bakıma kaçınılmazdı: Yapılacak seçimler, iki-üç senedir hemen tüm taraflarca ülke tarihinin en kritik seçimleri olarak nitelendi. Seçim politikalarına da bu “kritik belirleme” yön verdi. Zira, 21 yıllık iktidarında Erdoğan yönetiminin uyguladığı ekonomi politikalar sadece işsizlik, yoksulluk ve açlık sorununu daha ağır şekilde artırmadı. İşçi-emekçi kitleleri, gençlik ve kadınlar yaşam tarzları, kültürel -sosyal seçişleri nedeniyle ağır baskı altına alındılar. Erdoğan, Taliban’ın dünya görüşüyle bir sorunlarının olmadığını söylemekteydi. Kadın-erkek hak eşitliğine karşıydı, tarikat şeyhleriyle iş birliği yapıyor, adı cinayetlere karışmış mafya-kontra tetikçileri yönetimince korumaya alınıyordu. Kürtlerin ulusal hak eşitliği talebini silah gücüyle karşılıyor, Alevileri aşağılayıcı açıklamalardan sakınmıyordu. İktidarının devamı durumunda tüm bu sorunların tahminleri aşan şekilde ağırlaşacağını gösteren yüzlerce veri vardı.
14 Mayıs seçimleri Erdoğan yönetimi ve başında bulunduğu sermaye kuvvetleri açısından da kritik öneme sahipti. İktidarı kaybetmeleri durumunda işledikleri suçların hesabını verme olasılığından da önce ve çok daha ağır basmak üzere devlet olanakları ve gücünü kullanarak sağladıkları sermaye ve servetlerini büyütme; rant ve yağma düzenini sürdürme olanağını yitirmekten korkuyorlardı. Seçime iki hafta kala ve seçim gününü de kendileri kararlaştırmalarına rağmen Erdoğan ve yönetiminin çeşitli sözcüleri 14 Mayıs’ı “siyasi darbe”, “Bağımsızlığın yitirilmesi”, “ülkenin işgali” ile ilişkilendirerek bu korkuyu açık ettiler.
Bu açıklamalar, saltanattan yararlanan yağmacıların yanı sıra yanıltılmış ya da sahip oldukları ayrıcalıklarının kaybı endişesi taşıyan kesimleri de kaygı ve korkuya sürükleyerek başvurulacak provokasyon ve baskı politikalarına yedeklemeyi hedefliyor. Birbiri ardına ilan edilen seçim rüşvetlerinin seçim galibiyeti sağlayamayabileceği endişesi, korku üretimini ihtiyaç haline getiriyor. Mardin’de girişilen türden kuşatma operasyonlar ve geniş gözaltılar muhalif kesimleri sandıklardan uzak tutmaya yöneliktir.
Tepki birikimi çünkü görülebilir düzeydedir: Temel ihtiyaç maddeleri fiyatlarının artmaya devam etmesi, açlık sınırının 10 bin 135, yoksulluk sınırının 33 bin 15 liraya çıkması; buna karşın asgari ücretin 8 bin 500, ve emekli maaşının 7 bin 500 lira civarında olması, yoksullukla yüz yüze kalan on milyonlarca emekçiyi iktidar karşısı tutuma yöneltiyor. 4.5 milyon kişi asgari ücretin altındaki bir ücretle çalışıyor ve 3.5 milyon kişi işsizdir. 18/29 yaş grubundaki gençlerin yüzde 76’sı siyasal baskı, işsizlik ve ağır yaşam koşullarının yol açtığı umutsuzluk nedeniyle yurtdışına çıkma eğilimi içindedir.
Sadece bu da değil: Erdoğan yönetimi, başkanlık uygulamasından da yararlanarak işçi ve emekçileri, kadın ve gençlik kitlelerini mutlak iktidar dayatmasıyla teslim alma; şoven milliyetçi ve faşist dayatmayla sindirme politikası izliyor. Toplumu gerici ideolojik kültürel anlayışlar doğrultusunda dönüştürme politikasına yönelik itirazlar şiddetle bastırılıyor.
Buna karşın ama bir suskunluk hali de yoktur. Gelecek kaygısı taşıyan sadece işçi ve emekçilerin mutlak çoğunluğu da değildir. Küçük üretici, küçük mülk sahipleri, küçük esnaf da çöküş ve mülksüzleşme kaygısı içindedir. Gençlik ve kadın kitlelerinin saflarında endişe ve umutsuzlukla karışık arayış(lar) güç kazanıyor. Ağır ekonomik-sosyal koşullar, Erdoğan ve partisini destekleyen emekçilerin bir bölümünü de muhalefetin yanına itmiştir. Sadece burjuva düzen muhalefeti değil, tek adam yönetimi de bu durum ve gelişmelerin farkındadır. Seçim kampanyası kapsamında emekçilerin durumu ve talepleri üzerinden açıklanan vaatler bu güvensizleşme ve uzaklaşma eğilimine karşı önlem kapsamında ve yedekleme hedeflidir.
İşçi ve emekçiler çok yönlü burjuva manevralarıyla karşı karşıyadırlar. Seçim vaatleriyle rüşvetleri bu kapsamdadır. Ancak vadedilenlerin gerçekleştirilmesi için mücadelenin şart olduğu da yeterince denenmiştir.
1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerin dile getirdikleri talepler tüm kapitalist ülkelerde acil-aktüel önemde olanlardır. Bu taleplerin elde edilmesi ve halk yararına iyileştirmeler için mücadeleyi yükseltmeye ihtiyaç vardır. İleri işçilerin 1 Mayıs çağrısı da buna yöneliktir.
Mayıs işçi ve emekçilerin mücadeleyi daha ileriden sürdürmeye sözleştikleri aylardan biridir. 5 Mayıs, proleter ve emekçi kitlelerine kurtuluşun yolunu gösteren Marx’ın doğum günüdür! Marx işçi sınıfına, nasıl sömürüldüklerini değil sadece sömürülmekten nasıl kurtulacaklarını da gösterdi. İşçiler nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar onun çağrısına uygun hareket ederek kendilerinin ve kendileriyle birlikte insanlığın sömürüden-ve ürettiği her tür eşitsizlikten kurtulduğu bir yeni hayatı var edebilirler.
Ve gelen gün 6 Mayıs’tır. Darağacında işçi ve emekçilerin devrimci birliğinin, Kürt ve Türk kardeşliğinin bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için gerekli şart olduğunu haykırarak kurtuluşun manifestosunu ilan eden Denizlerin idamının 51. yılı! İşaret fişeği ve şiarlaşan sözleri, zafere dek taşınacak mücadele bayrağına yıldız olmuştur.
1 Mayıs, 5 Mayıs, 6 Mayıs; mayıs sahiplenme mücadele ve direnç ayıdır.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40