05 Mayıs 2023 04:32

Halkın siyasal bilinci, iktidarı seçimin sonuçlarını kabul etmeye zorlayacak düzeyde!

Tayyip Erdoğan oy kullanma kabininden çıkarken

Fotoğraf: AA

Paylaş

Türkiye tarihinin en önemli seçimine sadece 9 gün kaldı.

Emek ve Özgürlük İttifakı ve partileri büyük kentlerde mitingleri sürdürürken kendisinin asıl avantajı olan milletvekili adaylarını, yerel örgütlerini halkla yüz yüze bir çalışma için seferber ederek gerçek bir düzen değişikliği için kendisinin tek seçenek olduğunu göstermeye çalışıyor.

Millet İttifakı partileri ise her gün üç dört ilde büyük mitingler organize ediyor. İzmir’den Van’a, Manisa’dan Kayseri’ye, Bursa’ya… meydanları dolduruyor. Özellikle de AKP’nin kalesi olan illerin yanı sıra bölge illerinde de Yeşil Sol Partinin açıkça destek verdiği beklenmedik kitlesellikteki mitinglerle son haftalarda elde ettiği psikolojik üstünlüğü pekiştirmeye çalışıyor.

Sahada Cumhur İttifakı diye bir ittifak yok. Hatta sahada AKP bile yok. Sadece Erdoğan’ı görüyoruz. Ama o da bir seçim mitingi düzenleyemiyor. Tersine “tesis açma töreni” adı altında devletin imkanlarını kullanıyor. Ama bu mitinglere katılım beklenenin çok altında olduğu gibi mitinglerin coşkusuzluğu da dikkat çekiyor.

Meydanlar 14 Mayıs seçiminde muhalefetin (Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı) Meclis çoğunluğunu alacağını ve Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kazanacağını göstermektedir.

İKTİDARDAN KARA PROPAGANDA SEFERBERLİĞİ

Erdoğan ve Saray’da toplanan akıldaneleri uzun bir zamandan beri, yeni toplumsal kesimleri kazanarak seçimi kazanmayacağını önceden gördükleri için kazanmayı değil, muhalefeti itibarsızlaştırıp sindirerek “Seçimi götürmeyi” amaçlayan bir seçim stratejisi benimsemişti.

Nitekim, liste başına koyarak illere gönderdiği bakanları ve mutemet adamları illerde soğuk bir biçimde karşılanınca ilk bakışta akla ziyan iddialar ortaya atarak kara propagandayı imdada çağırdılar.

Nitekim son 10 gündür, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Binali Yıldırım’ın birbirini tamamlayan, bu nedenle de bilerek ve isteyerek bir amaca hizmet etmek üzere ortaya attıkları anlaşılan “akla ziyan” iddiaları tartışıyoruz.Bu üçlünün söylediklerine son birkaç gün içindeki açıklamalarına, Mehmet Uçum’un “2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olur”, Erdoğan’ın “Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez!” “Biz Allah’tan emir alıyoruz” açıklamaları eklendi.

KARA PROPAGANDA ARTIK ESKİSİ GİBİ ETKİLİ OLMUYOR

Bu kara propaganda hamlesine son günlerde iki girişimin daha eklendiği ortaya çıktı.

Bunlardan birincisi İçişleri Bakanlığının vali ve kaymakamlara bir genelge göndererek, “paralel seçim kurulu” anlamına gelecek bir organizasyon oluşturmayı amaçladığı proje.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek bu girişimi “Maalesef öyle bir tabloyla karşılaştık ki ve bunu ilk kez bir seçimde yaşıyoruz: İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir seçim takip modülü oluşturmuşlar” diyerek duyurdu. Böylece İçişleri Bakanlığının seçim günü ya da akşamı oylara müdahale ederek seçimin sonuçlarını değiştirmeyi amaçladığı belirtilmektedir. Ki bakanlığın bu talebinin YSK tarafından reddedildiği belirtiliyor.

İkinci girişimi ise 1 Mayıs gecesi Twitter’dan bir paylaşım yapan Kılıçdaroğlu, “Son 10 güne 2 gün kaldı. Ben son uyarımı yapayım. Fahrettin Altun, Serhat ve ekip arkadaşları; anlaşmaya çalıştığınız dark web dünyası, sizi yabancı istihbaratın eline düşürür. Cambridge Analytica’cılık oynamak sizin kapasitenizi aşar çocuklar” diyerek duyurdu. Kısacası Kılıçdaroğlu, İletişim Başkanlığının amacının “yapay zeka”nın sunduğu imkanlarla insanların söylemediği sözlerin, içinde bulunmadıkları ortam ve etkinliklerde varmış gibi gösteren sahte görüntüler imal etme girişimi olduğunu ifade etmektedir. Ki, bu ikinci girişim de birincisi gibi deşifre olmuştur. Bu yüzden de kullanılamayacak ya da kullanılsa bile inandırıcılığı olmayacak, hatta kendi ayaklarına dolanacaktır!

Peki önümüzdeki günlerde böyle yasa, hukuk, ahlak dışı başka girişimler olabilir mi denirse, elbette ki olabilir ama gelişmelerden öyle anlaşılmaktadır ki, gerek muhalefet partilerinin gerekse halkın siyasi uyanıklığı karşısında tek adam yönetiminin bu girişimlerden bir fayda elde etmesinin olanaklı olmayacağını söylemek abartı olmaz.

‘DARBE’ VE ‘İKTİDARI VERMEZLER’ PROPAGANDASI NİÇİN KÖPÜRTÜLÜYOR?

Tek adam yönetimi; hayat pahalılığı, iktidarın iç ve dış politikasındaki çöküşün tartışılmasını değil etnik kimlikler, inançlar, yaşam tarzı… gibi konuları tartışmaya açarak; muhalefeti itibarsızlaştırarak sindirmeyi, kendisine oy vermeyen kesimleri sindirmeyi, en azından sandığa gitmekten vazgeçirmeyi, iktidara oy veren kesimlerin motivasyonunu yükseltmeyi amaçlamaktadır.

Ama bu amaçlar son tahlilde Erdoğan ve yönetiminin seçimi kaybetse bile iktidarı bırakmayacağına dair hayli zamandan beri zayıflamış olan inancı güçlendirmek için kullanılmak istenmektedir.

Evet 7 Haziran 2015 seçimini kaybeden Erdoğan ve AKP, seçimin sonuçlarını tanımayarak 1 Kasım’da seçimi yeniletmeyi başararak iktidarı bırakmadı. 2017 referandumunda arkası mühürsüz oy pusulalarını YSK’ye geçerli saydırarak kazandı! 2018 seçiminde “Atı alan Üsküdarı geçti” diyerek seçimi oldubittiye getirdiler! Ama bu olanlardan sonra muhalefet 31 Mart 2019 yerel seçimi ve 23 Haziran 2019’daki tekrar seçiminde arka akaya iki sert tokat vurarak artık hileye, hurdaya kara propagandaya prim vermeyeceğini gösterdi!

Ancak iktidar bu üst üste iki tokadın yol açtığı sersemliği hâlâ üstünde atamamış olmalı ki, kara propaganda ve seçim ortamını provoke ederek ve sandığa giren oyu değiştirerek kendisi lehine sonuç alabileceğini ummaktadır.

“Darbe”, “Seçimi muhalefet kazansa bile iktidarı vermeyiz” imalı açıklamalar gerçekte “İktidarı vermemek”ten çok, “Seçimi kaybetse iktidarı bırakmaz” biçimindeki eski algıyı kaşıyarak muhalefeti ve muhalefete oy veren halkı sindirme amaçlı bir propagandadır.

İKTİDAR İÇİN EN KÜÇÜK FATURA SEÇİMİN SONUCUNU TANIMAK!

Bu yüzden de yasa, hukuk ve ahlak dışı girişimlere, siyasi ortamı provoke etme girişimlerine bakıp “Bunlar seçimi kaybetse bile iktidarı bırakamaz” demek asıl olarak iktidarın amacına hizmet ediyor. Çünkü onlar bu algıyı güçlendirmeyi amaçlıyor.

Evet, tek adam yönetimi seçimi kaybetse bile iktidarda kalmak isteyebilir ama Türkiye halklarının ve muhalefet güçlerinin deneyimlerinden öğrendikleri, bunun sahaya yansımaları açıkça göstermektedir ki, halkın bilinci iktidarın bu hevesini kursağında bırakacak kadar ilerlemiştir. Bu yüzden de iktidarın “seçimi kendilerine karşı bir darbe” olarak göstermesi ve seçim sonuçlarını tanımayacaklarına dair imalar tamamen bu algıyı güçlendirme amaçlıdır.

Kaldı ki sandıktan çıkan sonucu tanımak iktidar için faturası en küçük seçenek olacaktır!

Sahada ortaya çıkan gerçekler bunu işaret ediyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa