İşçiler neye oy verecek?

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel
20 yılı aşan AKP iktidarı süresince en çok hak kaybı yaşayan, en fazla yoksullaşan, çalışma ve yaşam koşulları ağırlaşan kesim ücretli emekçiler, özellikle de işçiler oldu. Türkiye’de işçiler, geçtiğimiz yıllarda defalarca patronları ve iktidarı karşılarına alarak, bütün koşulların aleyhine olduğu en zor zamanlarda bile, siyasi farklılıklarına rağmen ortak talepler üzerinden daha iyi koşullarda çalışmak ve yaşamak için harekete geçtiler.
Siyasi tercihlerindeki farklılıklara rağmen hak ve talepleri için birleşen işçiler mücadele etmeden hak kazanmanın mümkün olmadığını bizzat yaşayarak öğrendiler. Hak mücadelesi yürüten işçiler, içine girdikleri her kavgada kimlerin yanlarında kimlerin karşılarında olduğunu yine mücadele içinde öğrendiler.
Ülkenin seçim sürecine girmesiyle birlikte işçilerin öncelikli gündemini de seçim tartışmaları oluşturmaya başladı. Toplumun genelinde yürütülen ‘Seçimde kime oy vereceğiz?’ sorusu işçiler arasında da yoğun şekilde tartışılıyor. Evrensel’in seçime giderken fabrika ve sanayi sitelerinde çalışan işçilerle görüşerek yaptığı haberler, işçilerin 14 Mayıs’ta yapacağı oy tercihlerinde geçmiş seçimlere göre önemli farklılıklar olduğunu gösteriyor. Ancak geçmiş seçim deneyimlerinin de etkisiyle bu durumun iktidardan tam bir kopuş şeklinde yaşandığını söylemek şimdilik mümkün görünmüyor.
Türkiye’de uzun yıllardır önemli bölümü AKP ve MHP’ye oy veren işçilerin ekonomik kriz ve hayat pahalılığından en çok etkilenen toplum kesimi olmasına rağmen bu durum, siyasal tercihlere aynı oranda yansımıyor. Burada ekonomi dışındaki etkenlerin belirleyiciliğini sürdürdüğünü görüyoruz. İşçilik yaşantısının henüz başında olan genç işçiler iktidarın politikalarına daha mesafeli yaklaşırken, orta yaş ve üzeri işçiler arasında Erdoğan ve partisine yönelik destek azalıyor gibi görünmesine rağmen hâlâ hatırı sayılır bir düzeyde olduğu anlaşılıyor.
Geçmişte iktidar partisini destekleyen çok sayıda işçi, yıllardır şu ya da bu nedenle bir parçası oldukları, çeşitli nedenlerle destekledikleri partilerin aslında kimlerin çıkarlarını koruduğunu defalarca gördüler. Çok sayıda işçinin farklı sınıf çıkarları olan patronlarla neden aynı partiye oy verdiklerini, iş yerlerinde sık sık karşı karşıya geldikleri patronlarla aynı partide nasıl buluşabildiklerini sorgulamaya başlaması çok önemli. Ancak bu durumun tek başına oy tercihlerini değiştirmesi beklenmemeli.
Seçim sürecine girildiği andan itibaren başta fabrikalar olmak üzere, pek çok iş yerinde ekonomik, sosyal ve demokratik haklara ilişkin talep ve mücadele başlıkları seçimde hangi partiye ya da ittifaka oy verileceği tartışılmalarının gölgesinde kaldı. Bu nedenle ülkenin her yerinde olduğu gibi fabrika ve iş yerlerinde de gündem olan ‘Oyumuzu kime verelim?’ sorusu sefalet koşullarında yaşamak zorunda bırakılan işçiler açısından tek başına bir anlam ifade etmiyor.
İşçilerin 14 Mayıs’ta sandık başında vereceği karar hem seçim sonuçlarını hem de ülkenin kaderini belirleyecek en önemli etkenlerden birisi olacak. Ancak yıllar içinde birikerek artan sorunların, insanca yaşayacak ücret ve sağlıklı çalışma koşulları başta olmak üzere, en temel taleplerin sadece oy vererek iktidarın değişmesiyle kendiliğinden hayata geçeceğini beklemek hiç gerçekçi değil.
İşçiler hangi parti ya da ittifakın kimlerin çıkarlarına hizmet eden programları savunduğuna, ülkenin en temel ve çözüm bekleyen sorunlarını kimlerin çözebileceğine bakarak oy tercihinde bulunmaları ülkenin ve emek mücadelesinin ‘Nefes alması’ açısından çok önemli. Ancak işçiler, kendi sınıf çıkarlarına uygun hareket ederek sermayeden ve onun ekonomik-siyasal uzantılarından ayrı örgütlenmeyi sağlamadıkça, başka bir ifadeyle asıl değişmesi gerekeni değiştirmedikçe işlerinin hiç kolay olmadığını unutmamak zorundalar.
Evrensel'i Takip Et